'Vicdanınız kaldıysa' okuyun!..
'Pusu'yu okurken bazen isyan ediyor, zaman zaman da öfkeleniyorsunuz' Silivri'de yaşananları, Odatv davasındaki yaşananlar silsilesini okudukça irkiliyorsunuz.
AKP iktidarıyla birlikte derin devleti ele geçirme savaşında muhalif avına dönüşen Ergenekon süreci güzelim medyamızın tüm maskesini indirecekti. Türkiye'de bir anda özel yetkili mahkemelerle birlikte özel yetkili gazeteciler türeyecekti. Bu süreç adım adım iktidar partisi AKP ve cemaatin yeni medyasını yeni baştan dizayn edecekti. İşte bizim de yeni baştan dizayn edilen malum medyamıza ve iktidar nezdinde çok değerli bazı basın mensuplarına küçük bir tavsiyemiz olacak. Ahmet Şık'ın son kitabı Pusu'yu okuyun, tabii, vicdan denilen şeyden hâlâ zerrecikler taşıyorsanız!..
'1 yıl 11 gün 15 saat'' Bu hesap meslektaşımız Ahmet Şık'ın eşinden, kızından, ailesinden, sevdiklerinden, mesleğinden kısacası özgürlüğünden çalınan takvim yaprağının toplamı. Şık, 'kendilerine dindar Müslüman diyenlerin komplosuyla hayatının bir yılının çalındığı' Silivri Cezaevi'nden çıkarken tarihler 12 Mart 2012'yi, saatler 21.00'i gösteriyordu. Devletin yeni sahiplerinin kaleme alındığı Pusu da o tarihten önce çoktan cezaevinde yazılmaya başlanmıştı'
Esaret bittikten sonra da Şık'ın keskin kalemi kitabını yazmaya devam etti. Ve ortaya Pusu/Devletin Yeni Sahipleri çıktı. Cezaevi çıkışında ilkeli duruşundan geri adım atmayan Şık kitabında da geri adım atmayacak, birileri gibi köşesine çekilmeyecekti. Öyle ki Başbakan Erdoğan'ın basılmamış kitabını bombaya benzettiği >Şık 'Pusu'da kendisinin hedef alınmasına yol açan belgeyi korkmadan yayımlamayı tercih edecekti. Aslında bu onun gazeteciliğinin tercihiydi. 'İmamın Ordusu'nu yazarken cemaatin polisteki fişleme kayıtlarının peşinde olan Şık, kendisini Silivri zindanında bulacak; cezaevinden çıktıktan sonra bu belgelere ulaşacak ve bu belgeleri Pusu'da sayfalarca yayımlayacaktı. Kısacası hiç kimse onu bu belgeleri bulup yayımlamaktan vazgeçiremeyecekti!..
Fişleme belgelerini gören var mı?
Sahi!.. Şık'ın bu belgeleri yayımlamasından sonra bu ülkede taşların yerinden oynaması gerekmez miydi? Ancak başta da belirttiğim gibi yeni baştan dizayn edilen Türk basını iş cemaatin fişlemesine gelince bu belgeleri görmezden gelecekti. Hadi cemaatsever medyamız bu belgeleri görmezden gelmeyi tercih etti. Peki!.. Türk savcıları nereye gitti? Yoksa bu belgeler daha önceden ellerine ulaşmış, birileri tarafından çoktan sumenaltı mı edilmişti?
Evet' Bu soruların yanıtlarını Pusu'da okuyacaksınız, biz devam edelim. Pusu, devletin yeni sahiplerini ortaya koyarken çıplak gözlemlere dayanıyor. Pusu sadece Şık'ın tutuklandığı Odatv davasındaki hukuksuzluklara değil 2002 yılından sonra yaşanan sürece parmak basıyor. Şık, bir cemaatin 12 Eylül darbesinden sonra devlet içinde nasıl örgütlendiğini, emniyet teşkilatını nasıl ele geçirdiğini, karşı çıkanların komplolarla nasıl tasfiye edildiğini, kapalı kapılar ardında birilerinin nasıl delil yarattığını yazıyor. Pusu'da 'Şık bir gazetecilik yapılmış' tabiri tam de yerine oturuyor'
'Savcı Zekeriya Öz'le öyle bir diyalog ki'
İnsan Pusu'yu okurken bazen isyan ediyor. Zaman zaman da öfkeleniyor' Silivri'de yaşananları, Odatv davasındaki saçmalıklar silsilesini Şık'ın kaleminden okudukça irkiliyorsunuz. Ama Şık'ın anlattığı öyle bir diyalog var ki Ergenekon süreci ve Odatv soruşturmasındaki yaşananları bir çırpıda özetliyor'
'Sorguya başlamadan önce Savcı Zekeriya Öz avukatlarımdan Akın Atalay ile ilginç bir diyalog yaşamıştı. Avukat Akın Ağabey suçlandığım iddiaların benimle alakası olamayacağını anlatırken Ergenekon konusunda yazdığım bir kitabımın bulunduğunu da aktardığında, Savcı Öz haberinin olmadığını söyledi. Öz'ün haberinin olmadığını söylemesi üzerine dışarıda bekleyenlerden rica ettik ve evde bulunan kitabım da getirildi. Savcı bir yandan sorular soruyor, bir yandan da kitaba göz gezdiriyordu. Sonra da 'Kitabı ilk kez gördüm' dedi. Akın Atalay da şaşırarak 'Gerçekten mi ilk kez duydunuz, gördünüz' diye sorunca Savcı Öz Ergenekon soruşturmalarını kimin yürüttüğünün itirafı olan yanıtı verdi: Ben bu gözaltı ve aramalarda kaç kişi ile ve kimlerle ilgili yakalama ve aranma istendiğini bilmiyorum. >Ahmet >Bey'in de ismi var mı yok mu dikkat etmedim. Biliyorsunuz emniyet bizden talep ediyor, biz de çoğu zaman imzalayarak mahkemeye havale ediyoruz.'
Yıl: 2001, Şık Ergenekon belgesini görüyor!..
Şaşırdınız değil mi? Şık, Pusu'da bizi de şaşırtmaya devam ediyor. Bu kez tam 11 yıl öncesine götürüyor' Daha Ergenekon başlamadan, AKP iktidara gelmeden, cemaat güçlenmeden 2001 yılında karşılaştığı bir belgeye... Okuyalım'
'Tahminen 2001 olmalı. Aynı zamanda Ergenekon ile tanıştığım tarihti bu. Soruşturmalar başladıktan sonraki dönemde artık internetten kolaylıkla erişilebilen ve Ergenekon'un temel dokümanı olarak kabul edilen 'Lobi' isimli bir belge yapılan aramalarda ev ve işyerlerinde bulunan hemen herkesi sanık yaptı. Henüz bu gelişmeler olmamışken, bu belgeyi ilk kez zaman zaman göz attığım bir internet sitesinde fark ettim. Belgede yer alan iddialar yenilir yutulur cinsten değildi. Her ne kadar kuşkulu olsa da bir çıktısını alıp, o dönem Radikal gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni olan İsmet Berkan'a verdim. 'Ağabey şuna bir baksana ilginç şeyler yazıyor' diyerek verdiğim belgeyi okuyan İsmet Berkan, 'Deli saçması şeyler. Hem nasıl doğrulatacağız. Emin olamayız. Adamların reklamını yapmayalım' dedi. Aslında iddialar doğru da yalan da olsa haberdi. Mesele iki yanından da ele alınabilirdi. Ne yalan söyleyeyim doğruluğundan da kuşkulanmamıştım. Bir süre sonra da dediğim gibi önce Fehmi Koru, ardından da Aksiyon dergisi yazdı. Ancak ilginçtir, buna rağmen hiçbir şey olmadı. Tartışılmadı bile. Ergenekon soruşturmalarında akıl, sınır ve objektiflik tanımayan cemaatin vurucu gücü Zaman gazetesi ve yazarları bile uzak durdu konuya. Belli ki süreç olgunlaşmamıştı. Bir dizi kanlı, karanlık ve provokatif olaylar zincirinden sonra da yeterli şartların sağlandığına kanaat getirilmiş olmalı ki Ergenekon soruşturmaları başladı. Bu tür soruşturmayı yürütecek entelektüel ve siyasi bilinçten yoksun olmasına karşın kendisine kutsal bir anlam yüklemeye çalışan savcı Zekeriya Öz elindeki Ergenekon belgesini, nedense bu soruşturmanın sanığı yapılmayan, Tuncay Güney'in 2001'de verdiği ve doğrulatılamayan ifadeleriyle birleştirmişti. Sonra da suçladığı her kişiyi bu belgeye göre örgütte bir yere yerleştirmişti.'
'İstersen ağlayabilirsin, ben de eşlik ederim sana'
İşte böyle' Şık'ın, Pusu'sunda yazdığı gibi 'Yaratılan havanın sivilleşme ve demokratikleşme illüzyonundan öte bir şey olmadığını gösterecek' bir kitap yazılmalıydı. Pusu'yu okurken zaman zaman öfkeleniyorsunuz demiştim. Bazen de duygulanıyorsunuz' Bir babanın kızına duyduğu sevgiyi, eşine olan inancını ve büyük aşkını da görüyorsunuz Pusu'da. Hele hele Ahmet Şık'ın kızı Mina'ya olan büyük sevgisini okurken siz de oturup Silivri zindanındakiler için ağlıyorsunuz'
"Ben Ahmet'i pek tartışmam"
Ben, Ahmet Şık'ı tanıdığımda ikimiz de İstanbul Üniversitesi'nde okuyorduk. Beyazıt'taki Basın Yayın Yüksekokulu'nda. O bizim üst sınıfımızdaydı. Yani biz çömezdik!.. 1994'te Cumhuriyet'te gece muhabiri olduğumda Ahmet Şık'ın objektifinden fotoğraflar, haberler gazetenin sayfalarında çoktan yer alıyordu. Aynı gazetenin muhabirleri olarak Gazi olaylarını olayların başladığı saatlerden itibaren beraber izledik. Şık'ın o dönemde yaptığı gazeteciliği aradan 17 yıl geçtiği halde hâlâ unutamam. Belki de bu yüzden Ahmet'in Pusu'sunu okurken meslektaşımın sayfalar boyunca kendisini savunmak zorunda kalmasını içime sindiremedim. Umur Talu'nun Pusu'nun başında yazdığı gibi:
'Ben Ahmet'i pek tartışmam.
Siz elbette kitabı tartışabilirsiniz.'
aykutkucukkayagmail.com
Pusu, Devletin Yeni Sahipleri/ Ahmet Şık/ Postacı Yayınevi/ 416 s.
En Çok Okunan Haberler
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- Suriye’de şeriatın sesleri!
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- DEM Partili vekillerle 'Suriye' atışması!