Vekiller tatilden dönemedi...
Toplantı yeter sayısı bulunamaması yüzünden saat 14.00'e ertelenen komisyonda, yeterli çoğunluğun sağlanması üzerine bütçe görüşmelerine başlandı.
BDP'li vekiller dışında muhalefetin tam katılım gösterdiği, 10 dolayında AKP'lik Komisyon üyesinin katıldığı bütçe gerekçelerinin ertelenme gerekçesi olarak sis nedeniyle İstanbul'da uçakların kalkamaması gösterildi. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, Vakıflar Genel Müdürlüğü ile Avrupa Birliği Genel Sekreterliği'nin 2011 Yılı bütçesi ve 2009 Yılı Kesinhesabı görüşmelerine Komisyon çoğunluğu sağlanamadığı için ikinci kez ara verildi.
9 günlük bayram tatilinin ardından bugün başlayan bütçe görüşmelerinde Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ile Devlet Bakanı Egemen Bağış'ın hazır bulun. Buna karşın 11.00'da başlaması gereken görüşmeler, komisyonun yeter sayısı bulamadığı için önce saat 12.00'a ertelenmişti. Kısa aranın ardından katılımın yine yetersiz olması nedeniyle görüşmeler saat 14.00'a ertelendi. AKP'li vekillerin katılımının az olmasının gerekçesi olarak, İstanbul'da yoğun sis yaşanması nedeniyle uçakların kalkmaması gösterildi. Bazı AKP'li komisyon üyelerinin haç nedeniyle bütçe görüşmelerine geçtiğimiz günlerde de katılamadığına dikkat çeken muhalefet partili vekiller, AKP'li vekillerin bütçe görüşmelerine hiçbir zaman vaktinde gelmediği eleştirisi getirdi.
Volkan Bozkır'a doğumgünü kutlaması
Bu arada komisyon çalışmalarına verilen ilk arada AB Genel Sekreteri Volkan Bozkır'ın doğum günü nedeniyle pasta kesildi. Doğum günü kutlamasına, Devlet Bakanı Bülent Arınç ve Devlet Bakanı Egemen Bağış ile bazı milletvekilleri de katıldı.
Bütçe görüşmelerine başlandı
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu, RTÜK, Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, Vakıflar Genel Müdürlüğü ile AB Genel Sekreterliğinin bütçelerinin görüşmelerine başladı.
Toplantı yeter sayısı bulunamaması yüzünden saat 14.00'e ertelenen komisyonda, yeterli çoğunluğun sağlanması üzerine bütçe görüşmelerine başlandı.
Komisyonda, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, Vakıflar Genel Müdürlüğü ile AB Genel Sekreterliğinin bütçeleri görüşülüyor.
Arınç, RTÜK bütçelerini sundu
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, RTÜK'ün 2010 yılı Ekim ayı sonu itibariyle yayın ilkelerini ihlal eden kuruluşlar hakkında toplam 465 müeyyide kararı verdiğini bildirdi. Arınç, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, Vakıflar Genel Müdürlüğünün 2011 bütçelerini sundu. RTÜK'ün, kurulduğu 1994 yılı hariç bugüne kadar kendi gelirleri ile giderlerini karşıladığını ifade eden Arınç, Kurulun TBMM bütçesinden ödenek talebinde bulunmadığını bildirdi. Arınç, TBMM Genel Kuruluna sevk edilen yeni tasarıyla, yayın kuruluşlarının reklam gelirlerinden alınan yüzde 5 oranındaki Üst Kurul payının, sektörün beklentisi doğrultusunda yüzde 3'e düşürülmesinin öngörüldüğünü anımsattı. RTÜK'te Ekim 2010 itibarıyla 417 personel çalıştığını belirten Arınç, personelin yüzde 55'inin lisans, yüzde 12'sinin yüksek lisans, yüzde 7'sinin doktora, yüzde 12'sinin ön lisans, yüzde 15'inin lise, yüzde 4'ünün ilköğretim mezunu olduğunu belirtti. Arınç, RTÜK personelinin 177'sininin, Üst Kurul uzmanları ve Üst Kurul uzman yardımcılarından oluştuğunu ifade etti.
Arınç, 2009 yılı sonu itibariyle RTÜK merkez teşkilatına, terörle mücadele kapsamında şehit ve gazi yakınlarından toplam 5 personelin atamasının yapıldığını bildirdi. Radyo ve televizyon yayınlarının sayısal ortamda kayıt edilmesi, arşivlenmesi ve izlenmesi amacıyla Sayısal Kayıt ve Arşiv Sistemi Projesi (SKAAS) hayata geçirildiğini anımsatan Arınç, söz konusu sistemle Ankara merkezde uydu, kablo ve karasal ortamdan 110 televizyon ve 72 radyo yayınının kaydedildiğini, izlendiğini ve analiz edildiğini söyledi. Arınç, ulusal yayınlarda son bir yıla ilişkin, diğer yayınlarda ise son 6 aya ilişkin yayınların arşivde kaydedilebildiğini, izleme uzmanları tarafından SKAAS arşivinden istenen kanalın, istenen tarihteki yayınlarının izlenebildiğini ve anahtar kareler ile yayın içeriğinin hızlı bir şekilde görüntülendiğini ifade etti.
Denetimler
Yayın içeriklerinin denetimi hakkında da bilgi veren Arınç, denetimlerin üç koldan yürütüldüğünü, bunlardan ilkinin, RTÜK uzmanları tarafından yapılan doğrudan denetim olduğunu söyledi. Arınç, RTÜK'ün, 2010 yılı Ekim ayı sonu itibariyle, yayın ilkelerini ihlal eden kuruluşlar hakkında toplam 465 müeyyide kararı verdiğini, bunların 105'nin ''Gençlerin ve çocukların fiziksel, zihinsel ve ahlaki gelişimini zedeleyecek türden programların, bunların seyredebileceği zaman ve saatlerde yayınlanmaması'' ilkesinin ihlaline ilişkin olduğunu bildirdi. Arınç, 82 müeyyide kararının ise YSK tarafından ilan edilen yayın ilkelerinin ihlali nedeniyle yine YSK tarafından verilmiş müeyyide kararları olduğunu bildirdi.
Arınç, reklamların yerleştirilmesi, gizli reklam gibi konularda kanun hükümlerini ihlal eden kuruluşlar hakkında aynı dönemde toplam 207 müeyyide kararı alındığını kaydetti. İkinci denetim yolunun İzleyici denetimi olduğunu belirten Arınç, izleyicilerin ''444 1 178'' RTÜK İletişim Merkezini arayarak yayınlarla ilgili görüşlerini iletebildiğini, gelen bildirimlerin rapor halinde Üst Kurula sunulduğunu söyledi. Diğer bir denetim yolunun da ''özdenetim ve ortak denetim'' olduğunu anlatan Arınç, İzleyici Temsilciliği ve Yayıncılık Etik İlkeleri uygulamalarının, yayın kuruluşları açısından özdenetimi ifade ettiğini belirtti. Arınç, ''Yayıncı kuruluşların özdenetim mekanizmalarını kurmalarına ve geliştirmelerine yönelik olarak, herhangi bir mecburiyet ya da yasal yaptırım olmaksızın ulusal televizyon kanallarının işbirliği ile 'izleyici temsilciliği' uygulaması başlatılmıştır. Uygulama sayesinde televizyon izleyicileri, izledikleri programlarla ilgili şikayetlerini bildirmek üzere televizyon kanallarına ulaşmak istediklerinde karşılarında mutlaka bir muhatap bulmaktadırlar'' dedi.
Çocukların korunması
RTÜK'ün önemli faaliyetlerinin yoğunlaştığı diğer bir alanın da çocukların olumsuz yayın içeriğinden korunması olduğunu belirten Arınç, şöyle devam etti: ''Bu kapsamda 2006 yılında hayata geçirilen Akıllı İşaretler Koruyucu Sembol Sistemi ile 2006-2007 öğretim yılından itibaren ilköğretim okullarında verilmeye başlanan medya okuryazarlığı dersi, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun en bilinen ve takdir edilen çalışmalarıdır. 2007-2008 öğretim yılından itibaren de medya okuryazarlığı dersi Milli Eğitim Bakanlığı tarafından ders programına alınmıştır. 2009-2010 öğretim yılında 838 bin 915 öğrenci medya okuryazarlığı dersini seçmiştir. Bugüne kadar 2 milyondan fazla öğrenci medya okuryazarlığı dersi almıştır. Üst Kurul çocukların olumsuz yayın içeriğinden korunmasına yönelik olarak 2010 yılında Televizyon Yayıncıları Derneğinin işbirliğiyle İyi Uykular Çocuklar Projesini hayata geçirmiştir. 'İyi Uykular Çocuklar Projesi', okul öncesi ve ilköğretim çağı çocuklarına akşamları erken yatma alışkanlığının kazandırılmasını, anne ve babaların çocukların erken yatırılması konusunda duyarlılıklarının artırılmasını ve çocukların geç saatlerdeki televizyon yayınlarının olası zararlı etkilerinden korunmasını amaçlamaktadır.''
Uluslararası çalışmalar
RTÜK'ün uluslararası çalışmalarına da değinen Arınç, Kurulun dünyadaki gelişmeleri yakından izlediğini belirterek, şunları söyledi: ''Kurul, Avrupa Konseyi Medya ve Yeni İletişim Hizmetleri Yürütme Komitesi çalışmalarına ve Avrupa Sınırötesi Televizyon Sözleşmesi Daimi Komite toplantılarına Türkiye adına katılmaktadır. 2000 yılı itibariyle başlatılan ve Avrupa Birliği Genel Sekreterliğinin koordinasyonunda yürütülen mevzuat uyumlaştırma ve müzakere toplantılarına yayıncılık alanında sorumlu kuruluş olarak RTÜK katılıyor. 2008 yılı içerisinde AB ile yürütülen çalışmalarda da önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. 30 Temmuz 2008 tarihinde Brüksel'de yapılan toplantıda 'Bilgi Toplumu ve Medya Faslı' önündeki açılış kriterleri üzerinde görüşmeler yapılmış ve yasal ya da yapısal hiçbir değişiklik yapılmasına gerek kalmaksızın sadece diplomatik ilişkiler çerçevesinde kullanılan ikna yöntemi sonucu fasıl önündeki açılış kriterleri kaldırılmıştır. Akdeniz Düzenleyici Otoriteler Ağı'nın 12. Genel Kurul toplantısı RTÜK'ün ev sahipliğinde 30 Eylül-1 Ekim 2010 tarihleri arasında İstanbul'da yapılmıştır. 'Küçüklerin Korunması' ve 'Medyada Kadınların Temsili' konularının ele alındığı toplantı sonunda Üst Kurul, 2011 yılı için Akdeniz Düzenleyici Otoriteler Ağı Başkanlığını devralmıştır.''
Eğitim faaliyetleri
RTÜK eğitim faaliyetleri kapsamında iki ayda bir yerel ve bölgesel yayın kuruluşlarına yönelik eğitim seminerleri ile kamuoyuna açık aylık RTÜK toplantıları düzenlendiğini belirten Arınç, ayrıca kurum personeline yönelik hizmet içi eğitimler de verildiğini söyledi.
Arınç, RTÜK'ün işlevlerinin daha iyi anlaşılabilmesi, yayıncılarla etkin ve verimli bir işbirliği ortamının oluşturulması, kurum içi ve kurum dışı etkileşimin sağlanması ve Üst Kurul çalışanlarının bilgilendirilmesi amacıyla her ay düzenli olarak toplantılar yapıldığını, yerel ve bölgesel yayın kuruluşlarına yönelik bölge seminerleri düzenlendiğini bildirdi.
Bağış, AB Genel Sekreterliğinin bütçesini sundu
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda AB Genel Sekreterliğinin 2011 yılı bütçesinin sunumunda, Hükümetin 2010'da da AB sürecindeki çalışmalara önem verdiğini, kararlı, ısrarlı ve planlı hamlelerle kayda değer ilerlemeler sağladığını söyledi. Reformları salt AB üyeliği için değil, vatandaşların hak ettiği yüksek yaşam seviyesine kavuşmaları için yaptıklarını anlatan Bağış, AB üyeliğine yönelik kararlılıklarının devam edeceğini belirtti. AB Genel Sekreterliğince Türkiye'nin katılım süreci için AB Stratejisinin hazırlandığını ve 4 Ocak 2010'da Bakanlar Kurulunda kabul edildiğini anımsatan Bağış, stratejilerinin birinci platformunu resmi müzakere sürecinin oluşturduğunu belirtti.
Bağış, müzakerelerin açılışından bu yana geçen süre içinde 13 faslın açıldığını, 1 faslın geçi olarak kapatıldığını anımsattı. Bağış, Aralık 2009'da çevre, Haziran 2010'da ise gıda güvenliği, veterinerlik ve bitki sağlığı fasıllarının müzakerelere açıldığına işaret ederek, her iki faslın daha önce açılan fasıllardan farklı olarak, müktesebatı son derece geniş alana yayılan, zor fasıllar olduğunu söyledi. Bağış, her faslın açılması için 27 AB üyesi ülkenin her birinin, yaptıkları çalışmalarla ikna edildiğini ifade etti. Şu an ellerinde, teknik olarak açılış kriterleri yerine getirildiği takdirde açılabilecek 3 faslın bulunduğunu belirten Bağış, bu fasılları, ''rekabet politikası'', ''kamu alımları'', ''sosyal politika ve istihdam'' olarak sıraladı. Bağış, Belçika Dönem Başkanlığında rekabet politikası faslının müzakerelere açılması için çalışmaların son aşamaya geldiğini dile getirdi. Bağış, açılan fasıllardan kapanış kriterlerini yerine getirmek üzere çalışmaların devam ettiğini kaydederek, Trans Avrupa Ağları ile İşletme ve Sanayi Politikası fasıllarının teknik kapanış kriterlerini, yıl sonu itibariyle yerine getirmiş olacaklarını vurguladı.
'17 faslın açılması, siyasi gerekçelerle engelleniyor'
Bağış, ''1. platformda, diğer bir deyişle resmi müzakere sürecinde arzu edilen hızı yakalayamadığımız bir gerçektir. Bunun temel nedeni ise bazı AB üyesi ülkelerin, gerçekte teknik olan bu süreci, siyasi mülahazalarla yavaşlatmış olmalarıdır. Toplamda 33 fasıldan 17'sinin açılması, siyasi gerekçelerle engellenmektedir. Bunlardan 8 fasıl, ek protokolün tam olarak uygulanması şartı nedeniyle Konsey tarafından askıya alınmıştır. Diğerleri hakkında AB kurumları tarafından bu yönde alınmış resmi bir karar olmamakla beraber, ağırlıklı olarak Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin ve malum bazı ülkelerin siyasi blokajları nedeniyle süreç arzu edilen şekilde ilerleyememektedir'' diye konuştu. Bakan Bağış, siyasi blokajları ortadan kaldırmak için Hükümetin yoğun çabasının devam ettiğini, Komisyon ve üyelere fasılların açılması yönünde haklı gerekçeleri anlattıklarını belirtti.
'Çalışmaları durdurma düşüncemiz olamaz'
Egemen Bağış, ''AB sürecinin sadece fasıl açıp kapatmak olmadığının bilincinde olarak, reform sürecinde kendi kaderimizin belirleyici olmamız gerektiği inancıyla AB stratejimizin 2. platformu kapsamındaki çalışmalarımızı sürdürüyoruz'' dedi. Bağış, yılda 1-2 fasıl yerine 33 faslı dikkate alarak çalıştıklarını, askıya alınmış veya bloke edilmiş diye, Türkiye için çok büyük öneme sahip tarım, balıkçılık, ulaştırma, hizmetlerin ve malların serbest dolaşımı gibi fasıllarda çalışmalarını durdurmak gibi bir düşüncelerinin olamayacağını bildirdi. İkinci platformdaki amaçlarını; 2013 yılı sonuna kadar AB müktesebatına en üst seviyede uyum sağlamak olarak açıklayan Bağış, böylece AB'nin 7 yıllık dönemler halinde hazırladığı 2014-2020 bütçesine dahil olmayı hedeflediklerini söyledi. Bağış, ikinci platform altındaki çalışmaların kendilerine, 17 fasıldaki siyasi blokajın kalkması halinde Türkiye'nin 12 faslı kısa vadede, 5 faslı ise orta vadede açabilecek durumda olduğunu gösterdiğini ifade etti.
'Vize uygulaması kabul edilemez'
Bağış, stratejilerinin üçüncü platformu olan Kopenhang Siyasi Kriterleri ve siyasi kriterlerle yakından ilişkili ''Adalet, Özgürlük ve Güvenlik'' ile ''Yargı ve Temel Haklar'' fasıllarında da önemli çalışmalara imza attıklarını anlattı. Devlet Bakanı Egemen Bağış, siyasi kriterler alanındaki gelişmelerden örnekler verdi. 24. fasıl kapsamında izledikleri en önemli başlıklardan birinin de vize konusu olduğuna işaret eden Bağış, bugün Türk vatandaşlarına yönelik Schengen Vizesi uygulamasının artık kabul edilemez hale geldiğini vurguladı.
Bağış, sözlerini şöyle sürdürdü: ''AB'nin Türkiye'ye karşı uyguladığı vize rejimi ayrıca, Türk işadamlarının Gümrük Birliği (GB) kapsamında adil ve dengeli ticaret için gerekli seyahat ve temaslarda bulunma imkanlarını da kısıtlamakta ve böylelikle AB işadamları lehine haksız rekabet ortamı yaratmaktadır. Türkiye ile AB arasında Ankara Anlaşması, Katma Protokol ve GB'den kaynaklanan hukuki taahhütler de göz önüne alınarak, AB'nin vatandaşlarımıza vize muafiyeti sağlamasına giden sürecin başlatılmasına yönelik haklı taleplerimize dayanan girişimlerimiz her seviyede sürdürülmektedir. Vize serbestisi için bir ön koşul niteliğinde olan ve AB ülkeleri açısından büyük önem taşıyan Geri Kabul Anlaşması müzakerelerini de son aşamaya getirmiş bulunmaktayız.''
'Türkiye'nin fotoğrafını çeken rapor'
Bakan Bağış, 2002-2006 döneminde 166 proje için AB'den 1,3 milyar avroluk Katılım Öncesi Yardım hibesi desteğinin sağlandığını, bu projelerin ulusal katkıyla birlikte toplam büyüklüğünün 1,8 milyar avroya ulaştığını belirtti. Bağış, 2007-2013 döneminde ise Türkiye'ye kullanımı için 4,9 milyar avro hibenin tahsis edildiğini ifade etti. AB Komisyonunca yayımlanan İlerleme Raporunu da değerlendiren Bağış, bu raporun Türkiye'nin fotoğrafını çektiğini belirtti. Bağış, ''Fotoğraflarda bazı şeyler gözükür bazıları gözükmez. AB, Türkiye'nin bir fotoğrafını çekmeye çalışmış. Bu raporu diğer yıllarda yayımlanan raporlarla kıyasladığımızda ülkemizin daha iyi bir noktada olduğu ancak halen üzerinde birlikte çalışmamız gereken konular var'' diye konuştu.
Bağış, raporda basın özgürlüğü ve yargı sürecinde olan davalara ilişkin Hükümetin çabalarının vurgulandığını ancak bazı eleştirilerin de yöneltildiğini söyledi. Bağış, ''Hükümetin hedef alınması, davalar konusunda yürütme olarak herhangi bir adım atmadığımız yönündeki eleştiriler ise ciddi bir çelişkiyi ortaya koyuyor. Hem yargının bağımsızlığını çok önemseyen bir AB var hem de yürütmenin müdahil olmamasıyla ilgili eleştiriler var'' görüşünü dile getirdi.
'Kazan-kazan'
Türkiye'nin AB yolculuğunun, Türkiye'nin ve Türk halkının çağdaş medeniyet seviyesini yakalayıp, geçmek yolundaki hedefini gerçekleştirme azim, iradesinin en önemli tezahürü olduğunu ifade eden Bağış, sözlerini şöyle tamamladı: ''Cumhuriyetimizin en önemli çağdaşlaşma projelerinden biri olan bu projenin, insan hak ve özgürlüklerine saygılı, daha demokratik ve müreffeh Türkiye'den yana olduğunu, geçtiğimiz referandum örneğinde olduğu gibi her vesileyle göstermiş olan Türk halkının akılcı seçimini yansıttığını ve tam üyelik hedefiyle çıktığımız bu yoldan geri dönüş olmadığını bu vesileyle tekrar ediyorum. Müzakere sürecinin kolay olmadığı, kendine özgü bazı zorlukları bulunduğu hepimizin malumudur. Son genişleme dalgasının getirdiği sorunları daha henüz tam olarak çözememiş olan AB'nin küresel ekonomik krizden de ciddi olarak etkilenmesi ve bu bağlamda işsizlik ve sosyal sorunların artması, aşırı sağ akımların güç kazanması, Türkiye'nin üyeliğiyle ilgili tartışmaları artırmıştır. Ancak sürece sağduyulu yaklaşılması ve tam üyeliğimizin muhtemel getirilerinin doğru değerlendirilmesi halinde üyeliğimizin her iki taraf için de kazan-kazan bir durum yaratacağının görülebileceğine ve böylece sürecin başarıyla tamamlanacağına inanıyorum. Artık 10 yıl önceki bir dünyada yaşamıyoruz, çok şey değişti, değişiyor. Türkiye, AB ilişkilerindeki dengeler de değişiyor. Türkiye, büyüdükçe, güçlendikçe, zenginleştikçe Türkiye-AB ilişkileri farklı bir noktaya doğru evriliyor. Artık AB ülkeleri, Türkiyesiz bir AB olamayacağının farkına varıyor. Bunu sadece biz söylemiyoruz, Avrupa'nın akil adamları, vizyon sahibi politikacıları söylüyor. Dolayısıyla bazı üye ülkelerinin önümüze getirdiği siyasi blokajlar, bizi yolumuzdan geri çevirmemeli. Biz er veya geç AB'ye üye olacağız, buna yürekten inanıyor, tüm kalbimle söylüyorum. Bugüne kadar AB sürecine verdiğiniz destek dolayısıyla teşekkür ediyorum. Çünkü AB'nin yolu herhangi bir ilimizden değil, TBMM Genel Kurulundan geçer. Genel Kurulda iktidar, muhalefet milletvekillerimiz el ele verdikçe Türkiye'nin AB yolculuğu çok daha hızlanacaktır.''
En Çok Okunan Haberler
- Op. Dr. Dericioğlu başında poşetle ölü bulundu
- 500 bin TL'nin aylık getirisi belli oldu
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- Marmaray'da seferler durduruldu!
- Suriye'de herkesin konuştuğu ölüm listesi
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Apple'dan 'şifre' talebine yanıt!
- Erdoğan'dan işgale 'isimsiz' tepki
- Suriye'nin yeni başbakanından ilk açıklama