Yard. Doç. Dr. Çetin Kaya
Görülüyor ki bugün tiyatro sanatının önünü kesip, uygarlığa açılan son pencereleri de kapamaya çalışıyoruz... Oysa bir okul kadar önemli olan tiyatro, tarihin her döneminde haksızlıklara ve olumsuzluklara direnen bir sanat kolu olmuştur. Sofokles, ‘Antigone’si ve ‘Elektra’sı ile; Shakespeare ‘Hamlet’i; ve Molier ‘Tartüf’ü ile bilime ve sanata düşman fanatiklere karşı durmuşlardır.
Alaylı ya da konservatuvarlı, siz tiyatro sanatçıları coşku dolu kalplerinizle, bugün küçücük bir rol için veya üstlendiğiniz her role göre bir kişiliğe girmek için ya da ses tonunuzu ve vücut dilinizi rolünüze koşut olarak ayarlamak için onlarca, belki de yüzlerce kez prova yapıyorsunuz. Oyunun bitiminde sizleri onurlandıran alkışlarla ve seyircilerinizi mutlu etmenin huzuruyla, gecenin geç saatlerinde evin yolunu tutuyorsunuz. Fakat son birkaç gün içinde ortalık birden karardı. Gök gürlemesi gibi “Demek öyle!.. O zaman böyle!..” mesajı, küçücük mutluluğunuzu ve huzurunuzu birden alıp götürmüş olmalı. Bu patlamanın bir nedeni, sahne ile seyirci iletişiminizde sergilenen hatalar ve otokontrol alanındaki boşluk ise; diğer neden, önce iletişim sağlayıp ikna gücünüzü kullanmadan başlattığınız protesto gösterileriyle ipleri daha da gerip, tarihten gelen sanata karşı menfi öğretileri tetiklemeniz olmuştur. Bu noktada, ülkemizde yüzyıllar boyu tökezlenen sanatın tarihi süreçlerine kısaca değinmemiz gerekiyor.
Bugün devlet ve tiyatro sanatçıları arasında vuku bulan çatışmanın nedeni, bin yıl önce oluşan uygarlık dışı zincire, günümüzde de yeni halkaların eklenmiş olmasıdır.
Halkayı ilk takanlardan biri sanata karşı olan ve kadınların sünnet edilmesini isteyen ve akıl dışı öğretileriyle Anadolu halkını algısızlaştıran İmam Gazali’dir (1-2). İkinci kırılma noktası ise, babası Fatih’in Bellini’ye yaptırdığı portreleri “Resim günahtır” söylemiyle saraydan dışarı attıran II. Bayezid’in dönemidir (3). Bu çerçevede Muhteşem Süleyman da dedesini aratmayacak ve Saray’ındaki orkestrasını kovacak, bütün müzik aletlerini kırdırıp yaktıracak (4); ve daha sonra da Fransa saraylarında müzik eşliğinde yapılan dansın, ayakta yapılan fuhuş olduğunu ileri sürerek Fransa’ya savaş açmaya kalkışacaktı (5). Oysa, çağdaşı I. Fransuva, ‘Monalisa’ tablosunu İtalya’dan beraberinde Paris’e itinayla götürecek; ve daha sonra Büyük Frederick saray orkastrasının şefi Emanuel Bach’ı onurlandırmak için, ziyarete gelen babası Bach’ı bahçe kapısına kadar giderek karşılayacak; ve İngiltere Kralı II. George, Almanya ile düşman olmasına karşın Londra’da Handel’in konserinde Mesih oratoryosunun, “Hallelujah” koro bölümünü dinlerken heyecandan ayağa kalkacaktı.
Ölümünde ise, Handel’in cenazesi binlerce Londralının katıldığı bir törenle Westminster Abbey’e defnedilecekti.
Osmanlı-ümmet aşkı
Her nasılsa, Osmanlı’nın çökmesine neden olan, bu uygar dünyadan kopuk öğretiler, son zamanlarda ülkemizde depreşen Osmanlı-ümmet aşkı ve cihan devleti olma hayalleriyle günümüzde yeniden gündeme oturdu. Şöyle ki, Sayın Başbakanımızın İstanbul Belediye Başkanı olduğu sırada “Baleyi ahlaki bulmuyorum” şeklindeki açıklamaları olmuş (6); ve Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül de, RP Genel Başkan Yardımcısı gö-revindeyken, “Devlet Opera ve Bale Genel Müdürlüğü’nün özelleştirilmesi gereklidir” demişti (7). Görülüyor ki özelleştirmenin önem sırasında da bir karmaşa yaşanmaktadır. Zira Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bütçesi 2003’te 771 milyon iken, 2012’de 3.8 milyar liraya fırlamış ve yedi bakanlığın bütçeleri toplamından daha fazla bir konuma gelmiştir. Oysa bugün ülkemizde Diyanet’in işlerini yüklenmeye hazır binlerce dini vakıf bulunmaktadır…
Görülüyor ki bugün tiyatro sanatının önünü kesip, uygarlığa açılan son pencereleri de kapamaya çalışıyoruz... Oysa bir okul kadar önemli olan tiyatro, tarihin her döneminde haksızlıklara ve olumsuzluklara direnen bir sanat kolu olmuştur. Sofokles, ‘Antigone’si ve ‘Elektra’sı ile; Shakespeare ‘Hamlet’i; ve Molier ‘Tartüf’ü ile bilime ve sanata düşman fanatiklere karşı durmuşlardır.
Bugün insanlığın refahına sunulan tüm icatlar, bilim-sanat sarmalının yarattığı sinerjide saklıdır.
Eğer Sayın Başbakanımız, 60 milyon üst düzey piyanisti bulunan (8) Çin’e yaptığı ziyaretinde, bir de Beethoven’in 9. senfonisinin koral bölümünü on bin kişilik bir Çinli koroyla nasıl icra edildiğini izleyebilseydi, inanıyorum ki düşünce denizlerinde bir paradigmal sıçrayışla, güler yüzlü çağdaş kıvılcımlar etrafa saçılabilirdi.
Böylece de, tiyatro, çok sesli müzik, piyano ve tenisin toplumun sadece elit grupların tekelinde olmadığını, fakat yurdumun mütedeyyin insanları ve dindar gençliğin de doğal hakları olduğunu fark edebilir ve ilk atılımda, ülke çapında tüm okullara birer piyano ve tiyatro salonu sağlayarak çoksesli koroların kurulmasına ve tiyatro oyunlarının halka götürülerek, yani ülkemizin uygarlığı yakalamasına önderlik ederek tarihe geçebilir; ve benim Cumhurbaşkanı’mı sakız çiğneyerek karşılayanlara, sakız çiğneyerek karşılık vermek yerine, evrensel çizgilerde boy gösterecek gençliğe yatırım yapmayı tercih ederdi.
Bugün günlük kısır çekişmelerle vaktini boşa harcayan Türk toplumu, kendi kendini yiyen bir organizma görüntüsü arz etmektedir. Unutmayalım ki bugün “Bach” deyince, “Nereye bahim?” diyen, ciddi sanattan kopmuş, okuma alışkanlıklarını yitirmiş bir gençlikle karşı karşıya bulunmaktayız… Buna, aşırılığa itilen dindar gençlik de dahildir, sadece Tanrısına ve peygamberine inanan gençlik de dahildir…
Kaynakça:
1. (Jorga Nicolae, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, Cilt 1. Yeditepe Yayınevi, 2005, s. 65-68).
2 (Ruhat Mengi, Vatan, 17.05.2009); & (İlhan Arsel, Aydın ve Aydın, Kaynak Yayınları 1997, s:35-36).
3. Necdet Sakaoğlu, Bu Mülkün Sultanları, Oğlak Yayıncılık, 2005, 9. baskı. s. 104-105).
4. John Freely, Osmanlı Sarayı. Remzi Kitabevi, 2002. s. 83-84);
5. Ali Çimen, Tarihi Değiştiren Askerler. Sistem Matbaacılık, 2008, s. 168-169.
6. Kılıçbay Ali Mehmet, Biz Zaten Avrupalıyız, İmge Kitabevi, s. 226.
7. Muammer Kaylan, Kemalistler, İslamcı Hareket ve Laik Türkiye’nin Geleceği, Remzi Kitabevi, 2006. s.397.
8. Zeynep Göğüş, Hürriyet.
En Çok Okunan Haberler
- Op. Dr. Dericioğlu başında poşetle ölü bulundu
- 500 bin TL'nin aylık getirisi belli oldu
- Arnavutköy'de sürpriz hasat: Sanki hiç toplanmamış gibi
- Memurlar için yeni dönem başlıyor
- Suriye'de herkesin konuştuğu ölüm listesi
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- Marmaray'da seferler durduruldu!
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- Apple'dan 'şifre' talebine yanıt!
- Erdoğan'dan işgale 'isimsiz' tepki