Yazgımızı belirleyen patiler

'İnsanlar belki de kediseverler ve köpekseverler diye ikiye ayrılırlar. Kimileri kedileri köpeklerden çok daha kişilikli bulur. Örneğin, şiirsellik ve düşgücü yüklü yapıtlarıyla tanınan 19. yüzyıl yazarı Théophile Gautier'ye göre, 'Kedi, sevgisine layıksan dostun olur, ama asla kölen olmaz.' 'Sıradan kedi yoktur,' diyen Colette'e göre de, 'Köpekler insan olduklarını sanırlar, kediler ise tanrı olduklarını.'

Yazgımızı belirleyen patiler
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 24.06.2010 - 07:26

Aldous Huxley'nin şu sözünde apaçık bir aşağılama vardır: 'Köpeğinin gözünde her erkek Napolyon'dur, köpekler o yüzden bu kadar çok sevilir.' Dickens, bir kedinin sevgisinden daha büyük bir armağan olmadığı kanısındadır. William Burroughs da kediden yana çıkanlardandır: 'Kedi hizmet sunmaz. Kedi kendini sunar.'

Kimileri de, pek çok insanda bulamadıkları dostluk ve değerbilirliği köpeklerde bulurlar. Gülmece ustası Mark Twain, insanlarla köpekleri kıyaslarken hiç acımaz: 'Açlıktan ölmek üzereyken karnını doyurup yaralarını sardığınız bir köpek sizi ısırmaz. Bir köpekle bir insan arasındaki asıl fark budur.' Ama Twain bile şöyle demekten alamamıştır kendini: 'Tanrı'nın tüm yarattıkları arasında köleleştirilemeyecek bir tek varlık vardır, o da kedidir. İnsan kediyle çiftleştirilebilseydi, insan soyu ıslah olur, kedi soyu yozlaşırdı.'

Evet, genel kanı, kedilerin bağımsızlığına düşkün ve kişilikli, köpeklerin ise bağımlı, kişiliksiz, ama dost canlısı oldukları yönündedir. Yine de, kedi ile köpeğe karakter biçen insanların, gerçekte insanoğlunun farklı niteliklerini tanımlamaktan başka bir şey yapmadıklarını düşünmüşümdür hep. Elias Canetti haklıdır belki de: 'Bir hayvana ne zaman yakından baksanız, onun içindeki birinin sizinle eğlendiği hissine kapılırsınız!'

Uzun süre dergi editörlüğü yaptıktan sonra kendini tümüyle kitap yazmaya veren Sam Stall, kedi-köpek ayrımı yapmayan insanlardan. Kediler ve köpekler üstüne pek çok kitap yazmış. Kısa bir süre önce Ayşen Anadol'un çevirisiyle yayımlanan Uygarlığı Değiştiren 100 Köpek (Can Yayınları, Kırkmerak Dizisi), bunların belki de en ilginci.

'Elbette köpeklerin hakkımızda ne düşündüğünü kesinkes bilmemize imkân yok, çünkü onlar konuşamaz,' diyen Stall'a göre, onların yalnızca davranışlarından bir yargıya varabiliriz: 'O davranışlar ki yüzyıllar içinde birçok insan kahramanı utandıracak sadakat, cesaret ve diğerkâmlık sergiler've böyle bir kitaba, yazılmasını mümkün kılmanın ötesinde inandırıcılık katar''

Sam Stall, kitabında, gerçekten de insanların pek çoğunu utandıracak bağlılık, gözüpeklik ve iyilikbilirlik örnekleri sergilemiş köpeklerin öykülerini bir araya getirmiş. Stall'a bakılırsa, 'Ulusların ve imparatorlukların kaderini bazen yetenekli köpek patileri tayin etmiş desek hiç de abartmış olmayız.'

Bir çatışmada Büyük İskender'i ölümün pençesinden alan Peritas; Napoléon'u boğulmaktan kurtaran balıkçı köpeği; Hollanda ulusunun babası ve İngiltere Kralı III. William'ın atası Sessiz Willem'in yatağında öldürülmesini önleyen minik köpek; Warner Bros stüdyolarını iflasın eşiğinden döndüren Rin Tin Tin adındaki Alman çoban köpeği ve daha pek çokları.

Gerçek bir hayvan dostu olan Ayşen Anadol'un keyifli Türkçesinden okuduğum Uygarlığı Değiştiren 100 Köpek, şu günlerde çıkacağınız bir yaz tatili için biçilmiş kaftan. Ama bir 'tehlike'si var: Tatilinizi geçirdiğiniz yerden yanınızda bir köpekle dönebilirsiniz evinize.


İskender'i kurtaran köpek

Sam Stall'un Uygarlığı Değiştiren 100 Köpek adlı kitabı, köpeklerle ilgili birçok öykü ve söylenceyle dolu. Bunlar arasında tarihin akışının değişmesinde payı olan köpeklerin öyküleri de var.

Hayat kurtaran pek çok köpeğe rastlanmıştır. Ama bunların çoğunun tarihin akışını değiştirdiği görülmemiştir. Kurtarılan, sıradan bir ölümlünün hayatıysa, tarih oralı olmaz. Oysa bir köpeğin Büyük İskender'in hayatını kurtarması, ister istemez, tarihçileri yakından ilgilendirecektir.

İşte, Büyük İskender'i kurtaran Peritas adlı köpeğin öyküsü:

'Tarihteki büyük komutanların hiçbiri Büyük İskender'le boy ölçüşemez. Küçük Makedonya Krallığı'nda MÖ 356'da doğan İskender, küçük ordusuyla destansı bir dünya fethi yolculuğuna girişmiş, 32 yaşında ölmeden önce dünyanın görüp göreceği en büyük imparatorluğu yaratmıştı.

'En büyük başarısı antikçağ dünyasının tek süpergücü olan Pers İmparatorluğu'na baş eğdirmekti. İskender Gaugamela Savaşı'nda süvarilerin başına geçip Pers saflarına, dosdoğru Pers Kralı III. Dareios'a saldırarak düşmanlarını bozguna uğratmıştı. Bu son derece riskli hareket ona edebi bir zafer kazandırdı, ama aslında hayatına mal olabilirdi. Efsaneye göre saldırı sırasında bir fil İskender'e saldırmıştı, şaşıran komutan neredeyse filin ayakları altında ezilecekti. Ama son anda İskender'in dev gibi köpeği Peritas file saldırdı, hayvanın altdudağını kapıp orada asılı kaldı. Bu sayede İskender kaçacak fırsatı buldu.

'Peritas o kadar talihli değildi. Çatışmadan sonra Makedonlar köpeğin cesedini bulup devlet töreniyle gömdüler. İskender de hayatını ve imparatorluğunu borçlu olduğu köpeğin adını bir şehre verdi''

Kedilerin Teresa anası

Köpekler yalnızca insanların hayatını kurtaracak değil ya. İnsanların kediler ve köpekler konusundaki önyargılarını yerle bir ederek, kendini kedilerin hayatını kurtarmaya adamış köpekler de var.

Bu da, dokuz yüz kadar kediyi ölmekten kurtaran bir köpeğin öyküsü:

'Teorik olarak köpekler kedilerin can düşmanıdır. Ama ilişkileri aslında çok daha karmaşıktır. Tipik bir beagle ya da bir Jack Russell teriye bahçedeki talihsiz kediyi kovalamaktan çok hoşlansa da, bütün köpekler kedileri birer baş belası ya da saldıracak rakip olarak görmezler. Hatta bazıları kedileri dost bilir.

'Bu kedi seven köpeklerin en ünlüsü, Ginny isimli New Yorklu bir kırmaydı. Kimilerinin 'Kedilerin Teresa Anası' diye adlandırdığı bu köpecik 17 yıllık ömrü boyunca neredeyse 900 kediyi hastalık ve açlıktan ölmekten kurtarmıştı.

'Hikâyesi, bir inşaat işçisi olan Philip Gonzalez onu Long Beach'teki bir barınaktan alınca başladı. Gonzalez aslında bir doberman pinscher istiyordu, ama sarkık tüylü, çok acayip görünümlü bu Alman teriyesi ve Sibirya kurdu kırması gözüne çarptı ve ona âşık oldu. Ginny'nin sadece görünüşünün değil, huyunun da çok acayip olduğu ortaya çıktı. Kedileri seviyor, kediler de onu seviyordu. Öylesine tapıyordu ki kedilere, başı dertte kedileri arayıp bulmaya başladı. 'Onu eğitmedim,' diyordu Gonzalez, Associated Press'e. 'Ginny sanki bir büyücü' Hangi kedinin sıkıntıda olduğunu şıp diye anlıyor.'

'Ginny'nin ilk kurtardıkları, bir inşaatta boruya sıkışmış beş kedi yavrusuydu. Çöp kutularındaki, sokak aralarındaki, terk edilmiş arabalardaki kedilerin yardımına koştu. Bir keresinde bir kutu kırık camın altından bir kedi yavrusu çıkarmıştı. Gonzalez bir süre sonra bir bulunmuş kediler sürüsüyle baş başa kaldı. Onlara bakıyordu, ama çok para gidiyordu doğrusu. Derken Ginny kedilerin bakım maliyetine katkıda bulundu. Ondan esinlenilerek yazılmış iki kitap, 'Kedileri Kurtaran Köpek' ve 'Hayvanların Bereketi' çok satanlar arasına girdi.

'Ginny bu eşi benzeri olmayan tutkusunu 25 Ağustos 2005'te ölene kadar sürdürdü. Ölümünden sonra ünlü Westchester Kedi Şovu'nda ona övgüler düzüldü. Aynı şovda 1998'de ona hiç kimseye verilmeyen bir onur bahşedilmiş, kedileri çok seven bu köpeğe 'Yılın Kedisi' unvanı verilmişti''


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon