Yetişkin olmak özgürlüğün kaybı mıdır?
Can Yayınları tarafından ilk kez Türkçeye kazandırılan, Robert Walser'in 'Tanner Kardeşler' adlı romanında, Walser'in yer yer olağandışı gelen yaşam öyküsünden izler bulunuyor.
Robert Walser’in özyaşam öyküsünü okumak, onun bir yazar olmak “zorunda bırakılışını” izlemek demek… Berlin’deki bir şatoda uşaklık yaparken en etkileyici eserlerini yaratan,
genç yaşta iki kardeşinin ölümüne tanık olup I. Dünya Savaşı da eklenince iki kez askerlik
yapan ve hayatının en üretken döneminde gördüğü halüsinasyonlar sebebiyle sanatoryuma yatırılıp burada ölen Robert Walser…
Can Yayınları tarafından ilk kez Türkçeye kazandırılan bu romanda yer yer olağandışı gelen bu yaşam öyküsünden de izler bulunuyor.
“Sevgili kardeşim. Kendin hakkında yazmak istemiyor gibisin. Belki iyi bir durumda değilsin ve bu yüzden yazmıyorsun. Daha önce de sık sık olduğu gibi, yine sağlam, kalıcı bir işinin olmadığını üzülerek öğrenmek zorunda kaldım; üstelik de yabancı insanlardan. Görünüşe bakılırsa, artık senden samimi haberlerini beklememin bir anlamı yok… Hâlâ umutluyum, ama ağabeyini biraz olsun seviyorsan, beni daha fazla senden boş yere umutlanmak durumunda bırakma. Bir kez olsun, sana inananları, şu ya da bu bakımdan haklı çıkaracak bir şey yap…”
İsviçreli yazar Robert Walser’in yayımladığı ilk roman olan Tanner Kardeşler, hayatındaki herkesten ve her şeyden bağımsız hareket eden, özgür ruhlu Simon’un etrafında şekilleniyor. Simon, dünyaya ve insanlara, kendine özgü bir pencereden bakan biridir. Aylaklığı özgürlükle bir tutan, sık sık iş değiştiren Simon’un hayatı, kaybettiği bir şeyi ararcasına, bir mekândan diğerine savrularak geçer. Gündelik yaşamın doğurduğu sıkıntılar, Simon’un üstesinden gelmeyi tercih ettiği şeyler değildir, o halde
bunları öylece bırakıp yola devam etmek gerekir. Kardeşleri, kendi kayıp parçasını bulması için yol boyu Simon’a eşlik ederler. Ne var ki bitmeyen bir yol, sonu olmayan bir arayıştır onunki.
Taşıdığı otobiyografik niteliklerle de öne çıkan Tanner Kardeşler, yetişkin olmayı ve toplumun dayattığı kurallara göre oynamayı reddeden modern bir aylağın kimlik arayışının romanı; uzlaşılar dünyası olan toplum ve toplum uzlaşılarına ayak uyduranlarla girişilen sonsuz bir çatışma.
Robert Walser
1878’de İsviçre’de doğdu. 1895’te aktör olmak için Stuttgart’a gitti. Ancak, bu gerçekleşmeyince 1896’da Zürih’e yerleşti. İlk şiirleri 1898 yılında yayımlandı. Bir süre sonra çalışmaları Franz Blei’in dikkatini çekti. Onun aracılığıyla Die Insel Dergisi’nin çevresinde bir araya gelen yazarlarla tanıştı. Bu dergide öykü ve şiirleri yayımlandı. Araya giren askerlik döneminde yaşadıkları 1908’de yayımlanacak Der Gehülfe’ye temel oluşturdu. İlk kitabı Fritz Kocher’s Aufsätze 1904’te İnsel Yayınevi’nden çıktı. Walser 1905’te Berlin’e taşındı. O yıllarda pek çok kısa öykünün yanı sıra Tanner Kardeşler, Jakob von Gunten ve Der Gehülfe’yi de kaleme aldı.
1913’te yeniden İsviçre’ye dönen Walser, bu dönemde düzyazı ve öykülere yoğunlaştı. Savaş yıllarında yeniden askere çağrıldı. 1921’de Bern’e gitti. O dönemde üslubu daha da radikal bir nitelik kazandı. Pek çok şiir ve düzyazının yanı sıra Der Räuber adlı romanı dab u döneme aittir. Bu çok verimli yılların ardından Walser, 1929’dan sonra sağlık sorunları nedeniyle yaşamını ölünceye dek (1956) bir sanatoryumda geçirdi.
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Colani’nin arabası
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- Bakanlık 5 ildeki lahmacuncuları ifşa etti
- Milletvekilleri Genel Kurulu terk etti!
- 3 zincir market şubesi mühürlendi