Türkü, rock, jazz ve hiphop Toronto'da buluştu

Toronto'da yaşayan Türk genci, gitarist ve besteci Ozan Boz yeni albümü "Second Nature"ı Kanada'da piyasaya çıkartmaya hazırlanıyor. Türkü, jazz, rock ve elektronik unsurların oldukça yoğun olarak kullanıldığı farklı bir albüm olan "Second Nature", üç yıldır Toronto-Montreal-İstanbul üçgeninde olgunlaşan proje kapsamında 2011'in Ocak ayında müzik sevenler ile buluşacak.

Ontario Arts Council'dan kazandığı ödül ile bu sonbaharda çıkarmayı planladığı albümde Ozan'a eşlik eden müzisyenler arasında Montreal'de yaşayan usta udi İsmail Hakkı Fencioğlu ve kanuni Didem Başar, Toronto'dan bağlama sanatçısı Sidar İsmail Hakkı Fencioğlu, ,Selim Sesler, Özgü Ozman Demirer ve vokalist Özgü Özman ve İstanbul'dan klarnet ustası Selim Sesler yer alıyor. Juno ödüllü gitarist Michael Occhipinti'nin yanı sıra albümde yer alan diğer isimler Chris Gartner (bas) ve Debashis Sinha (perküsyon), Kanada'nın dünya müziği alanında en gözde müzisyenlerinden.

Albümün tanıtım konseri 'Canada Council' for the Arts'ın desteği ve dünya müziği alanında çalışmalarıyla tanınan Small World Music Society'nin sunumu ile 2011'in Ocak ayında Toronto'da gerçekleşecek. New York merkezli internet haber sitesi www.turkishlifenews'a konuşan Ozan Boz, bu proje ile hedefinin türkü melodilerinin etrafında Batı müziği
elementlerinin, armonilerinin ve ritimlerinin kullanıldığı yeni parçalar oluşturmak olduğunu söyledi. Ozan Boz, girişiminin Kanadalı müzisyen arkadaşlarından çok ilgi ve destek aldığını da sözlerine ekledi.

Kanada'nın dünya müziğine yaklaşımı çok özgür

Ozan'ın beste ve aranjmanların yanı sıra yapımcılığını da üstlendiği bu albümde elektrik gitarlar, elektronik ritim ve ses programlamaları da kendi ürünü. "Bu proje ile amacım bir jazz ya da türkü albümü yapmak değil, bu türküleri benim nasıl duyduğumu ya da türkülerin müzisyen kişiliğim üstünde bıraktığı izleri belgelemekti" diyen Ozan, projenin genel hatlarını şöyle anlatıyor:
"Kanada'nın dünya müziğine yaklaşımı çok özgür. Burada her projeye temiz kanvasta başlama fırsatımız oluyor. Müzisyenler yeni şeyler öğrenmeye çok meraklı ve zor projeleri seviyorlar. Kafamdaki konsepti, groove ve sesi yaratmam için sınırları zorlayan yaratıcı müzisyenlere ihtiyacım vardı, bu ekip ile onu başardığıma inanıyorum."

Türkülerin melodisi çok güçlü

Ozan, türkü seçimindeki kriterinin türkülerin esnekliği ve formatlarının manipülasyona açıklığı olduğunu belirtiyor:
"Ana melodinin güçlü olması da çok önemli idi. Ayrıca Özgü'nün vokal renklerini geniş yelpazede kullanabileceğim aralıkları olmasına da dikkat ettim."

Bazı parçalar enstrüman solo ile başlıyor, vokal melodisinin kısa girişinden sonra ritim ve elektronik elementleri ile dönüş yapıp hiç beklenmedik yerlere gidiyor. Her parçada sadece bir Türk enstrümanı kullanılmış. Bir parçada ud kullanıldıysa kanun ve klarnet bulunmuyor. Aynı şekilde, klarnet varsa kanun ve ud yok. Bu kararın gerekçelerini Ozan şu şekilde anlatıyor:
"Albümde Türk sazlarını çalan müzisyenler alanlarında en iyiler arasında ve hepsinin kendine ait özgün bir tarzı ve sesi var. Bu nedenle her parçayı bir enstrümana adayarak dinleyicinin dikkatinin o enstrümana ve o müzisyenin ustalığına yönelmesini hedefledim. Parçada hangi Türk sazı kullanıldıysa onu doya doya dinleme fırsatınız olacak."

Çocukluğu babasının görevi nedeni ile Anadolu'nun şehir ve kasabaları arasında taşınmakla geçen Müzik yaklaşımının temellerini bu göçmen yaşam tarzının yanı sıra meraklı kişiliğine bağlayan Ozan şöyle konuştu:

'Gitar öğretecek kimse yoktu'

"Çocukken etrafımda bana gitar öğretecek kimse yoktu. O şekilde kendi kendine bir şey öğrenmenin ne kadar tatmin edici bir his olduğunu keşfettim. Üniversiteye başladığımda rock düşkünü bir çocuktum, dinleyebileceğim herşeyi dinledim ve ilgim çok kısa zamanda jazz'a kaydı. Aynı zamanda Ahmet Kanneci'den gitar dersleri almaya başladım ve o şekilde teknik ve teori bilgimi geliştirdim. Kanada'ya taşınıp yerleşik hayata geçer geçmez Humber College'da jazz eğitimine devam ettim.
Bu arada Michael Occhipinti ile tanıştım ve o şekilde bütün taşlar yerine oturdu. Michael, müziğe yaklaşımı ile bana çok ilham verdi ve çalışmalarıma destek oldu. O sırada beste yapmaya başlamıştım, bu bestelerden Michael'in prodüktörlüğünü yaptığı bir EP çıkardım."

Türk ve batı müziği birbirine ödün vermeden varolmalı

"Türk müziğini çalışmalarıma dahil etme fikri uzun zamandır aklımda olan ama ötelediğim bir şeydi. Üç yıl önce Toronto Jazz Festivali'nde Dhaffer Youssef'u dinlerken ani bir karar aldım, o gece kafamda genel planı yapıp ertesi gün bu proje için çalışmalara başladım. Aranjman aşamasında türküleri armonik olarak manipüle ettim, geleneksel armoni merkezlerini ve yapılarını değiştirdim. Dolayısıyla parçaların seyirleri içinde çok şey olup bitiyor. Bazı parçaların ritim anahtarlarını değiştirdim, yavaş olanları çift zamana taşıdım. Ama bütün bu manipülasyonlara rağmen hedeflediğim birşey bu iki türün, Türk ve Batı müziği, birbirine ödün vermeden bir arada var olması idi.
Parçalarda eğer Batı enstrümanlarını izole edip sadece Türk sazlarını ve vokali dinleyebilseniz tamamen geleneksel yorumlandığını duyarsınız. Aynı şekilde Türk sazlarını ve vokali çıkarıp geriye kalan Batı enstrümanlarını dinleyebilseniz duyacağınız müzik modern groove'u olan Batı müziği olur. Ben o yüzden bu projedeki yaklaşımıma müziklerin birbiri içinde erimesi anlamına gelen "fusion" yerine, müziklerin iç içe geçmesi anlamında "confluence of music" diyorum. Bu 3 yıllık hazırlık aşaması bütün lojistik zorluklarına rağmen çok zevkli bir süreç oldu."