Yeni teşvik sistemi yıl sonunda açıklanacak
Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, yeni teşvik sisteminin yıl sonuna kadar açıklanacağını söyledi.
TİSK'in 24. Genel Kurulu'na konuşmacı olarak katılan Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, burada yaptığı konuşmada, "Teşvik sisteminde ekonomik koordinasyon kurulunda yapmış olduğumuz çalışmalar son günlere bırakılmıyor, şuanda çalışmalar önemli noktalara gelmiştir. Bu çalışmalarla beraber bunu tüm kuruluşlarla birlikte müzakere edilerek karar alınacak ve sonra hükümetimizin onayından geçecek ve ekonomik koordinasyon kurulunda karar verilen yeni teşvik sistemi bu yıl sonunda açıklanacaktır. Bundan sonra yüksek katma değerli ürün yapısı, yüksek teknolojili ürün yapısı ve ihracat yapısı Türkiye'nin olmazsa olmazıdır. Büyük proje bazlı bölgesel bazlı yeni teşvik sistemimizde elbette sektörler itibariyle yüksek katma değerli, yüksek teknolojili sektörler hak ettiği yeri alacaktır. Bir önceki teşvik sisteminde 12 büyük proje bazlı sektör vardı. Şimdi bunun sayısını biraz önce belirttiğim hususları dikkate alarak yeniden belirliyoruz" dedi.
"Türkiye dünyanın 15. büyük ekonomisi"
Genel Kurul'un açılış konuşmasını yapan TİSK Başkanı Tuğrul Kudatgobilik'in "Türkiye dünyanın 16. büyük ekonomisi" ifadesine düzeltme getiren Bakan Çağlayan, "Türkiye satın alma paritesine göre dünyanın 15. büyük ekonomisidir. Ancak bu bizim için yeterli değil. Bizim hedefimiz Büyük Atatürk'ün dediği gibi, Türkiye'nin muasır medeniyetler seviyesine gelmesi gayretidir. Bundan anladığımız 2023 yılında Türkiye'yi dünyanın ilk 10 ekonomisi içine sokan 10 küresel marka çıkaran ve ihracatını 500 milyar dolara çıkaran ülke yapacağız. Bu konuda kararlı ve belli stratejiler doğrultusunda çok yoğun çalışıyoruz. Türkiye'nin özellikle son 7-8 yılında ortalama yüzde 4.5 büyümesini gerçekleştiren Tük özel sektörüne teşekkür ediyorum. Çünkü hükümetimiz özel sektörlü bir büyüme hedefi gözetmiştir. İhracat odaklı bir büyüme hedefi gözetliyoruz" şeklinde konuştu.
Derecelendirme kuruluşları cimri davrandı
Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihinde bugüne kadar Türkiye'ye not vermede 'cimri davranan' tüm derecelendirme kurullarının Türkiye'nin notlarını arka arkaya yükselttiğini dile getiren Çağlayan, "Bu yine yeterli değildir. Bugün İrlanda'ya hak etmediği notları veren, Fitch standart enstitüsü gibi kuruluşlar Türkiye'nin 2 kademe ve 2 kere arka arkaya kredi notunu yükseltmiştir. Türkiye böyle bir küresel krizde hiçbir bankasına müdahale etme ihtiyacı hissetmeyen OECD ülkesi içerisindeki tek ülke oldu. Bunun altında yatan sebep Türkiye'nin özellikle mali disipline ve bütçe disiplinine vermiş olduğu önem ve bu şekilde başarıdır" dedi.
AB ve Birleşik arap Emirlikleri ihracatı düşürdü
Bugün Türkiye'nin ihracatının 2008-2009 arasında azalmasının iki tane temel göstergesi olduğunu ifade eden Bakan Çağlayan, "Bakın 2008-2009'da Türkiye'nin ihracatı 132 milyardan 102.2 milyar dolara düşmüştür. Aradaki 29 milyar dolarlık ihracat azalmasının sadece 21 milyar doları Türkiye'nin Avrupa'ya olan ihracatının azalmasından ortaya çıkan sonuçtan olmuştur. Bu Türk ihracatçısının başarısızlığı değil. Bu Türk ihracatçısının rekabetten dolayı kaybettiği piyasa değil, tamamıyla Avrupa piyasalarındaki talep daralmasından ve Avrupa ekonomisinin küçülmesinin ortaya çıkardığı bir sonuçtur" dedi.
Dünyanın ekseni kaydı
"Türkiye'nin ekseni kaydı diyenlere söyleyeceğim tek bir şey var. Kendi eksenlerini kontrol etsinler kayan Türkiye'nin ekseni değil, kayan dünyanın eksenidir" diyen Çağlayan, "Çünkü dünya ekonomisi gelişmiş ülkelerden artık gelişmekte olan ülkelere doğru yönlenmiştir. Bugün sanayisi gelişmiş 7 ülkenin dünya ekonomisinden almış olduğu pay giderek yerini gelişmekte olan ülkelere bırakmaktadır. Bugün Türkiye dünyada çok önemli merkezler haline gelen bir bölgenin içindedir. Ülkemize inanıyoruz. Bu çerçevede kriz döneminde almış olduğumuz tedbirler daha sonra 2009-2010 yılında almış olduğumuz teşvik sistemi, iş hayatı ile ilgili mesleki hayat ile ilgili getirdiğimiz değişiklikler son derece önemlidir" dedi.
"Sıcak para kontrol altına alınmalı"
TİSK'in Ankara'da gerçekleştirilen 24. Genel Kurulu'naDevlet Bakanı Zafer Çağlayan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer de katıldı. Genel kurula katılanlar arasında Türk-İş Başkanı Mustafa Kumlu, Hak-İş Başkanı Salim Uslu, Disk Genel Başkanı Süleyman Çelebi, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, DSP lideri Masum Türker de yer aldı. Genel Kurul'da, Tuğrul Kutadgobilik'in açılış konuşması öncesinde yapılan oylamada, divan başkanlığına Solmaz Coşkun seçildi. TİSK Başkanı Tuğrul Kutadgobilik yaptığı konuşmada, küresel ekonomik krizin Türkiye ekonomisine, özellikle de sanayi kesimine ve istihdama yönelik olumsuz etkilerine dikkat çekti. Büyümede arz yönlü yaklaşımlarla hareket edilmesini öneren Kutadgobilik, sıcak paranın kontrol altına alınması gerektiğinin altını çizdi. Avrupa ülkelerinin izlediği para politikalarının, ABD'nin 600 milyar dolarlık tahvil alım kararının ve şimdi de bunu artırma niyetinin, Türkiye'nin 2010 sonunda 45 milyar dolara çıkması beklenen cari açığı yönünden başlı başına olumsuz bir gelişme olduğuna dikkat çeken Kutadgobilik, sıcak paranın kontrol altına alınması ve dövizdeki ucuzlama seyrinin durdurulmasının gerekli olduğunu vurguladı. Esnek kur politikası izlenirken TL'nin aşırı değer kazanmaması için önlem alınması gerektiğini söyleyen Kutadgobilik, aşırı sıcak para girişlerinin önlenmesini istedi.
"Türkiye, tedbir almakta gecikti"
Türkiye'de krize karşı tedbir almada yaşanan gecikmenin ardından çeşitli tedbir paketleri uygulandığını ve faydalı sonuçlar alındığını belirten Kutadgobilik, kriz sürecinde hükümet tarafından alınan muhtelif tedbirlerden başlıca üçü önemli etki gücüne sahip olduğunu kaydetti. Kısa çalışma ödeneği uygulamasıyla KDV ve ÖTV indirimlerinin, istihdam kayıplarının daha ileri boyutlara ulaşmasını önlendiğini dile getiren Kutadgobilik, "Ancak bir diğer önemli tedbir olan, sigorta işveren primlerinde 5 puanlık indirimin olumlu etkisi, prime esas kazanç tavanını aşan ikramiye ve diğer yan ödemelerin, verildiği ayı izleyen aylarda prime tabi tutulması yönünde getirilen düzenleme nedeniyle zayıflamıştır. Öte yandan, genç ve kadın işçi çalıştırmayı özendirici nitelikteki geçici düzenlemeler de olumlu olmakla birlikte, işletmelerin genellikle mevcut istihdamı koruma gayretinde olduğu döneme rastgelmiştir" diye konuştu.
IMF ve OECD verilerine göre Türkiye'nin, küresel krizden üretimi ve milli geliri en fazla zarar gören ülkeler arasında (32 ülke içinde 7'nci sırada) yer aldığını belirten Kutadgobilik, buna karşılık, Türkiye'nin toparlanmanın da en güçlü olduğu ülkelerden biri olduğunu vurguladı. Türkiye'nin 2010 yılı büyüme hızının IMF'ye göre yüzde 7.8'e; OECD'ye göre yüzde 8.2'ye ulaşacağını kaydeden Kutadgobilik, "Unutulmamalıdır ki, AB 27, bu devrede ancak ortalama yüzde 1.2 büyüyebilecektir. Türkiye'nin yüzde 8.2'lik büyüme oranı, Çin ve Hindistan gibi bazı Asya ülkelerinden sonra dünyada en yüksek oranlardan biri olacaktır" şeklinde konuştu.
"AB'nin hali acıklı"
Türkiye'nin üyeliği için ayak sürüyen AB'nin halinin acıklı olduğunu söyleyen Kutadgobilik, "Başta Yunanistan, İrlanda, Portekiz ve İspanya gelmek üzere çanlar AB ülkeleri için çalmaktadır. AB Başkanı Van Rompuy 16 Kasım'da Euro Bölgesi'nin hayatta kalma kriziyle karşı karşıya olduğunu, önlem alınmazsa AB'nin de yaşayamayacağını ifade etmiştir.
Kriz'in bu kez Avrupa yüzünden ikinci dip yapma ihtimali mevcuttur. Bu gerçekleşirse ekonomimizin yakın ilişkileri nedeniyle Türkiye için de risk büyüktür. Temennimiz, suların en kısa sürede durulmasıdır" dedi.
"Rekabet gücü zayıf kaldı"
Düşük kur olgusu, yatırım düzeyinin yetersizliği, istihdamın üzerindeki yükler, esnekliğin uygulanamaması, kıdem tazminatının yüksekliği gibi sebeplerle işletmelerin iç ve dış piyasalardaki rekabet gücünün zayıf kaldığına değinen Kutadgobilik, "Aynı sebeplerle kayıtlı sektörde işçi çalıştırmak risk olarak algılanmıştır. Bu durum, istihdamdaki artışı daha ziyade tarım ve kayıtdışı sektör ağırlıklı hale getirmiştir. TÜİK'in Gayrı Safi Yurtiçi Hasıla Araştırması'nın ve Hanehalkı İşgücü Araştırması'nın sonuçları, krizden çıkış döneminde istihdamdaki artış eğiliminin, gayrı safi yurtiçi hasıla artış eğiliminden dahi kuvvetli olduğunu göstermektedir.
İstihdam verileri incelendiğinde, artışta kadın istihdamının, ücretsiz aile işçiliğinin ve kayıtdışı istihdamın öne çıktığı anlaşılmaktadır.
İstihdam artışının önemli bir bölümü 'sanal'dır. Örneğin 2010 Ağustos döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre kadın istihdamı artışının yüzde 61'i kayıtdışıdır" diye konuştu.
"Dünyadaki 16. büyük ekonomiye sahip olmak yetmiyor"
Kutadgobilik, bugün Dünyadaki 16. büyük ekonomiye sahip olmanın yetmediğini vurguladı. Hızla güçlenen yeni eğilimlerden başlıcalarını "Asya'nın yükselişi, Avrasya Birliği ve Çin-Hindistan Ortak Pazarı gibi oluşumlar, istihdam artışının zorlaşması, gelişmekte olan ekonomilerde hızlı kentleşme, biyo-info-nano teknolojilerin belirleyiciliği ve çevre dostu üretim" olarak sıralayan Kutadgobilik, Türkiye gibi orta gelirli ülkeler arasındaki büyüme yarışının giderek hızlandığını kaydetti. Kutadgobilik, Türkiye için riskin de fırsatın da büyük olduğunu bildirdi.
"Tarih bize sıcak para politikasının duvara tosladığını gösterdi"
Dünya Ekonomik Forumu'nun Rekabet Gücü Endeksi'ne göre Türkiye'nin 133 ülke içinde 61'inci sırada olmasının meselenin özüne işaret ettiğini söyleyen Kutadgobilik, kriz sonrası dönemde Türkiye'nin temel hedefinin sanayinin rekabet gücünü artırma ve arz yönlü, sanayi ihracatına dayalı büyüme modelinin benimsenmesi olduğunu vurguladı. "Tarih bize sıcak para politikasının eninde sonunda duvara tosladığını göstermektedir" uyarısında bulunan Kutadgobilik, Türkiye'nin vizyonunun rekabet gücü ve yatırım ortamı sıralamasında ilk 20 ülke arasında yer almak olması gerektiğini kaydetti.
"KOBİ'ler kayıtdışı batağından kurtarışmalı"
Kutadgobilik'in dile getirdiği diğer beklentiler ve öneriler ise şöyle:
"-Mikro işletmeler ve KOBİ'ler kayıtdışı bataklığından kurtarılmadan büyüme ve ihracat hedeflerine ulaşılamaz. Kriz döneminde artmış olan kayıtdışı ekonomi ve kayıtdışı istihdam kayıtlı sektöre kazandırılmalıdır. KOBİ'lerde sistem, yapılanma ve personel kapasitesini artıracak bir yenilikçilik atılımına ihtiyaç vardır.
-Üniversitelerin fen bilimleri ve mühendislik alanlarındaki eğitim kapasitesi artırılmalı ve kalitesi yükseltilmelidir. Üniversitelerin rekabet gücüne katkısı artırılmalıdır. Fikri mülkiyet hakları geliştirilmeli ve üniversite - sanayi ortaklıları kolaylaştırılmalıdır. Söz konusu ortaklıklarda, bilimsel araştırma projelerinin üretime dönük sonuçlarının ekonomiye kazandırılması yasal ve mali düzenlemelerle özendirilmelidir.
"Mali kural yasalaştırılmalı"
-Mali Kural ve Türk Ticaret Kanunu yasalaştırılmalıdır. Türk Ticaret Kanunu'nun 2011'in ilk aylarında TBMM'nin gündemine alınması kararı çok yerinde olmuştur. Bu Kanun ve Borçlar Kanunu bir an önce çıkarılmalıdır.
-Hukuk reformu ile adalete güven duygusu sağlanmalıdır.
-Bütün bunların üzerinde, Ülkemizin istikrarı ve huzurlu yaşamı önem taşımaktadır. Siyasi partilerin teröre taviz vermeksizin mücadele etmeyi; devletin kurumları arasında uyum yaratmayı; toplumdaki ayrılıkları değil, bütünleşmeyi; dayatmacılığı değil, diyaloğu esas alan yaklaşımlarla hareket etmesi gereklidir.
En Çok Okunan Haberler
- Op. Dr. Dericioğlu başında poşetle ölü bulundu
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- 500 bin TL'nin aylık getirisi belli oldu
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- Marmaray'da seferler durduruldu!
- Suriye'de herkesin konuştuğu ölüm listesi
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Apple'dan 'şifre' talebine yanıt!
- Erdoğan'dan işgale 'isimsiz' tepki
- Suriye'nin yeni başbakanından ilk açıklama