Vicdani retçiler, 'sivil ölüm' olgusuyla karşı karşıya

Türkiye'yi vicdani ret davasında mahkum eden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) "Savda kararı" gerekçesi netleşti.

Vicdani retçiler, 'sivil ölüm' olgusuyla karşı karşıya
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 17.06.2012 - 08:44

AİHM kararının gerekçesinde, "İnançlarına sadık olmak isteyen vicdani retçilerin orduya katılmayı reddetmekten başka seçenekleri yoktur" denildi. AİHM, vicdani retçilerin, bir çeşit "sivil ölüm" olgusuyla karşı karşıya olduğunun altını çizdi.

AİHM, "savaş karşıtları" adlı internet sitesinin sahibi Halil Savda tarafından açılan davada, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin insanlık dışı muamelenin önlenmesi, vicdan özgürlüğü ve adil yargılanmayla ilgili maddelerinin ihlal edildiğine hükmetti.

AİHM kararının gerekçesinde ise Türkiye'de, vatani görevini yerine getirmeye elverişli olduğu tespit edilen tüm erkek vatandaşların askerlik görevini yapmakla yükümlü olduğuna dikkat çekilerek, "Bu konuda alternatif bir sivil hizmet bulunmadığı göz önüne alındığında, inançlarına sadık olmak isteyen vicdani retçilerin orduya katılmayı reddetmekten başka seçenekleri yoktur. Bu şekilde, yetkililerin vicdani retçilere karşı yürüttükleri çok sayıda ceza yargılaması, bunun sonucunda ortaya çıkan cezai hükümlerin bir bütün halinde etkileri ve yaşamları boyunca yasal takip tehdidi altında bulunmaları ihtimali gibi sebeplerle, vicdani retçiler, bir çeşit 'sivil ölüm' olgusuyla karşı karşıya kalmaktadırlar" denildi.
 

Türkiye neden vicdani rete karşı çıktığını açıklayamamıştır

Savda'nın askeri üniforma giymeyi reddetmesi nedeniyle 3 kez hapis cezasına çarptırıldığının, birkaç kez hücreye kapatıldığının altının çizildiği kararda, "Savda hakkında, 25 Nisan 2008 tarihinde sağlık sorunları nedeniyle terhis kararı verilmemiş olsaydı, süresiz olarak devam etmesi muhtemel olan çeşitli ceza kovuşturmaları ve ceza mahkûmiyetlerine maruz kalacaktı" denildi.

Kararda, Savda'nın maruz kaldığı muamelenin, ceza mahkumiyeti veya tutuklamaya özgü olağan ve doğası gereği bu eylemlerin sonucunu teşkil eden aşağılama unsurunu aşan ciddi acı ve ızdıraba neden olduğu belirtildi. Kararda, orduda hizmet etme zorunluluğu ile kişinin vicdanı veya derinden ve gönülden inandığı dini veya diğer inançları arasındaki ciddi ve dayanılmaz çelişkiden kaynaklanan, askerlik görevine itirazın, yeterli düzeyde inandırıcılık, ciddiyet, tutarlılık ve teminatlardan yararlanmanın önemine ilişkin bir inanç veya hüküm oluşturduğu kaydedildi.

Savda'nın hem devlet tarafından gerçekleştirilen belirli eylemler hususunda hem de devletin vicdani ret hakkına ilişkin bir yasa çıkarmamış olması konusunda şikâyette bulunduğunun belirtildiği kararda, "Hükümet bu eksiklik konusunda ikna edici veya kendisini haklı çıkarıcı hiçbir sebep ileri sürmemiştir. Hükümet, çağımızda vicdani ret hakkının tanınmasının, devletin, toprak bütünlüğü, kamu güvenliği, karışıklığın önlenmesi ve diğer insanların haklarının korunmasına ilişkin görevlerine neden ters düştüğünü açıklayamamıştır" denildi.
 

Toplumun ve vicdani retçilerin menfaatleri arasındaki denge sağlanamadı

Savda'nın davasının, vicdani retçi statüsünün tanınması talebinin inceleneceği bir usulün olmaması ile nitelendirildiğini kaydeden AİHM, kararda şu tespite yer verdi: "Sadece askerlik görevini yapmayı reddedenleri cezalandıran ceza hukuku hükümlerini esas alan yetkililer, Savda'nın başvurusunu hiçbir zaman incelememiştir. Devlet, bireylerin haklarını korumakla yükümlü bir mekanizma sunan düzenlemelerden oluşan bir ortam sağlama zorunluluğunu vurguladı. Vicdani retçi statüsü tesis etmek amacına yönelik talepleri inceleyen bir usulün olmaması durumunda, askeri hizmeti yerine getirme yükümlülüğü, kişinin vicdanı ile ciddi ve dayanılmaz bir çelişkiye neden olmaktadır. Dolayısıyla, kamu otoritelerinin başvuranın talep ettiği üzere vicdani retçi statüsüne sahip olup olmadığını öğrenebileceği etkin ve erişilebilir bir usul temin etmek ile ilgili pozitif yükümlülükleri bulunmaktadır. İlgili kişinin vicdani ret hakkından faydalanıp faydalanamayacağı sorununun incelenebileceği hiçbir alternatif hizmet veya etkin ve erişilebilir bir usul öngörmeyen bir sistem, toplumun ve vicdani retçilerin menfaatleri arasındaki uygun dengeyi sağlamakta başarısız olmuştur."

Türk Ceza Kanunu uyarınca, bireyin, birliğine katıldığı andan itibaren bir asker olarak sayıldığına dikkat çeken AİHM, Savda'nın vicdani sebeplerden dolayı askeri hizmet görevini yerine getirmeyi istememesinin 'normal bir askerin askeri disiplin sistemine gönüllü olarak katılması durumu ile aynı olarak görülmesinin zor' olduğunu kaydetti.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler