Zeliha Berksoy'tan Nâzım Hikmet yorumu
Nâzım Hikmet'in ''Jokond ile Si-Ya-U'' eserini 35 yıl aradan sonra 111.doğumyılında yönetip oynayan Zeliha Berksoy, dün akşam Beyoğlu Ses Tiyatrosu'nda solo bir oyunculuk gösterisiyle sundu.
Prömiyer ve gala gösteriminin aynı gün yapıldığı gecede yıllara meydan okuyan cesareti Nâzım’ ı derinden kavrayan yorumuyla Zeliha Berksoy, annesi Semiha Berksoy’u hatırlattı. 17 Ocak 1902’te doğan Nâzım Hikmet’i doğumgününden bir gün önce sahneden selamlayan Zeliha Berksoy, destek veren öğrencilerine ve Ses Tiyatrosu’nun kapılarını açan Ferhan Şensoy’a teşekkür etti.
“Jokond ile Si-Ya-U” Semiha Berksoy Opera Vakfı yararına 23, 30 Ocak 6, 13, 20, 27 Şubat Çarşamba akşamları Ses Tiyatrosu - Orta Oyuncular Sahnesi’nde sahnelenecek.
“Jokond ile Si-Ya-U”, Nazım Hikmet’in 1929 yılında kaleme aldığı fantastik bir şiirdir. “Jokond ile Si-Ya-U” sosyalizmin Türkiye’ye gelişiyle ilgilidir. Meydanlarda yakılan Jokond kapitalizmin kendi içinden doğmuş bir kültür olan sosyalizmi, Si-Ya-U da az çok Nazım Hikmet’i temsil eder. Nazım Hikmet bu eserinde, Divan edebiyatının manzum hikaye şeklini Şeyh Galip’in Hüsn-ü Aşk’ındaki kanevadan faydalanarak kaleme almıştır.
Leonardo De Vinci’nin ünlü Jokond’u, Louvre müzesini gezmeye gelen Şang-hay’lı Si-Ya-U’ya aşık olur. Si-Ya-U Paris’te okuyan doğulu bir öğrencidir. Paris’teki 1 Mayıs olaylarında tutuklanıp ülkesine gönderilir. Jokond ise Si-Ya-U ‘ya aşkından çerçevesinden çıkıp Louvre’un damından Çinimaçin’e doğru yola çıkar. Serüven, gökyüzünde bulutlar arasında, Kızıldeniz’de dalgaların içinde, sonunda Jokond’u Şang-hay limanına çıkarır. Si-Ya-U kaçmaktadır. Ancak pazar yerinde bir an Jokond onu gördüğünde Çan-kay-şi’nin adamları kellesini uçururlar. Son bölümde Jokond da yargılanacaktır ve mahkeme tarafından ölüme mahkum edilecektir. Leonardo De Vinci’nin bu ünlü tablosu, içten gelen bir tebessümle gülerek yanmıştır. Louvre müzesinde ise sahtesinin bulunduğu söylenmektedir.
“Jokond ile Si-Ya-U” nun metninde, bir Doğu-Batı sentezinin yanı sıra Louvre müzesinin içindeki eserlerden dolayı bir Rönesans estetiği, duyarlılığı anlatılırken, hemen binanın dışındaki Paris sokaklarında gündelik yaşam içinde insanların koşuşturması, mücadelesi ve kavgası görülmektedir. Elbette bütün bunların üzerinde aşkın felsefesi ve hümanite, acımasız bir sosyo-ekonomik gerçeklik emperyalizmle karşı karşıya gelmektedir.
Fotoğraf: Zeynep Altay
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Colani’nin arabası
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- Nevşin Mengü hakkında karar
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Bakanlık 5 ildeki lahmacuncuları ifşa etti