Ülkenin Vicdanlı, Namuslu, Güzel İnsanları
Yurttaşların liderleri tarafından çok küçümsenerek hafife alındığı ve istendiği gibi yönetilebileceğinin sanıldığı dönemler dünyada zaman zaman yaşanmıştır. Bu tür liderlerin tümünün sonunun hüsranla noktalandığı bilinmektedir.
Yazının başlığı günümüzün olaylarını kısaca betimleyerek “İki Ayyaş, Üç Çapulcu...” da olabilirdi.
Ancak geçen haftanın yılların birikimine tepki olarak ortaya dökülen tepki sloganları daha uzun bir liste oluşturabilirdi:
Dört Şaşkın Çevreci; Ne İdüğü Belirsiz Beş Alevi; Vatan Haini Altı Solcu; Sözüme Karşı Çıkan Yedi Çığırtkan; Çok İyi Bilinen O Sekiz Alçak Köşe Yazarı; Birkaç Menfur Akademisyen ve Üniversite Rektörü; Bir O Kadar da Uçuk Yazar, Sanatçı, Güya Aydın Zavallı; Suriye Dostu ve Darbe Özlemcisi Bir Ana Muhalefet… Ve Bu Bir Avuç Tahrikçinin Dolduruşuna Gelmiş On Milyonlarca Gafil…
Ruhsal yapılarının çarpık ve hastalıklı olduğu izlenimini veren insanlar vardır. Bu kişiler kendilerini eksenine oturttukları bir dünyanın dışındaki oluşumlara çok şüpheyle bakarlar; çok işkillenirler. Tahammülsüzdürler. Çok çabuk hiddetlenir, bağırır çağırırlar. Ailelerinde, işyerlerinde ve mahallelerinde herkesin keyfini kaçıracak biçimde şiddetli tepkiler gösterirler. Ama sonuç olarak bu kızgınlık ve kırıcılık nöbetleri oralarda kalır.
Ancak, bir toplum lideri bu şiddet ve hiddet krizlerinin tuzağında yaşadığında, olay farklı boyut kazanıyor. Dolduruşa gelmiş olduğu hayal edilen on milyonlarca gafile yönelik olarak sürekli köpüren, ağzına geleni haykırarak dışa püskürten bir lider toplumun huzurunu bozar.
Bu huzursuzluk son birkaç günün olaylarının ürünü değil. Son günlerdeki aşırı fokurdaşması bir yana son on yılda birike birike gelmiş bir gerilimin ürünüdür. Yalaka bir medyanın ve çıkarcı yandaşlarının da pompaladığı benzersiz bir özgüvene dayalı tek ve tekil güç oluşturma hevesi ülkeyi ve toplumu zaten hırpalayıp duruyordu. İnatçı bir dayatmacılık, “Ben ne istersem o olur”culuk ortalıkta kol geziyordu. Son dönemlerde ise katmerlenmiş ve çekilmez bir hal almıştı.
Yurttaşların liderleri tarafından çok küçümsenerek hafife alındığı ve istendiği gibi yöneltilebileceğinin sanıldığı dönemler dünyada zaman zaman yaşanmıştır. Bu tür liderlerin tümünün sonunun hüsranla noktalandığı bilinmektedir. Dolayısıyla, çağımızda da benzeri hüsranlı vedalara tanıklık edilmesi şaşırtıcı olmayacaktır. Ama bu tek adam diktatörlüğü dönemlerinde toplumun uğradığı mağduriyetlerin giderilmesi vakit alacaktır. Bizimki türden bir toplumda vicdanlı, namuslu, yurtsever güzel insanların mevcudiyeti ve bu durumun günümüzde olduğu gibi genç kuşakların ateşi ve aşısıyla desteklenmesi toparlanma sürecini çabuklaştırma şansına sahiptir.
Her yaştan genç bu insanların seslerini fazla yükseltemeseler bile, en azından küçük çevrelere ulaşarak ülkedeki gidişatın bozukluğunu dile getirdikleri sıkça gözleniyordu. Ancak, bu hal ve gidiş bozukluğuna geçen günlerde olduğu kadar güçlü ve yaygın bir toplumsal tepki gösterilebileceği, açıkçası pek ortada gözükmüyordu. Ama bireyleri hiçe sayan bir dayatmacılık, politik tavır geliştirme yolunda sessiz kalan geniş insan kitlelerini öylesine rahatsız etmiş olmalı ki protestolar haykırmalı bir tepkiye dönüştü. Yıllardır planlı bir ısrarcılıkla tüketime yönlendirilmiş kitlelerin ve özellikle genç insanların bunun uyutuculuğundan silkinerek kurtulma arayışları ortaya çıktı. Çoğu mahkemelik kredi harcamalarıyla hovarda bir toplum yaratılması yolunda sarf edilen gayretler geriye tepti. Toplumda, şimdilik henüz yeterince büyük kesimlerde değil ama giderek yaygınlaşacağı anlaşılan bir özgün tepki davranışı kendini gösterdi. İnsanlar gündelik yaşam biçimlerine ve geleceklerini şekillendirme planlarına çok yoğun merkezi müdahale yapıldığı hissini geliştirmeye başladı. Olay, yalnız içki yasağı, ahlaki yaşam ölçülerine riayet baskıları, dinsel tepkilerle birleştirilmiş kısıtlamalar ile sınırlı değildir. Yaşadıkları yörelerde, yalnız ve dayanımsız hissediyor olma duygusu insanları rahatsız etmeye başlamıştır. Kendilerinin fikri alınmadan planlanan ve uygulanan yöresel gelişme projelerinin, o müthiş(!) dönüşümlerin, televizyon reklamlarını işgal etmiş ürkütücü yapılaşma projelerinin ve hele sayıları yüzlerceden binlerceye yaklaşan alışveriş merkezlerinin insanları artık oyalayamayacağı gerçeği ortaya çıkıyor. Aklı başında, iyi yetişmiş aydın uzmanlarımızla birlikte, bu satırların yazarı da yazılarında, konferanslarında ve üniversitelerdeki derslerinde bu konunun üzerine yıllardır ısrarla gitmektedirler. Bir kent, organik bir toplumsal gelişmenin ve büyümenin sonucu ortaya çıkar. Bu oluşumda, kentte yaşayanların istek ve beklentilerini dikkate almak zorundadır. Günümüz İstanbul ve Ankara’sı ile çeşitli Anadolu kentlerinin başına gelenler, kent insanının düşüncesine saygı gösterme gereğini gösteremiyor olmanın sonucudur.
Burada, aslında, yerel yönetimlerin, merkezdeki tek büyük yöneticinin hiçbir düşüncesine karşı çıkamama durumu da ağır basmaktadır. Günümüzde iktidarda bulunan partinin milletvekillerinin ve üyesi belediye başkanlarının hiçbiri lider isteğinin dışına çıkma gücüne sahip değildir. Tek bir adam vardır ve gerisi yoktur. Aradaki boşluğu alabildiğine utanmaz bir çıkarcı yandaş grubu “başarılı yeni iş adamları” kisvesi taşıyarak doldurmaktadır. Medyası tamamen tek adam gücüne teslim olmuş bir toplumda muhalefet partilerinin de sesi kısılmış ve yurttaşa medya bağlantısıyla ulaşabilme yolları tıkanmıştır.
Evet, insanlar bir uyanışın kıvılcımlanması hissini veren ve tamamen hakları olan bir tepki göstermişlerdir. İktidar partisi liderinin zaten bilinen sertliğinin yanı sıra bazı aşka gelmiş yandaşlarının da “biz elimizdeki güçle gerekiyorsa Anıtkabir’i de yıkarız” hezeyanlarına düşmeleri acıklı bir manzara sergilemiştir.
Birtakım şeylerin artık değişebileceği havasını kokluyor gibiyiz, bunun keyfini ve umudunu yaşayalım.
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Esad'a ikinci darbe
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- 6 asker şehit olmuştu