Umutla kaygı arasında
Türkiye'de video sergisi açan 6 İranlı sanatçı, ülkelerinin farklı yönlerine farklı aynalar tutmayı hedefliyor.
Pi Artworks, “Rewind, Pause, Fast Forward: Mirrors on Iran” adlı video sergisiyle, kimi halen İran’da yaşayan, kimiyse ülkelerini terk etmek zorunda kalan 6 İranlı sanatçıyı, Türkiye’de ağırlıyor. Morteza Ahmadvand, Mahmoud Bakhshi, Pedram Baldari, Simin Keramati, Neda Razavipour ve Farniyaz Zaker’in video işlerinin yer aldığı sergi, İran’ın farklı yönlerine ayna tutmayı, ülkenin gerçeğini farklı yönlerden yansıtmayı hedefliyor.
Morteza Ahmadvand, “Simorgh” adlı çalışmasında, İran’ın bir Sufi hikâyesinde geçen Simurg’a ulaşmaya çalışan bir grup kuşu konu ediniyor. “Military Service Under The Flag” (Bayrak Altında Vatan Hizmeti) adlı videosunda Mahmoud Bakhshi, kendini bayrak altında vatani görevini yapan bir asker yerine koyuyor. Pedram Baldari’nin “Fatiha” videosu adını Kuran’dan alıyor; bir tür dini ritüel, sanatçı tarafından farklı bir bağlamda değerlendiriliyor.
Simin Keramati, “School Diary”de (Okul Günlüğü), İran’da ve dünyanın çeşitli yerlerinde meydana gelen şiddet olaylarından sonra, “temel eğitim verilen, eğlenceli ve güvenli bir yer” olarak okul kavramını yeniden ele alıyor. Neda Razavipour “Find The Lost One”da (Kayıp Olanı Bul) izleyicileri ironik toplumun hastalıklı bir oyununa davet ediyor: Tahran’da kayıp bireyi bulma oyunu. Farniyaz Zaker ise “Puppet Behind The Curtain, Puppet Behind The Window” (Perdenin Ardındaki Kukla, Pencerenin Ardındaki Kukla) adlı videosunda; kadınlar için pencere, perde ve başörtüsünün benzer rollerine dikkat çekiyor.
Bu altı sanatçının kendi sosyal gerçekliklerini ekranda anlatış biçimleriyse, izleyiciye farklı deneyimleri gözlemleme fırsatı sunuyor.
Önce, “Perdenin Ardındaki Kukla, Pencerenin Ardındaki Kukla” videosunun sanatçısı Farniyaz Zaker ile konuşuyoruz.
Gerçek olmayan kadınlar
- Bu ilk video çalışmanızda, kukla ile peçeli kadın figürü arasında bir bağ kurduğunuz sonucunu çıkarıyorum.
Aslında videonun isminin ilk kısmında (Pencerenin Ardındaki Kukla) -ki Sadegh Hedayat’ın aynı adlı kısa hikâyesinden yola çıkıyor- böyle bir ima var, evet. Hikâyede Fransa’da okuyan bir erkek öğrenci, mağazada gördüğü kuklaya âşık olup onu İran’daki evine götürür. Bir süre sonra da nişanlısı, “ihaneti” anlar.
Bu hikâyedeki her iki kadın da yani gerek kukla, gerek nişanlı, “gerçek” değildir. Biri magazin dergilerindeki kadar çekici ve ulaşılmazdır, günlük yaşamın banallığından uzak bir arzu nesnesidir. Nişanlı ise masumiyetin ve kaderciliğin ta kendisidir. Çalışmamın isminin ikinci kısmı (Pencerenin Ardındaki Kukla) da bu duruma işaret ediyor zaten: Kadının penceredeki, aynadaki ya da magazin dergilerindeki temsiline, bir başka deyişle Batı kültüründeki temsiline...
- Çalışmanızı İran’da yayımladınız mı, herhangi bir sorunla karşılaştınız mı?
Ben Tahranlı olmakla birlikte şu an İngiltere’de yaşıyorum. Her iki ülkede de sergiyi açtım ve herhangi bir sorunla karşılaşmadım. Bu video her ne kadar İran kültüründen veriler taşıyor olsa da evrensel konular üzerinde duruyor. Kadın güzelliğine yönelik söylevlerin, farklı kültürlerdeki benzerliklerini yan yana koyarak kadının, her yerde idealize etme-edilme biçimleriyle var olduğunu gösteriyor. Doğu’da ve Batı’da kadına farklı biçimlerde biçilen bu “mükemmellik” olgusu, bir tür kanser gibi.
İran’ın ruhuna ‘Fatiha’
Ardından “Fatiha” videosunun sanatçısı, Pedram Baldari ile konuşuyoruz.
- İçinde sizin de “Fatiha” adlı çalışmanızın yer aldığı sergi, İran kültürüne bir ayna tutmayı amaçlıyor. Öncelikle öğrenmek istediğim, İran’da bir sanat eseri üretmek, dışarıdan göründüğü ya da yansıtıldığı gibi zorlu bir uğraş mı?
Bu tamamıyla, ne ürettiğinize ve neyi amaçladığınıza bağlı. Bir maddi kaynak bulamadıysanız, dünyanın her yerinde ve herkes için zordur elbette. İran’da çoğu kurum hükümete bağlıdır ve size destek olacaklarsa şayet, belli bir ideolojiyi savunan, hegemonya yanlısı bir eser üretmenizi isterler. Geri kalanlar için üstesinden gelmelerini gerektiren büyük sorunlar var, maddi, politik ya da toplumsal. Eğer farklı bir bakış açınız varsa, birçok sorunla başa çıkmak zorundasınız.
- Kaç yıldır video sanatı alanında çalışıyorsunuz ve bu süreçte politik, kültürel ya da toplumsal açıdan, size yaklaşımda herhangi bir değişim gözlemlediniz mi?
Aslında benim video performans çalışmalarım, 2006’da başladı. Bugüne kadarki gözlemlerime dayanarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim: İran’ın her ne kadar tarihinden gelen engin bir kültürü olsa da İslami devrimden sonra hassas konularda sayısız değişiklikler meydana geldi.
1980’de, bir anda savaşla karşı karşıya kaldık ve bize dayatılan tüm engellerin arkasında, “ülkeyi savunmak” gibi bir algı yaratıldı. Savaş hali tam 8 yıl sürdü, benim tüm çocukluğum bu atmosferde geçti. Her ne kadar benim ya da ailemin seçimi olmasa da politik bir ortamda büyüdüm. Bu durum tabii sanatıma da yansıdı.
Kırmızı çizgileri aşmadım
- ‘Fatiha’ adlı videonuzdan söz eder misiniz? Anladığım kadarıyla bu çalışma, ismini Kuran’daki Fatiha’dan alıyor. Siz hangi bağlamda ele alıyorsunuz?
Evet Kuran’dan alıyor, ama “Fatiha”nın birçok anlamı vardır. Günde 5 kez okunan bir duadır, aynı zamanda ölmüş insanların arkasından ve yeni doğan bir çocuk için okunur. Başı belada olan biri içinse “Ruhuna Fatiha” şeklinde mecazi bir anlamda kullanılır. Bana göre “Fatiha” kelimesinin tüm bu anlamları, İran’ın Batı ile ilişkisinde kritik bir önem taşıyor. Çünkü eskiden İran’ın Batı ile diplomatik ilişkileri oldukça canlıydı, şimdi ise mezar yerini andırıyor. Ve bu durum İran’da en çok benim gibi insanlara yansıyor.
- Çalışmanızda ‘Fatiha’ duasını kullanmak riskli bir durum mu?
Evet, kırmızı çizgiyi aşsaydım riskli olabilirdi, ama ben Kuran’ın anlamlarından yola çıktım.
Genç sanatçıların üretmesi imkânsız
- Bunun dışında ne tür konular üzerinde çalışıyorsunuz? Üzerinde düşünmeye değer bulduğunuz konular nedir?
Gücün yapısı, devletin ruhu etrafında şekillenen özneler, politik söylemler; azınlıklar, kadınlar, çocuklar, moda, medya ve tabular; benim en çok ilgimi çeken konular arasında.
- Çalışmalarınızı İran’da yayımlama şansı buluyor musunuz?
Evet, 2010’a kadar yayımladım ve bu süreçte çok sayıda sorunla karşılaştım. Çünkü kimse size sponsor olmak istemiyor. İran’daki bir sanat festivalinin ikinci gününde çalışmamı politik kaygılar yüzünden kaldırdılar örneğin. Elinize yalnızca bir kamera alıp etrafı çekseniz bile bunun gösterilme ya da yayımlanma şansı olmayabiliyor. Genç sanatçılar için yayımlama ya da sergileme izni almak neredeyse imkânsız gibi bir şey. Her zaman umutla kaygı arasında bir yerde hissediyorsunuz kendinizi.
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması