'Vücut ölçülerimize uygun bir anayasa gerekli'
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, 1961 Anayasası'nın bol geldiğini, 1982 Anayasası'nın ise dar geldiğini söyleyerek, "Her ikisinin ortasında vücut ölçülerimize uygun yeni bir Anayasa yapmamız gerekiyor" dedi.
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, TÜSİAD'ın Ankara'da gerçekleştirilen Yüksek İstişare Konseyi (YİK) toplantısında konuştu. Toplantı sonrasında basın mensuplarının Şike Yasası'na yönelik görüşleri sorulan Çiçek, yorum yapmadı. YİK'te sanayicilere seslenen Çiçek, konuşmasında Anayasa konusuna vurgu yaptı. Türkiye'nin son 50 yılda iki anayasaya sahip olduğunu, bunlardan birinin 1961 Anayasası, diğerinin 1982 Anayasası olduğunu vurgulayan Çiçek, bu iki anayasanın, demokratik ülkelerde olduğu gibi halka danışılarak değil askeri müdahale sonucunda, bu müdahaleyi yapanların oluşturduğu meclislerde veya komisyonlarda yazıldığını belirtti.
2011'in son günlerinde TÜSİAD'dan Anayasa konusunda ilave katkı beklediklerini dile getiren Çiçek, "İki Anayasamız da, 61 Anayasası da, 82 Anayasası da yazılmıştır. Halbuki bizim bugünlerde yapmaya çalıştığımız, başarmamız gereken husus yeni bir anayasa yapmaktır. Yeni Anayasa yapacaksak bu işin içinde halkın her kesiminin ve onun örgütlerinin mutlak suretle bulunması gerekmektedir. Bu toplum devletinden ne bekliyor? Onun için de halka gidip sormak lazım. Küçümsemeden, saygı duyarak, çok önemli şeyleri bizden isteyeceğini hesaba katarak bunun sorulması lazım. Geçmişte sorulmadı, sorulur gibi yapıldı. Çünkü halka bir şaşı bakış vardı. Bu durum zaman zaman belli açıklamalara da konu oluyor. 'Halk cahildir, bir şey anlamaz, onun yerine birilerinin düşünmesi lazım. Halk anlamadığı gibi halkın seçtikleri de bir şeyden anlamaz. O halde hem halkın yerine koyup bir şeyler istemek lazım. Hem de halkın seçtiklerini vesayet altında tutmak lazım' deniliyor. İki Anayasa'nın özelliliği de aşağı yukarı budur. 61 Anayasası bize bol geldi. 82 Anayasası da dar geldi. Şimdi bir ortasını, vücut ölçümüze uygun bir Anayasa yapmak mecburiyetimiz var" diye konuştu.
'Bundan sonraki ömrümüzü anayasa tartışmalarıyla geçirmeyelim'
Yeni Anayasa'yla ilgili bir süreç başlattıklarını anımsatan Çiçek şu açıklamalarda bulundu: "Evvela halk ne istiyor ona bakıyoruz. 4 siyasi partinin kurduğu 12 kişilik komisyon var. Burada hakkı teslim etmem lazım: Meclis'te grubu bulunan partiler, genel başkanları bu sürece destek verdi. Bu destek arkamızda olunca bu işi bir noktaya getirmeye çalıyoruz. Ama bu yetmez. Özellikle sivil toplum kuruluşlarının (STK) bu çalışmaya katkı destek vermesi teşvik etmesi ve baskı yapması gerekir. Bugün adı STK olan kuruluşların siyaset bilimindeki adı baskı gruplarıdır. Eskiden biz Anayasa hukukunda bunu baskı grupları olarak ifade ederdik. Gerçekten bu sürecin başarıyla sonuçlanması için STK'ların meslek kuruluşlarının bize bu manada cesaret vermesi destek vermesi, kaktı vermesi ve neticede baskı yapması lazım. Demokratik anlamda bir baskıdan bahsediyorum. Temenni ediyorum ki 2012 yılı bu işi noktaladığımız bir yıl olsun. Bundan sonraki ömrümüzü, bundan sonraki günlerimizi anayasa tartışmalarıyla geçiriyor olmayalım."
TÜSİAD'ın 40 yılda Türkiye ile ilgili çok önemli gündem konularını tartıştığını belirten Çiçek, TÜSİAD'ın 20 yıldır üzerinde durduğu Anayasa konusunda katkı beklediklerini, TBMM adına çağrıda bulunduğunu söyledi. Türkiye'nin kalkınmasında siyasi istikrarın ne denli önemli olduğunu bildiklerini vurgulayan Çiçek, Türkiye tarihinde 60 yıllık çok partili siyasi hayatın yarısında Meclis'te siyasi istikrar bulunduğunu, yarısında istikrar bulunmadığını dile getirdi. Bunun en önemli göstergesinin kurulan hükümet sayısı olduğunu vurgulayan Çiçek, "Cumhuriyet kurulalı 88 yıl olmuştur. Bu dönemde 61 hükümet kurulmuştur. 1950'den bu tarafı olanları hesaba kattığımızda bu 61 hükümet içinde 11 günlük hükümetler var, 4 aylık hazırlık sonucu kurulmuş, ömrü de 3 ay süren koalisyonlar var. Daha kurulduğu günden itibaren kendi içinde tartışma ile varlıklarını sürdüren hükümetler var. 60 yıllık sürede bugün yürürlükte bulunan Anayasa 30 yıldır hayatımızda. 82 anayasası 30. yılını idrak etmiş oluyor. Bir başka rakam daha ifade edeyim. 30 yıla yakın yürürlükte kalan Anayasa içinde bir partinin tek başına iktidar olduğu süre 15, koalisyonların ömürleri de 15 yıl. Böylesine bir tablo var karşımızda" diye konuştu.
'Türkiye sadece lojistik fay hattında değil'
İstikrarın devlet hayatında, özellikle üreten, iş yapan, taşın altında eli olan kesimler tarafından ne kadar önemli olduğunun yaşanan buhranlarda görüldüğünü söyleyen Çiçek, "Eğer bir hafta sonrasını göremiyorsak işlerin neye göre yapılacağını tahmin etmek giderek zorlaşmakta. Onun için bir ülkede istikrar denince sadece siyasi istikrar anlaşılmamalıdır. Belki siyasi istikrardan çok daha önemlisi hukuki istikrardır. Çünkü siyasi istikrar, neticede eğer demokrasi varsa, belli aralıklarla siyaseten karar verecekler gelir ve gider. Hukuk bu kadar kolay değişmez ve değişmemesi lazım. 30 yılını idrak eden 1982 Anayasası bugüne kadar 17 defa değişmiş oluyor. 30'u 17'ye böldüğünüzde, demek ki bu ülkede her 13-14 ayda bir Anayasa konusu ülke gündemine gelmiş. Hatta bir ay evvel Anayasa'nın bir iki maddesini değiştirmişiz, karşımıza başka problemler çıkmış. 2-3 ay sonra Türkiye'nin gündemine yeni bir Anayasa değişikliği gelmiş. Her 13-14 ayda bir, en temel yasada değişiklik oluyorsa hukuki istikrar olmaz. Hukuki istikrar olmazsa idari istikrar olmaz. Hukuki ve idari istikrar da olmazsa siyasi istikrar değil, sayısal istikrar öne çıkmış olur. 30 yıl içinde çoğu zaman siyasi istikrar da olamamıştır. Kaldı ki Türkiye sadece jeolojik fay hattında olan bir ülke değil. Aynı zamanda yaşadıklarımıza baktığımızda, siyasi fay hatlarının en az öbürü kadar derin ve dipten olduğunu hesaba kattığımızda, Anayasa'nın iyi kurgulanamazsa nelere sebep olduğunu en iyi bilen ülkelerin başında geldiğimizi biliyoruz. Hukuki istikrar yoksa tartışmalar başlar. Bu tartışmaları bir sonuca bağlamıyorsak enerjimizi israf ederiz. Önemli fırsatları kaçırırız. Mesela AB fırsatı gibi. Bu işe ilk davet edildiğimizde ne Kopenhang Siyasi Kriterleri vardı, Mastricht Kriterleri vardı, Türkiye'nin coğrafyası ve jeopolitiği bile bu işe evet demeye yetiyordu. Bu fırsatı kaçırdık. Kaçan fırsat ya hiç gelmiyor ya da epey sıkıntıyla yakalanıyor" şeklinde konuştu. Çiçek, TÜSİAD'ın bu konularda her zaman zaten duyarlı olduğunu söyledi.
'60 yıllık çok partili hayatın 30 yılı anayasa tartışarak geçti'
Anayasa'nın, bir toplumun bir devletin geleceği açısından son derece önemli bir düzenleme olduğunu vurgulayan Çiçek, onun için Türkiye'nin 60 yıllık çok partili hayatının 30 yılını bu Anayasa'yı tartışarak geçirdiğini dile getirdi. Anayasa'nın daha yapılırken tartışılan yürürlüğe girdiği günün ertesi günü tartışılan, herkesin değişmesini isterken varlığını sürdürme başarısı gösteren hukuk metni olduğunu söyledi. Çiçek, açıklamalarını şöyle sürdürdü: "Dünyada çevrede olup bitenlere bakınca Türkiye bir an önce bu Anayasayı, sorununu çözmeli. Türkiye'de yaşanan her sorunun kaynağında bu Anayasa yok. Ama yaşadığımız birçok sorunun temelinde bu Anayasa yatıyor. Bir gazete logosunda vardı geçmişte 'Dünya her sabah yeniden kurulur her sabah taze bir başlangıçtır' diye. Bunu Türkiye'ye uyarladığımızda dünyamızda, bölgemizde, Türkiye'de de her sabah yeniden kuruluyor. Ama her sabah yeni bir sorundur, her sabah yeni bir anayasal sorundur. Anayasal sorunlar gündemden kalkmadığı sürece yapabildiğimiz düzenlemeler sınırlı. Bir başka açıdan da Anayasa'nın değişmesi gerekiyor. Türkiye'nin bir AB hedefi var. Bir devlet politikası. Az yapıldı çok yapıldı zaman zaman karşı da olundu ama hiçbir zaman Türkiye'nin gündeminden düşmedi. Hiç kimse de devletin envanterinden bu konuyu çıkarmadı. 50 yıldır bizim AB gündemimiz var. Özellikle son 10-15 senedir bu konu, Türkiye'nin demokratikleşmesi açısından daha çok gündemde. Bireyin öne çıktığı, devletin yetkilerinin kısıtlandığı, halkın refahını artıracak kriterler bunlar. AB hedefi olsa da olmasa da etkin verimli devlet yönetimi yapmak için Türkiye bunları yapmak mecburiyetinde. Birinin hatırına değil biri istediği için değil."
'Anayasa birçok reformun yapılmasına engel'
"AB takvimi bizim son anda iş yapma alışkanlığımızı biraz öteliyor" diyen Çiçek açıklamalarını şöyle sürdürdü: "Vergi beyannamelerini bile 31 Mart akşamı veririz. İşi her şeyde son dakikaya bırakırız. İşi zamanında yapma alışkanlığımız yok. Kabul edelim ki AB politikası, ilişkiler, bizim seneler evvel yapmamız gereken reformları, çalışmaları tetikledi. Türkiye bugün bazı konularda rahat hareket edebiliyorsa, en temel sebebi AB ile ilişkilerdir. Türkiye'nin kendine özgüveni geldiyse bunun en önemli sebebi AB ile olan süreçtir. Elbette AB'nin Türkiye'ye bakışı, bizi rahatsız ediyor zaman zaman. Ama kişisel kanaatim odur ki: AB'ye Türkiye'nin tam üyeliği Türkiye için faydalıdır. Türkiye'nin yararınadır. AB'nin de yararınadır. Bunu bir slogan olarak değil, samimi bir kanaatim olarak söylüyorum. Şimdi AB kriter yerine getirmek istiyorsan mevzuatı güncelleyeceksin. Siz bir yasayı çıkarırken gözeteceğiniz husus, AB kriterleri mi olacak Anayasa hükümleri mi olacak. AB kriterlerine göre yasa çıkarmaya çalışınca Anayasa engeline takılırsın. Anayasayı dikkate alıp yasa çıkarırsan, o zaman da AB kriterleri ile karşılaşırsın. Dolayısıyla bugün AB hedefiyle ilgili olarak bir kısım işlerin yapılamamasında, hepsi için söylemiyorum, ciddi bir anayasal engel var. Siyasi Partiler Kanunu dahil bir kısım mevzuatta değişiklik yapılır. Eğer köklü değişiklik yapılacaksa evvela Anayasa'nın 68-69. maddelerinde değişiklik yapılmalı. Çünkü parti kapatma kriterleri orada var. Demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsuru siyasi partilerdir diyoruz, bizim demokrasimizde siyasi partilerden de kolaylıkla vazgeçiliyorsa, vazgeçme kuralı da Anayasa'ya konulmuşsa, bir kısım düzenlemelerle yapılacak şey fevkalade sınırlıdır. Bunlar yapılmasın demiyorum ama Anayasanın somut konularda ne gibi engel çıkardığıyla ilgili örnek vermek istedim. Bu anayasa birçok reformların yapılmasında engel teşkil ediyor."
'Şu ana kadar 60 siyasi qartiye yazı gönderdim'
Çiçek konuşmasında, Anayasa çalışmalarına yönelik bilgi de verdi. 3 komisyon kurulduğunu aktaran Çiçek, 12 kişinin haftada en az iki gün toplandığını belirtti. Meclis'te temsil edilmeyen siyasi partiler ve anayasal kuruluşları dinlediklerini bildiren Çiçek, "Kimseye fikir empoze etmiyoruz. Halk ne istiyor ona bakıyoruz. Onları yönlendirici ikna etmeye dönük çaba içinde değiliz. Aksi takdirde bu istişarenin katılımın anlamı olmaz. Şu ana kadar 60 siyasi partiye yazı gönderdim. Türkiye'de 63 siyasi parti var. Şu ana kadar 3 partiyi dinleyebildik. Vakit geçiyor. Bir tarafta bu işin uzamaması için kim ne söyleyecekse bu sürede söylenmeli. Zaman kısa deniyorsa, 30 yıllık konuda 30 cümlelik beklenti ortaya koyamıyorsak halen bu işin çok gerisindeyiz demektir. Çünkü siyaset adamıyız, ideali konuşuruz ama realist olmak gibi de bir mecburiyetimiz var. Önümüzde 3 seçim yapılacak. Bu parlamento bu anayasayı yapacaksa, her seçimin bir kısım sancılarının olabileceğini, bazı işlerin ötelenmesi gibi bir kısım şeylerin olabileceğini de hesaba katarak, biz istiyoruz ki bu işi 2012 yılı sonuna bir noktaya getirelim. Bitmeyecek olsa bile herkes görmeli ki bu bina yapılıyor. İnşaat devam ediyor. Duvarlar örülmüş, pencereleri takılmış, çatısı geçmiş belki içerde fayans işi yapılıyor. Vatandaşa bu ümidi, bu inancı vermemiz lazım. Bunun için de katkı vereceklerin, biraz acele etmesi lazım. Futbol seyircisi gibi tribünlerde oturup, aşağıdaki 22 kişi nasıl yapacak diye izlemek anayasa yapma mantığına aykırıdır. Herkesin söyleyeceği bir sözü vardır, olmalıdır. Şimdi söylemiyorsa yarın şurası eksik şurası fazla denince zaman geçmiş olur" diye konuştu.
'Anayasa yapımı için bayram havasına ihtiyaç var'
Uzlaşma komisyonu için 19 Eylül'de yazı yazdığını anımsatan Çiçek, o günden bugüne epey mesafe kat ettiklerinin altını çizdi. Başta olmaz denen hususların bir kısmını olur hale getirdiklerini söyleyen Çiçek, "Hele hele gerginliğin tırmandığı, her şeyin sabahtan akşama değiştiği bir ortamda, biz uzlaşma komisyonu olarak tartışmalardan uzak çalışma başlatıyoruz. Anayasa yapımı için bayram havasına ihtiyaç var. Ortamın yumuşamasına, gerginliklerin ortadan kalkmasına ihtiyaç var" şeklinde konuştu.
'Olumsuzluk adına ne varsa önüme koyuyor'
Katıldığı toplantılarda gelen sorular olduğunu, bunların büyük bir bölümünün olumsuzlukları dile getirdiğini aktaran Çiçek, şu açıklamalarda bulundu: "Bir panelde 30 soru geldiyse 28'i olumsuzluk dile getiriyor. Ya şu parti katılmazsa, öbür parti böyle derse siz ne yapacaksınız deniliyor. Herkes kendini komisyondaki parti yerine koyup, olumsuzluk adına ne varsa önüme koyuyor. Sonra benden şapkadan tavşan çıkarmamı bekliyor. Nasıl olacak bu iş? Evvela bu olumsuz havayı ortadan kaldırmalıyız. Birlikte iş yapma kültürünü artık edinmemiz gerekmiyor mu? Yapabildiğimiz yere kadar yapalım artık. Olumsuzluk çıktığında bu iş olmuyor demek yerine, hendeği aşmak için birlikte çözüm üretelim demek varken, daha işin başında bu iş olmaz denilmemeli. Herkes böyle karar veriyorsa, biz de boşa nefes tüketmeyelim. Yani boş işlerle uğraşmayalım yeteri kadar uğraştık zaten. Bu işin yapılması kanaatini, inancını taşıyorum. Neden, çünkü bu defa halkın büyük bir beklentisi var. Meclis'te grubu bulunan ve komisyona üye veren partiler yeni Anayasa istiyor. Herkes istediğine göre halk adına icraat yapan bir parlamentonun da bu isteği karşılaması gerekiyor. Meclis'te yüzde 95 temsil ediliyor. Bu yüzde 87 gibi bir katılım sonucunda elde edilmiş bir temsil. Bu da başlı başına önemli bir unsur. Anayasa'dan herkes şikayet ediyor. Emin olun, 1993'te Anayasadaki kısmi değişlik gündeme gelince yazılan metinlere bakın, siyasi partilerin yazdığı metinlere bakın. Siyasi partilerin neden Anayasanın değişmesi gerektiğine yönelik gerekçelerine bakınca, ben bunların 10'da birini bile söylemedim. Bir siyasi parti diyor ki, bu Anayasa demokratik usullere göre değişmezse, Türkiye'de rejim bunalımı çıkar. Bir ülkenin karşılaşabileceği en vahim bunalım rejim bunalımıdır. Demek ki eğer buna itibar ediyorsak ve doğru buluyorsak, ki zaman zaman bu boyutta sıkıntılar yaşandı. Bu Anayasa bünyesinde rejim bunalımı çıkarma potansiyeli taşıyan bir Anayasadır. Çevremizde herkesin demokrasi, hak ve özgürlük talep ettiği bir çağda biz, rejim bunalımı taşıyan, potansiyeli taşıyan bir Anayasa ile yolumuza ne kadar devam edebiliriz bunu herkesin takdirine sunuyorum."
'Siviller anayasa yapamaz diyenleri mahçup etmek lazım'
Yeni anayasanın yapılması halinde Türkiye'ye, siyasete özgüven geleceğini söyleyen Çiçek, "Siviller anaysa yapamaz diyenleri mahçup etmek lazım. Bu siyaset kurumunun boynunun borcudur. Bu dönem parlamentonun yerine getirmesi gereken öncelikli yükümlülüğüdür. Günümüz dünyasında ülkeler bitişik nizam konutlar gibidir. Siz istediğiniz kadar birine rol model olun, ya da olmayın. Bitişik nizam konutlarda meydana gelen olay, öbürünü de şu veya bu şekilde etkiler. İyi de etkiler, kötü de etkiler. Özellikle bizim coğrafyamız, tarihimiz, kültürümüz, kültürel tarihimizin bize yüklediği misyon itibariyle, Türkiye'nin bu anayasayı ne yapıp edip 2012 sonunda sonlandırması gerekecektir. Aksi takdirde kimseye demokrasi adına şunu şöyle yapın bunu böyle yapın, sizde bunlar neden oluyor deme imkanı bulamazsınız. '30 yıldır değiştiremediğini benden 3 ayda değiştirmemi istemeyin tarzındaki' cevabı yapıştırırlar. Bir kısım kanlı gelişmelerin de mazereti oluruz, Türkiye'nin bu işi başaramamızdan dolayı" diye konuştu.
'Bu anayasa varlığını sürdüremez'
Her şeyin değiştiği bir dünyada, değişimin önündeki en büyük engel olarak bu Anayasa'nın varlığını sürdürmesinin olamayacağını dile getiren Çiçek, "Biz bu anayasayı yapamazsak, o zaman siyaset kurumunun şikayet hakkı olmaz. Şikayet ettiğimiz anayasaya 30 yıl daha hayat hakkı tanımış oluruz. O zaman da Türkiye ne gibi fırsatlar kaçırır, enerjisini nasıl harcar, bunu şimdiden söylemek dahi istemiyorum. Onun için 2012 yılı bana bu manada umut veriyor. Bu umudumuzu inşallah hep beraber gerçekleşir." dedi.
'İlk defa anayasa yapıyoruz, bizim de eksiğimiz olur'
Çiçek, üniversitelere, sendikalara, meslek örgütlerine de çağrıda bulundu. Çiçek,
"Web sayfası açtık ama gelen görüş istenen noktada değil. 21 binden fazla mektup yazdım. İkinci defa mektup yazdık. Üniversiteleri Anayasa çalışmalarında olumlu anlamda öncü rolü oynamaya davet ediyorum. Daha şu ana kadar hiçbir üniversiteden bir hayat emaresi görmedim. Bir ülkenin üniversitesinden, böyle köklü değişiklik yapılırken ses çıkmıyorsa, yol göstermiyorsa, sonra çıkıp, siyaset kurumunu suçlamasın. Biz de ilk defa anayasa yapıyoruz. Bizim de eksiğimiz olur, yanlışımız olur. En az hata ile yapmak için bu katkıyı istiyoruz. Bu toplantıların Ankara, İstanbul gibi bu tip salonlarda değil ülke her tarafında yapılmasını istiyoruz. Burada da en büyük sorumluluk, siyasi partiler kadar, sendikalar ve meslek kuruluşlarına düşüyor. Kimse bizden yazılı davet beklemesin. Ulaşmaya çalışıyoruz. Bir kısmının adresi değişmiş, gönderilenler geri geliyor. Yazımız ulaşmadıysa da, 'bize davet gelmedi bizi hesaba katmıyorlar demesinler'. Benim bu çağrımı komisyon olarak, davet olarak kabul etsinler. Bize davet gelmedi diye olumsuz bir değerlendirme yapılmamalıdır" diye konuştu.
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- Colani’nin arabası
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Milletvekilleri Genel Kurulu terk etti!
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Erdoğan'dan Suriyeliler açıklaması