Ulusal Eğitim mi, Partisel Eğitim mi?

Ulusal Eğitim mi, Partisel Eğitim mi?
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 31.07.2009 - 06:36

Yıllarca tartışıldı; eğitimciler, hukukçular, uzmanlar bilimsel akılla doğruları anlattı durdu. Meslek lisesi görüntüsündeki imam hatipler sonunda muradına erdi. Bu haber, üniversite seçme sınavlarında otuz bin gencin sıfır çekmesini unutturdu; hep böyle oluyor.

Hepsi birbirinden yaşamsal olan kimi konular bir anda unutturuluyor; “Ak Parti” diyerek yerini ve yönünü açıkça belli edenlerin önemliyi önemsiz kılma çabaları, TV’ler eliyle başarıya ulaşıyor.

Milli Eğitim Bakanı’nın, sıfır çeken otuz bin gencin durumuyla ilgili olarak doyurucu bir açıklama yapmasını bekledik; kaç hafta geçti; yok... Sayın bakan, YÖK’ün “katsayı uygulaması”nı es geçemedi. Aslanlar gibi savundu. Savunsun; görünen o ki ulusal eğitimin, ulusal yanının kalmadığı ortada... Eğitim, en çok da son altı yedi yıl içinde ulusal olmaktan çıkmış, açıkça partisel eğitime dönüş- müştür.

MEB, uzun zamandır başına geçen kişilerin bağlı olduğu politikaya göre yol almakta; uzun zamandır partisel kaygılar aklın öncülüğüne, bilimsel, sanatsal verilere dayalı, çağdaş eğitim-öğretim anlayışının önüne geçmekte, en yetkili ağızlar da içi boş kitapları “bedava” dağıtmakla övünmektedir. İmam hatipler, katsayı uygulamasıyla fark atarken, çoğu çoktan imam hatipleşen öteki liselere yazık olacaktır. Fizik, kimya öğretmenlerinin kimi konuları “ilahi” güce dayandırdıklarını, Türkçe ve edebiyat öğretmenlerinin yeniden Osmanlıcaya sarıldıklarını, kimi din kültürü ve ahlak bilgisi, vatandaşlık bilgisi, tarih öğretmenlerinin “bedava” dağıtılan kitapların da dışına çıkıp nasıl zırvaladıklarını yıllardır duyuyoruz. Örneklerimiz de var; ancak mesleğinin bilincindeki gerçek öğretmenleri topun ağzına sürmek istemeyiz.

MEB’in bilgisunar sayfası, Milli Eğitim Bakanı’nın ziyaretleriyle, açılışlarıyla, konuşmalarıyla dolu. Sayın bakan giysileriyle, güneş gözlükleriyle “bir cumhuriyet kızı” görüntüsü veriyor; ne yazık ki başında bulunduğu kurum, uzun zamandır “cumhuriyetin ilk açılan bakanlığı” olmasına karşın “laik cumhuriyetin kurumu” görüntüsü vermiyor. Demek ki görünüşe aldanmamalı; şık giyinmek, “bedava” kitap, bilgisayar dağıtmakla çağdaş olunamıyor. Kitaplar “bedava” olabilir; ama eğitim çoktandır “bedava” değildir. Hem okullar var, hem de dershaneler...

Bu, hak ve özgürlükler açısından da tartışılması gereken bir yaradır. Üniversite harçları, çoğu ailenin altından kalkamayacağı ölçüde ağırlaştırılmıştır; bu uygulama, parası olmayan okumasın ya da para dağıtılanların kucağına düşsün, demektedir.

Sayın bakanın bu konularda da bir açıklaması yok; böyle gelmiş, böyle gitsin havası, bugün hiçbir kurum için geçerli olamaz; hele MEB’de hiç olamaz. Sayın bakanı Meclis televizyonunda sorulara yanıt verirken birkaç kez izledim.

Doğaçlama konuşurken pek çok vekil gibi o da sıkıntılıydı; kırk yıldır dille uğraşan biri olarak şunu söyleyebilirim: İnsan en çok en az bildiği, en az ilgilendiği, pek içselleştiremediği, uzman desteği almadığı, uzmanı olmadığı konularda görüş bildirirken böyle sıkıntı çekebilir.

MEB, Atatürk ve arkadaşlarının ilk kurduğu bakanlıktır. Savaş sürerken, onca yoksulluk içinde MEB’e pay ayrılmış, okullar kapatılmamıştır. 2009 Türkiyesi’nde okullar hem açık, hem kapalıdır. 1920’lerin MEB’i ulusal eğitim için savaş bitmeden kolları sıvamıştır; günümüzdeki MEB, adeta eğitimi ulusallıktan çıkarma çabası içindedir. Ne yana baksanız sorunlar dağ gibi yükseliyor.

İktidarınsa tek derdi katsayı uygulaması; demok- ratik bir sonuç yaratmayacağı şimdiden belli olan bir uygulamanın, ulusal eğitime katkı vereceğini düşünmüyoruz. Ulusal eğitime katkı vermeyeceği belli; ama partisel eğitime katkı vereceği de belli... Sayın bakanın ve TV’lerdeki “Ak Parti” sözcülerinin savunmalarından çıkan sonuç budur. Her zaman olduğu gibi bedeli de gençler ödeyecektir.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler