Yardım parasıyla villa yaptılar
Erzincan Başsavcısı Cihaner, siyasetçilerin 'sözünü dinlemediği' için başına bu işlerin geldiğini anlattı.
Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner, İsmailağa ve Fethullah Gülen cemaatlerine yönelik soruşturma kapsamında ilk gözaltı işlemini yaptığında, Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek kendisini arayıp gözaltındakilerin bırakılmasını istemişti. Cihaner, o telefon görüşmesine gönderme yapıp ince bir gülümsemeyle “Söz dinlemedim!” deyip ekledi: “Hukuk dışına hiç çıkmadım ve tüm bunların bedelini ödetmek istediler” dedi. Cihaner kendisinin “Filistin’e yardım adı altında toplanan paralarla yapılan villaları ispatlamasından çekinilip” hedef haline getirildiğine de dikkat çekti.
Sokağa çıkamazlardı
Hakkındaki temel iddianın cemaatlere ve “bir partiye kasıtlı” tavır içinde olmak olduğunu kaydeden Cihaner, “Benim soruşturmamdan tek bir ses kaydı, telefon görüşme içeriği sızmadı. Şüphelilerin bir tekinin bile özel hayatına ilişkin konuşmalar basında yer almadı. Eğer özel hayata ilişkin o konuşmalar sızsaydı o insanların bazıları sokağa bile çıkamaz hatta etraflarındaki insanları bile toplayamazlardı. Hâlâ da duruyor ve sızmadı” değerlendirmesini yaptı.
Benimki provaydı
Erzincan Başsavcısı Cihaner, kendisine yönelik sistemli ve planlı saldırıların ve sonunda da 4 ay cezaevinde yatmasına götüren sürecin nedenlerini şöyle sıraladı:
“Yargıçlar, savcılar yılgınlığa sevk edilirken bir yandan da ‘belirlediğimiz alan dışına çıkmayın, çıkarsanız da başınıza her şey gelebilir’ mesajı verilmek istendi. İkinci olarak, ticarette haksız kazanç sağlayanların çarklarına çomak sokuldu. Kimi inanç sömürüsü yapanlar, kimi ticarette suça karışarak, kimi kamu görevlileri de bunlara dahil olarak karışılan eylemler bizim soruşturmamızda kesişti. ‘Filistin’e yardım’ adı altında makbuzsuz toplanan paralarla villalar yapıldıysa biz bunu ispatladığımızda artık inançlı insanlar para vermeyecekler ve sömürülemeyeceklerdi. Okul parası diye toplanan paranın yüzde 20’sinin kişisel harcamalarda kullanıldığını ispatladığımızda yardım toplanamayacaktı. ‘Ahlakçı’ bir yaklaşımda görünüp yaşamlarının ve yaşantılarının bunun çok ötesinde olduğunu ispatlarsak diye bizleri engel gördüler. Aslında tüm yapılanlar provaydı. Hukuk dışılığa bir hukukilik kılıfı geçirilirse özel yargılamaya tabi herkese benzer şeylerin uygulanabilirliğinin yolunu açmaktı. Ve bu uygulanacaktı. Ben ‘söz dinlemedim!’ Hukuk dışına hiç çıkmadım ve tüm bunların bedelini ödetmek istediler.”
‘Savcılar üç maymunu oynadılar’
İlhan Cihaner, yürüteceği soruşturmalara ilişkin, “Mazeret iznim var. Bildiğim kadarıyla görevim de devam ediyor. Cumhuriyet Başsavcısı olarak görevim soruşturma yapmak. Bugün kamuoyunun yakından izlediği soruşturmaları yapan meslektaşlarımın kimiyle aynı bölgelerde görev yaptım. O zaman faili meçhul cinayetlere kafalarını çevirip görmezden gelmişlerdi. Ben görev yaptığım her yerde suç ve suçluyla uğraştım. Gördüğüm her suçu soruşturdum” diye konuştu.
Bilgi kirliliğini ortadan kaldırabilmek için süreç içerisinde yasaların izin verdiği ölçüde gazetecilerle de görüştüğünü anlatan Cihaner, “Nazlı Ilıcak ile de görüştüm. Hatta odamdaki arama gününün sabahı Yıldıray Oğur’u aramıştım, toplantıdaydı. Yazılıp çizilenlerin belgeleriyle ilgili görüşmelerdi” dedi. Erzincan Başsavcısı Cihaner, AKP’li bir bakan ile de görüştüğünü söylerken ismini açıklamayı “nezaketsizlik” olacağı gerekçesiyle söylemedi. Cihaner, bakan ile Erzincan Adliyesi konusunda görüştüğünü söylemekle yetindi.
Görevli mahkemede yargılasınlar yeter
Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nin tahliye kararını dosyanın tüm girişimlere karşın getirtilememesi ve “CD’ler üzerinden karar verdi eleştirilerini” anımsatmamız üzerine Cihaner, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Daire doğru ya da yanlış yaptı demek haddim değil. Ayrıca o CD’ler de sokakta bulunmadı. CD’leri gönderen Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi. Yazısında da ‘CD’lerin çözümü yapılabilir ve incelenebilir’ deniyor. Mesela Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi, bizim dosyamızı ‘İrtica ile Mücadele Eylem Planı’ dosyasıyla birleştirme kararı verdiğinde İstanbul’un dosyası elinde bile değildi. Kendileri karar verirken imzasız, fotokopiyle verdiler. Bu olguyu terse çevirmektir. Diyelim ki dosya kayboldu, dava mı düşer? Öyle bir dosya içeriği yok olmuş mu olur? Muvafakat alınması zorunlu iken İstanbul’dan bu konuda muvafakat alınmadı bile.” Yargıtay’ın da muvafakat almadığını anımsatmamız üzerine Cihaner, “Çünkü Yargıtay üst derece mahkemedir. Üst dereceli mahkemenin muvafakat almasına gerek yoktur yasa uyarınca. Örneğin Başbakan’ın Yüce Divan’da davası var onunla bağlantılı olarak da görevi ihmal suçlamasından asliye cezada dosyası var. Bunların mantığıyla deniyor ki, ‘Dosyalar asliye ceza mahkemesinde birleştirilsin.’ Olur mu hiç. Hatta o boyuta getirildi ki Yargıtay’ın neresi yüksek denmeye bile başlandı” diye konuştu.
Kendisinin yargılama sürecinde tek talebinin “görevli bir mahkemede” yargılanmak olduğunun altını çizen Cihaner, “Çünkü CMY bunu öngörüyor. Başbakan için ‘anayasaya aykırı yasalar çıkararak anayasal düzeni bozmaya teşebbüs suçu işliyor’ ya da meczubun birisinin ifadesi ya da ihbarına bakarak özel yetkili savcı kalkıp Başbakan’ın konutunu, makamını basabilir mi? Yasada hem yargıçlar hem de bazı görevlerdeki insanların güvenli çalışma ortamının sağlanması için getirilen düzenlemelerdir. Sanki bu yasal hakkımız yokmuş gibi gösterilmeye çalışılıyor. Bir gazete çıkıp ‘Haydi Silivri’ye’ manşeti atıyor ve ardından bir süreç başlıyor. Plan tıkır tıkır yürüyor. Ama biz hukukun dışına hiç çıkmadık” dedi.
6 ay bize küfrettiler
Adalet Bakanlığı’nın makamı basıldığı günün sabahın 05.00’inde açıklama yapmasına kırgın olduğu her halinden belli olan Cihaner, “Bunu bir skandal olarak görüyorum. Hiçbir şekilde o açıklamayı yapmamalıydı. Bakanlık ‘sürece saygılı olun’ demedi. Altı ay boyunca bize küfrettiler kimse ama kimse ses vermedi. Sadece izlediler. Sabahın köründe Adalet Bakanlığı (Cihaner’i özel yetkili savcılar soruşturur) o açıklamayı yapmasa, savcılar bir şey yapmayabilecekti. Ama savcılara ‘aferin’ der gibi bir açıklamaydı. Nasıl ki soruşturma yürürken açıklama yapıp, yapılanın doğru olduğunu söylüyorsa, kovuşturmanın da Erzurum’da yapılamayacağını, yetkileri olmadığını söylemeliydi. Benim Yargıtay’da yargılanmam gerektiğini de açıklamalıydı.”
Şöhret ateşiyle yananlar
Kimilerinin işine geldiğinde “yargıyı rahat bırakın”, gelmediğinde ise “güvenilmez” dediğini anımsatan İlhan Cihaner, şu değerlendirmeyi yaptı: “Sulh ceza, kalkıp adamı tutuklatsın. O, 2 yıl içerde yatsın. ‘Nasıl olsa yargı çözer’ diye beklensin. Böyle bir şey olabilir mi? Misyoner hukukçular var. Ruhlarına şöhret ateşi girmiş. Bu tarz insanlar sürekli televizyonlarda dolaşıp hukuka uygun işleri bile karartmaya çalışıyorlar. Tutukluluğun telafisi mümkün değildir ama onların söylediğinin telafisi mümkündür. Adalete olan inanç kaybolursa insanları bir arada yaşatamazsınız, ülkeyi ayakta tutamazsınız. Telafisi mümkün olmayacak zararlara uğramış birisi olarak diyorum ki herkes yargısal süreçlere saygı göstermeli.”
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama