Türkiye'den Kanada'ya yerleşti ama... "Gittik, kurtulduk olmuyormuş öyle!"
"Son zamanlarda Türkiye'deki durum üzerine, paylaşmaya cesaret edemediğim iki tane daha blog yazısı yazdım. Niye yoruyorum ki kendimi? Başka bir kıtadayım ben. Dahası, niye cesaret edemiyorum yayınlamaya? Ben buradayken bana bir şey yapamazlar ki? Okyanuslar ötesinden, sanki oradaymışım gibi neden bire bir yaşıyorum orada olup biteni, korkuyu, endişeyi? Niye ki, manyak mıyım?"
Türkiye'den Kanada'ya yerleşen Özlem Şencan isimli yurttaş, refah seviyesi oldukça yüksek olan Kanada'da neden hala Türkiye'de yaşananları düşünüp stres yaşadığını anlattı.
Yaşadığı duruma teşhisi de kendi koyan Şencan, "Tüm bunlar milletçe maruz kaldığımız birer şiddet yükü. Hiç ama hiç doğal değil bu" diyerek açıkladı.
Sencan'ın yazısı kısa sürede sosyal medya üzerinden binlerce kez paylaşılırken yazıya yüzlerce yorum geldi...
Gittik, kurtulduk olmuyormuş öyle!
Bu satırları, dünyanın en huzurlu ülkelerinden biri olan Kanada'nın en huzurlu kentlerinden biri olan Prince Edward County'den yazıyorum. Şu anda terör, gericilik, ayrımcılık, faşizm, darbe, OHAL gibi konularla aramda kıtalar ve bir okyanus var. Bunların beni hiç etkilememesi gerek öyle değil mi?
Ne de olsa ben "Ülkenin gidişatı çok kötü. Çocuğumu bu gergin ortamda, bu kötü eğitim sistemiyle büyütmek istemiyorum." deyip eşimin memleketi olan Kanada'ya yerleşmiştim. Tuzum kuruydu. Keyfimin de yerinde olması gerekmez miydi?
Neden öyle değil peki? Ben hala neden mızmızlanıyorum?
Bulunduğum yerde yaşayan tek Türk aile biziz. Yani Türkiye'de olan biten konular, etrafımızda hiç Türk olmadığı için, insan içine çıktığımızda da gündeme gelmiyor. Kanadalılar zaten o konularda pek yorum yapmazlar. Yanlış bir şey söyleyip birini incitmekten çekinirler.
Her türlü toplumsal ve politik huzursuzluktan, karışıklıktan, çatışmadan o denli uzağız ki bu şehirde.
Burada herkes çiftliğiyle, bahçesiyle, sanatıyla uğraşıyor. Ülkesiyle gurur duyuyor. Boş zamanlarında gönüllü işler yaparak topluma katkıda bulunuyor. Herkes çok kibar. Uzak bir yerden geldin, ülkenin adı İslami terör örgütleriyle birlikte anılıyor diye ayrımcılığa da uğramıyorsun. Türk olduğun için kimse sana barbar muamelesi yapmıyor. Herkes herkese nasıl davranıyorsa sana da öyle davranıyor. Kanunlar herkes için aynı, açık seçik belliler, eğip büküp birilerinin canını yakmak için maşa gibi kullanamıyorsun anayasayı.
Can güvenliğin var. Biliyorsun ki şehir içinde herkes arabasını 50 km hızla sürüyor. Yaya geçidinden geçerken kimse seni ezmeyecek. Adamın biri durup dururken "Ne bagıyon lan!" diye dellenip seni dövüp bıçaklamaya kalkmayacak. Bir intihar eylemine kurban gitmeyeceksin.
İktidardaki partiye muhalefet yaptığın için kimse seni gece gece evinden almaya gelmeyecek. Toplumsal bir travma yaşandığında internet yavaşlamayacak. İktidar, herhangi bir nedenle çuvalladığında, bunu sansürle örtbas etmeye çalışmayacak. Bu konuyu açık seçik dile getirenleri yerinden yurdundan, işinden gücünden etmeyecek.
Kimse sana nereden geldiğini, hangi dine mensup olduğunu, politik görüşünün ne olduğunu sormayacak.
Sokakta yürürken arkandan gelen kişinin mesafesini koruyacağını, seni huzursuz etmeyeceğini, sana sözle veya fiziksel tacizde bulunmayacağını da biliyorsun. Kadın olmak burada öyle eziyetli bir şey değil çünkü cinsiyetlerarası uçurumu samimiyetle kapatmaya çalışıyor Kanada. Kabinenin yarısı kadın, yarısı erkek. Yaşadığım eyaletin valisi bir kadın. Üstelik eğitimci bir kadın : Bir dilbilimci ve bir öğretmen (burada sadece zenginler ve zengin akrabası/tanıdığı/mürşiti olanlar değil, öğretmenler de politik kariyer yapıyorlar). Dahası, o kendisini rahatça ifade eden bir eşcinsel. Türkiye'de en eğitimli ve görgülü insanların bile henüz kendilerini tehdit altında hissedip öfkelenmeden en iyi ihtimalle de ayrımcılık içeren bir espri yapmadan konuşamadıkları konuları burada insanlar kapatalı çok olmuş. Tıpkı ırk ayrımcılığı yapmak gibi, cinsiyet ayrımcılığı yapmak da devletin gözünde yasadışı, toplumun gözünde ise ayıp. Onlar bizim gibi ayıp kavramını tersinden görmüyorlar çünkü.
Ne de olsa ben "Ülkenin gidişatı çok kötü. Çocuğumu bu gergin ortamda, bu kötü eğitim sistemiyle büyütmek istemiyorum." deyip eşimin memleketi olan Kanada'ya yerleşmiştim. Tuzum kuruydu. Keyfimin de yerinde olması gerekmez miydi?
Neden öyle değil peki? Ben hala neden mızmızlanıyorum?
Bulunduğum yerde yaşayan tek Türk aile biziz. Yani Türkiye'de olan biten konular, etrafımızda hiç Türk olmadığı için, insan içine çıktığımızda da gündeme gelmiyor. Kanadalılar zaten o konularda pek yorum yapmazlar. Yanlış bir şey söyleyip birini incitmekten çekinirler.
Her türlü toplumsal ve politik huzursuzluktan, karışıklıktan, çatışmadan o denli uzağız ki bu şehirde.
Burada herkes çiftliğiyle, bahçesiyle, sanatıyla uğraşıyor. Ülkesiyle gurur duyuyor. Boş zamanlarında gönüllü işler yaparak topluma katkıda bulunuyor. Herkes çok kibar. Uzak bir yerden geldin, ülkenin adı İslami terör örgütleriyle birlikte anılıyor diye ayrımcılığa da uğramıyorsun. Türk olduğun için kimse sana barbar muamelesi yapmıyor. Herkes herkese nasıl davranıyorsa sana da öyle davranıyor. Kanunlar herkes için aynı, açık seçik belliler, eğip büküp birilerinin canını yakmak için maşa gibi kullanamıyorsun anayasayı.
Can güvenliğin var. Biliyorsun ki şehir içinde herkes arabasını 50 km hızla sürüyor. Yaya geçidinden geçerken kimse seni ezmeyecek. Adamın biri durup dururken "Ne bagıyon lan!" diye dellenip seni dövüp bıçaklamaya kalkmayacak. Bir intihar eylemine kurban gitmeyeceksin.
İktidardaki partiye muhalefet yaptığın için kimse seni gece gece evinden almaya gelmeyecek. Toplumsal bir travma yaşandığında internet yavaşlamayacak. İktidar, herhangi bir nedenle çuvalladığında, bunu sansürle örtbas etmeye çalışmayacak. Bu konuyu açık seçik dile getirenleri yerinden yurdundan, işinden gücünden etmeyecek.
Kimse sana nereden geldiğini, hangi dine mensup olduğunu, politik görüşünün ne olduğunu sormayacak.
Sokakta yürürken arkandan gelen kişinin mesafesini koruyacağını, seni huzursuz etmeyeceğini, sana sözle veya fiziksel tacizde bulunmayacağını da biliyorsun. Kadın olmak burada öyle eziyetli bir şey değil çünkü cinsiyetlerarası uçurumu samimiyetle kapatmaya çalışıyor Kanada. Kabinenin yarısı kadın, yarısı erkek. Yaşadığım eyaletin valisi bir kadın. Üstelik eğitimci bir kadın : Bir dilbilimci ve bir öğretmen (burada sadece zenginler ve zengin akrabası/tanıdığı/mürşiti olanlar değil, öğretmenler de politik kariyer yapıyorlar). Dahası, o kendisini rahatça ifade eden bir eşcinsel. Türkiye'de en eğitimli ve görgülü insanların bile henüz kendilerini tehdit altında hissedip öfkelenmeden en iyi ihtimalle de ayrımcılık içeren bir espri yapmadan konuşamadıkları konuları burada insanlar kapatalı çok olmuş. Tıpkı ırk ayrımcılığı yapmak gibi, cinsiyet ayrımcılığı yapmak da devletin gözünde yasadışı, toplumun gözünde ise ayıp. Onlar bizim gibi ayıp kavramını tersinden görmüyorlar çünkü.
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Colani’nin arabası
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Milletvekilleri Genel Kurulu terk etti!
- Çiçekçiyi yumrukla öldürmüştü: İstenen ceza belli oldu