"Yumurta atmak demokratik bir hak değil"
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, "Yumurta atma demokratik bir hak değil, o bir saldırı" dedi.
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, NTV'de katıldığı programda Banu Güven'in gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Kendisine yönelik yumurtalı protesto gösterileriyle ilgili gösterdiği tepkiye ilişkin bir soru üzerine Bağış, daha evvel siyasi protestolara maruz kaldığını belirterek, ''Ama yumurta atma demokratik bir hak değil, o bir saldırı. Kime olursa olsun, muhalefetteki bir siyasiye de olsa herhangi bir yöneticiye de olsa aynı tepkinin gösterilmesi gerekir'' dedi.
''(Ceketi kirlendi) diye dava açtığı'' yönünde yanlış bir intiba olduğunu söyleyen Bağış, kendisinin dava açmadığını, polis şikayetçi olup olmadığını sorunca, kanunlara aykırı bir iş yapıldığı için şikayetçi olduğunu ifade ettiğini anlattı.
Bağış, ''Hiç kimsenin dünyanın hiç bir yerinde yumurta atma hakkı yoktur. Ters köşeden atarsa insanı kör edebilecek bir süreç'' dedi. Kendisinin değil bir Cumhuriyet Savcısının kendine vazife edinerek olayla ilgili bir dava açtığını dile getiren Bağış ''Ben de dava açtığını duyunca 'genç kardeşim hata ettiğini kabul etsin, ben şikayetten vazgeçerim' dedim ama maalesef o genç kardeşimizin avukatı açıklama yaptı 'o özür dilesin biz hata etmedik' diye. Kusura bakmayın ama bu dünyada hiç kimsenin kimseye yumurta atma hakkı yoktur'' ifadelerini kullandı.
Banu Güven'in ''siz iktidarı temsil ediyorsunuz?'' hatırlatması üzerine Bağış, ''Ben iktidarı temsil ettiğim için yumurta atılmayı hak ediyorum, onu mu demek istiyorsunuz. Böyle bir şey olabilir mi Banu Hanım'' karşılığını verdi.
Şikayetçi olduktan sonra karakola davet edildiğini ve avukatını gönderdiğini anlatan Bağış, işin perde arkasıyla ilgili ''Oraya giden avukatım karşısında 4 tane avukatla karşılaşıyor. 21 yaşındaki bir üniversite öğrencisinin nasıl bir anda 4 tane avukatı olabiliyor? O avukatların geçmişte hangi davalara baktığına, hangi sivil toplum örgütlerinde ne tür görevler aldıklarına baktığınız zaman bu işin arkasında genç kardeşlerimizi istismar eden bir takım örgütlenmeler olduğunu görüyorsunuz'' bilgilerini paylaştı.
Egemen Bağış, şikayetinden vazgeçmeyi düşünüp düşünmeyeceğine ilişkin soruyu ''Kesinlikle düşünüyorum. Tek bir beklentim var. O genç kardeşim 'hata ettim' desin, başkalarına örnek olmasın'' şeklinde yanıt verdi.
Bağış, protesto gösterileri ya da anarşist ruha nasıl baktığının sorulması üzerine, anarşist ruha saygıyla baktığını ancak bunun başkalarına saldırma noktasına gelmemesi gerektiğini ifade etti.
''Bunun bir hata olduğunu onların da kabul etmelerini bekliyorum. Yoksa Türkiye'de işi gücü bırakıp birbirimize yumurta mı atacağız?'' diye konuşan Bağış, Türkiye'nin en büyük demokratikleşme platformu olan AB'den sorumlu Bakan olduğunu anımsatarak, gençlerin protesto haklarını artırmak için en çok çaba ortaya koyan bir iktidarın mensubu olduğunu kaydetti.
"Sevigen'e cevap verme hatasında bulundum"
Bu konuda CHPli Mehmet Sevigen ile yaşadıkları tartışmalara ilişkin bir soruya yönelik Bağış, ''Sevigen'e Twitter üzerinden bir cevap verme hatasında bulundum. onun seviyesine indim, inmemem gerekirdi. Meclis Genel Kurulunda onun elinde işportacı gibi dolaşması, o görüntüler hakikaten beni üzdü. Ben de çok uzun bir seyahat sonrası arkadaşlarımdan o haberi alınca üzüldüm. Kendisine bir cevap verdim. Keşke muhatap kabul etmeseydim ama o konuyu kapadık'' diye konuştu.
Egemen Bağış, Türkiye'nin hak etmediği kadar basit bir meselenin bu kadar fazla gündeme alınmasının kendisini de üzdüğünü söyledi.
Birkaç hafta önce yaşanan protesto gösterilerinde polisin öğrencilere müdahalesi tartışılırken kendisinin öğrencilerin orantısız güç kullandığını söylediği anımsatılan Bağış, şunları kaydetti:
''O da esprili bir çıkışımdı benim. Öğrencilerin protesto hakkı tabi ki var ama o öğrencilerin gidip polise vurma hakları da yok. Öyle bir şey olunca maalesef aksiyon-reaksiyon olayı oluyor. Ben ne onu tasvip ediyorum ne onu. Bakın bu ülkede yumurta atan öğrenci görüntüsü de bu ülkenin imajına olumsuz etki yapar, polisimizin genç kardeşlerimize copla vurması da dünyaya karşı çok olumsuz bir etki yapar. Genç kız kardeşimizin bebek düşürmesi her şeyden evvel bizim vicdanımızı çok üzer, yaralar.''
Bağış, bir başka soru üzerine Avrupa'da da böyle gösterilerde polisin öğrencilere müdahale ettiğini, çiçek dağıtmadığını kaydetti.
Apoel-Karşıyaka maçındaki olaylar
Bir başka soru üzerine Güney Kıbrıs Rum Kesiminde oynanan Apoel-Karşıyaka basketbol maçında çıkan olaylarla ilgili olarak izlenimlerini anlatan Bağış, o gece Başbakan Erdoğan'ın telefonu ile olaydan haberdar olduğunu, Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Faruk Özak ile iletişime geçtiğini ve diplomasi camiası ile telefon trafiği başlattıklarını, diğer yandan Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun BM'yi devreye sokmak için harekete geçtiğini söyledi.
Neticede Karşıyakasporlu oyuncu ve yöneticileri kazasız belasız oradan kurtardıklarını belirten Bağış, olayda 2-3 bin kişinin sporcuların üzerine yürüdüğünü anımsattı.
Olayın Güney Kıbrıs Rum polisinin beceriksizliği olup olmadığının sorulması üzerine Bağış, ''Beceriksizlik de var ama biraz da göz yummuşlar. Çünkü Türkiye'den gelen bir takımın bir şeye maruz kalma ihtimalini Rum polisinin düşünmeme ihtimalini ben varsayamıyorum. Bütün dünya bunları devlet kabul ediyor ama devlet olamadıklarını kendileri ispat etmiş oldular'' diye konuştu.
Bu tür ırkçı grupların eylemleri karşısında yönetimlerin nasıl bir tavır içinde olması gerektiğine ilişkin bir soru karşısında Bağış, güvenlik güçlerinin çok kararlı olması gerektiğini dile getirdi.
Bağış, Türkiye'nin Dünya Basketbol Şampiyonasına evsahipliği yaptığını, 24 ülkenin oyuncularının geldiğini, gerekli önlemlerin alındığını ve tek kişini burnu kanamadan gittiğine işaret etti.
Rum yönetimi Türkiye'den gelen bir takımın böyle bir şeye maruz kalma ihtimali olduğunu bile bile gerekli önlemleri almadığını ifade eden Bağış, olay sonrası Yunanistan Dışişleri Bakanı ve AB'nin Genişlemeden Sorumlu Komisyon üyesi Stephan Füle ile görüştüğünü anlattı.
Hristofyas ile şahsi dostluğu bulunan Eski KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat'ı aradığını, Talat'ın Hristofyas'a ulaşıp, yarım saat dil döktüğünü de bildiğini kaydeden Bağış, oyuncuların o akşam Kuzey Kıbrıs'a gönderilmesi konusunda ikna edemediklerini ama o telefon üzerine takımın kaldığı otelin etrafına bin polis yerleştirildiğini anlattı.
Egemen Bağış, spordan da sorumlu olan Avrupa Komisyonu üyesi Androulla Vassiliou'ya da konuyla ilgili bir mektup gönderdiğini, AB üyesi bir ülkede böyle bir tedbirsizliğin eleştirisinin AB'den gelmesi gerektiğini dile getirdi.
AB ile müzakereler
AB ile ilişkilerde gelinen durum hakkında bilgi veren Bağış, üyelik öncesi açılması gereken 33 faslın şu an itibariyle 13'ünün açıldığını, geri kalan 20 faslın 17'si üzerinde siyasi engel olduğunu belirtti.
Bağış, siyasi engel olmayan 3 fasıldan birinin rekabet faslı olduğunu, bunu açmak için çabaladıklarını anlattı. AB İlerleme raporunda son 1 yıl içinde 33 faslın 33'ünde de Türkiye'nin ilerleme kaydettiğinin itiraf edildiğine işaret eden Bağış, ''Burada yavaşlayan Türkiye değil, yavaşlayan AB'dir'' dedi. AB'ye ''Limanları açalım ama siz de Ercan Havalimanı'nın uluslararası trafiğe açılmasına sıcak bakın'' dediklerini anlatan Bağış, ''Ama maalesef böyle bir konsey kararı olmasına rağmen Kıbrıs Rum Kesimi bu kararı uygulatmıyor'' dedi.
Bağış, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Kıbrıslı Rumlar, AB'nin adeta şımarık çocuğu gibi bütün süreci kilitlemiş durumdalar. Ocak sonunda Cenevre'de Sayın Eroğlu ile Hristofyas bir daha bir araya gelecekler, bakalım oradan ne çıkacak? Biz her zaman Kıbrıs'ta çözümden yana olduğumuzu gösterdik. Bunu yaparken de Kıbrıs'tan tek bir askerimizi çekmedik, bir karış toprak bile vermedik ama uluslararası imajı değiştirdik. En azından artık suçlanan taraf biz değiliz.''
Bağış, bir soru üzerine AB'nin hükümetin gündeminden düşmediğini, Türkiye'nin kendi ulusal programının uyguladığını, anayasa reformunun da bunlarından biri olduğunu kaydetti.
Muhalefet ve iktidar partilerinin grup başkanvekillerinin Borçlar ve Türk Ticaret kanunlarının Meclisten geçirilmesi konusunda uzlaştıklarını açıkladıklarını, bu kanunların geçmesinin 5 fasıl açmaktan daha önemli olduğunu söyledi.
İki dil tartışmaları
Egemen Bağış, iki dil tartışmalarına ilişkin bir soru üzerine şöyle konuştu:
''Bu ülkede iki dil değil, çok dil var; isteyen Lazca, isteyen Çerkezce, isteyen kuş dili konuşuyor, kimse kimseye karışmıyor ama bu ülkenin tek bir resmi dili vardır. O da anayasa ile belirlenmiş bir resmi dildir. Resmi dili değiştirmek hiçbir ülkenin gündeminde olmadığı gibi bizim gündemimizde de yoktur. Artık öyle beklentisi olan bir halk da yoktur.''
Bağış, tabelaların resmi dilde yazılmaması konusunda ise tabelanın sivil toplum kuruluşunun ya da belediyenin tabelası olup olmadığının önemli olduğunu ifade etti. Eğer devletin bir parçasıysa bunun anayasal bir altyapısı ve kanunu olması gerektiğini dile getiren Bağış, ''O kanun çıkmadan böyle bir şey yapması o kanunu çiğnemek olur, bu da makul değil'' dedi.
Egemen Bağış, köy isimlerinin değiştirilmesiyle ilgili soruya ''Bazı yerlerde köyün adını Kürtçe adına dönüştürmek istiyorlar, biz buna sıcak bakıyoruz. O köyün adıdır. Türkçe harflerle yazılır ama Kürtçe adına dönebilir ama Türkiye'de benim Kürt kardeşlerim de bir özerklik beklentisi olduğuna inanmıyorum, onların hastane, okul, havalimanı gibi çok daha gerçek beklentileri var'' yanıtını verdi.
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Colani’nin arabası
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- Milletvekilleri Genel Kurulu terk etti!
- Çiçekçiyi yumrukla öldürmüştü: İstenen ceza belli oldu
- Bakanlık 5 ildeki lahmacuncuları ifşa etti