Yiğit Ergün: Şiir kapitalizmin işine gelmiyor

"Şiir; kökleri, ruhu ve doğası gereği kapitalizmin ve piyasa dengelerinin işine gelmiyor." diyen genç şair Yiğit Ergün ile ilk kitabı ‘Gece Gelen’de aşk, politika derken Kadıköy sokaklarına uzanan şiir serüvenini konuştuk.

Yiğit Ergün: Şiir kapitalizmin işine gelmiyor
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 09.05.2019 - 22:22
 
Kendini anlatma yolu olarak neden şiiri seçtin? İlk şiirini nerede, ne zaman yazdın?
 
Kendimi anlatmanın yanında ifade etme yolu ve bir itiraf etme biçimi olarak şiiri seçtim. Çünkü şiir dengeleri alt üst edebildiğin bir alan, tutku ve isyan. Şiir fazla sahtekarlığı sevmez, başına buyruktur ama bir o kadar da tabuları olan. Tabularla savaştığım sonra yeni tabular ve olma biçimleri inşa ettiğim bir kuyu şiir benim için. İlk şiiri şu zaman yazdım diyemem. Ama ilk yazmaya Kadıköy’de başladım. Gemlik, Kuzguncuk gibi bazı yerler de şiirimi besledi. Yerin öneminden ziyade şiirimi besleyen, içimde yaşadığım, şahit olduğum ya da şahit olup ütopyasını veya distopyasını kurguladığım insanlık biçimleri. 
 
Seni şiir yazmaya yönlendiren etkilendiğin bir şair var mı?
 
Etkilendiğim çok şair var. Bir zaman ilk ürünlerinden etkilenip son zamanlarında etkisinden düştüğüm şairler de var. Şu benim idolüm diyemem herkesin bir tarzı, şiir yolu var. Kaan İnce’yi, İsmet Özel’i, Birhan Keskin’i, Küçük İskender'i, Özge Dirik’i severim mesela. Farklı dönemlerin kalıpları zorlayan ve bunu yaparken şiirin okura yansıyacak müzikalitesini kaybetmeden, vurguyu muhatabına geçiren şairler bence.
 
“Köklü büyük yayınevleri genç şiire gözlerini kapamış durumda ”
 
İyi şiirler yazan genç şairler var. Şiirde yeni bir kuşak geliyor. İyi şiir kendini niye bulamıyor? 
 
Şiir; kökleri, ruhu ve doğası gereği kapitalizmin ve piyasa dengelerinin işine gelmiyor çünkü. Köklü büyük yayınevleri genç şiire gözlerini kapamış durumda. Eski dönemden belli yaşlara gelmiş, şiir adına rüştünü ispatlamış, akademik olarak kendini ispatlamış şairlerin kitaplarını basıyorlar. Büyük yayınevleri genç şairleri önemsemiyor, eski dönemlerde olduğu gibi yetenekli genç şairleri edebiyata kazandıracak idealist eleştirmenler de o güzel atlara binip gittiler zaten. Popüler yayınevleri dosyalarımızı zaten kabul etmiyor. Biz de hamlığımızı dergilerde atıyoruz, sonra dosyalarımızı yarışmalara yolluyoruz. Şiirimizi değerlendiren 4-5 tane yayınevi varsa biz de bunları tercih ediyoruz. Önüne gelen her eseri para karşılığında basan ve niteliksiz, kalitesiz kitap basan yayınevlerini de zaten biz tercih etmiyoruz. Buradaki biz derken ben kendimden ve kendini şiire adamış genç arkadaşlarımdan yola çıkarak konuşuyorum. Yoksa şiirin de piyasacılığını ve bezirganlığını yapan da çok. Sistemin dışında kalan bir sanat ve kendine özerk bir kuyu açmış; birçok farklı şairin denizinden beslenen bir havza. Genç şairler kendini daha çok edebiyat dergilerinde gösteriyor. Dergi ortamının yelpazesi son yıllarda çok genişledi. Genç soluklu, sıkı şiir yayınlayan dergiler olsa da dergicilikte ciddi bir niteliksizlik ve lakayıtlık ortamı da var ne yazık ki. Ana akım diyebileceğimiz edebiyat dergilerinin sırf kendi çevrelerinden insanlar yazdı diye kötü şiirleri dolaşıma sokmalarını genç bir şair olarak kabullenemiyorum.
 
Şiirlerinde özellikle Kadıköy’ü işlemenin nedeni ne?
 
İnsanın yaşadığı yer hem cenneti hem cehennemi bazen de arafı. Kadıköy, doğup büyüdüğüm, çocukluğum ve ilk gençliğimin geçtiği yer. Dolayısıyla da şiirime fazlasıyla sızdı. İbn-i Haldun’un “Coğrafya kaderdir” sözünü çok gerçekçi buluyorum. Bir gün tüm dünyayı gezip görsem bile hayatımın son yıllarını geçirmek isteyeceğim yer yine tatlı rock’n roll havasıyla Kadıköy olur. 
 
Günümüzde edebiyatın her alanında birçok kişi eser vermeye başladı. Peki sence şiir yazmak için bir yetenek gerekiyor mu yoksa çok okuyup yazmaya çalışmakla şair olunabilir mi?
 
Hayatta her şeyde olduğu gibi disiplin, çok çalışmak ve tutkunun üzerine gitmek önemli yer tutar tabii. Ben şahsen oldukça disiplinsiz, kurallar ve  bürokrasinin  her kademesinden nefret eden biriyim. Ben şiiri diğer sanat dallarından ayırıyorum. Şiirinin üstünde yıllarca hatta on yıllarca çalışmak ve geçirilen yoğun gebe süreçler elbette değerli. Ancak görgü, perspektif, nesnelerle ve imgelerle kurulan ilişki ve yetenek başı çeker şiirde kanımca.
 
Kitabında politik şiirlere de fazlasıyla yer vermişsin. Seni buna yönlendiren etkenler nelerdi?
 
Hayatın kendisi politik çünkü. Kitaptaki ‘Y kuşağı sendromu’ bölümü politik şiirlerin ağırlıkta olduğu bir bölüm özellikle. Doğduğumuz andan itibaren evde, sokakta,  lisede derken üniversitede ayyuka çıkan bir durum bu. Farkındalık, vicdan ve rock’n roll yaşam da zaten istemesen de politikleştiriyor seni. E bir de Gezi kuşağıyız; Türkiye’nin politik atmosferinde, sokak siyasetinde tabuları ve algıları kırmış bir hareketti Gezi Direnişi. Kayıplarımız oldu. Bunu bir yenilgi olarak tabir edenler var. Ama yenilgi demek adaletsizlik ve süreci doğru okumamak olur. Hayatın kendisi politik bir arena olduğu için şiirimde de kendini gösterdi. 
 
Yiğit  Ergün'ün  imza günü 11 Mayıs cumartesi günü saat 17.00 ile 18.00 arasında Kadıköy Akademi 1971 Kitabevi'nde gerçekleşecek.

 

 
 

Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler