Joyce, dilin sınırlarını zorladı!

Ulysses, Finnegan Uyanması, Sanatçının Gençlik Portresi veya Dublinliler gibi metinler durduk yere yazılmaz. söz konusu yapıtların yazarı James Joyce’un kat ettiği yolları, edebiyat denizinde nasıl kulaç atacağını öğrendiği suları bilmekte fayda var. Joyce, büyük yapıtları yayınlanıp kabul görene kadar Dublin, Paris, Trieste sularında geziniyor. Büyük yapıtlarına zemin hazırlayan, bir kısmı zamanın gazetelerinde yer bulan, bir kısmı daha sonra gün ışığına çıkan, yine yüzeysel anlatımla yetinmeyip dilin derinliklerinde dolaştığı, çok sayıda deneme, makale, eleştiri kaleme alıyor.

Yayınlanma: 25.01.2022 - 00:03
Abone Ol google-news

YÜZMEYİ ÖĞRENDİĞİ SULAR!

Ulysses, Finnegan Uyanması, Sanatçının Gençlik Portresi veya Dublinliler gibi metinler durduk yere yazılmaz. Yaşam, edebiyat, sanatın her türlüsü, felsefe, din ve bilim üzerine düşünür taşınır, okur sindirir, tartışır konuşur ve sonunda özümsersiniz, üzerine edebi beceriniz had safhada, dehanız da izin veriyorsa oturup andığım dev yapıtları yazarsınız.

Bu nedenle, nasıl ki Joyce bizi Bloom’un arşınladığı Dublin sokaklarında yürütmüşse, söz konusu yapıtların yazarı James Joyce’un kat ettiği yolları, edebiyat denizinde nasıl kulaç atacağını öğrendiği suları bilmekte de fayda var.

Joyce, büyük yapıtları yayınlanıp kabul görene kadar Dublin, Paris, Trieste sularında geziniyor. Kolay olmayan bir yaşamı, yine yazıp çizerek sürdürüyor. Büyük yapıtlarına zemin hazırlayan, bir kısmı zamanın gazetelerinde yer bulan, bir kısmı daha sonra gün ışığına çıkan, çok sayıda deneme, makale, eleştiri kaleme alıyor.

İşte bu deneme ve eleştiriler sayesinde Joyce’un, yapıtlarının altyapısını nasıl oluşturduğunu, kimi zaman hangi yönlerde zihinsel değişimler geçirdiğini, Ibsen ve Shakespeare tiyatrosundan Munkacsy resmine, dinden Aristo ve Bruno felsefesine, İrlanda’dan Sinn Fein’e, Oscar Wilde ve Dickens yapıtlarından şiire kadar, edebi akımlar ve siyasi olaylar hakkındaki fikirlerini görebiliyoruz.

DİL ÜZERİNE ÇALIŞMALARI

Önce Joyce diliyle başlayalım. Joyce çevirisinin zorluğu malumunuzdur. Yine bu yazılarda Joyce’un, kısa metinlerde dahi dilin derinliklerinde dolaşma isteğini, yüzeysel anlatımla yetinmediğini, kelime haznesinin genişliğini, kelimelerle oynaştığını görüyoruz.

Joyce, Trieste günlerinde kaleme aldığı yazılarının bir kısmında - özellikle İrlanda hakkında olanlarda - İtalyancayı kullanmıştır. İşin ilginç tarafı, anadili İngilizcenin zirvelerinde dolaşmaktan haz eden Joyce’un, İtalyancada da dilin sınırlarını zorlama isteği, metinlerine kimi zaman Triestine lehçesini yedirme çabasıdır.

Joyce’un dile ne kadar önem verdiği, yayınlattığı, Dil Üzerine Çalışmalar isimli denemesinden de anlaşılır. Bu denemede Joyce, dilbilgisini bilim dalı olarak ele alır ve matematikle karşılaştırır. Her daim çevirisiyle gündeme gelen Joyce’un, yine bu denemede söylediği şu sözler dikkat çekici; “Vergil’in Latince metinleri o kadar özgündür ki tercümeye kalkışmak büyük bir meydan okumadır. Dolayısıyla böyle bir dilin uygun İngilizceyle tanımlanması büyük muhakeme gücü, bilgi birikimi ve özverili çalışma ister.” Adeta kendi dili ve metinlerinin çevirisiyle ilgili, geleceğe iletilmiş bir uyarı.

Joyce’un dil ve edebiyat üzerine denemelerinde, eleştiri ve yazar/şair kıyaslarıyla birlikte sürekli dilin etimolojisi, yapısı, kelimelerin kökeni üzerinde durduğu ve dil üzerinde dış etkenlere çokça kafa yorduğu görülmekte.

ANTİSEMİT DÜŞÜNCELERDEN HÜMANİZMAYA

Söz dilden açılmışken küçük bir parantez açmak gerek belki; Joyce (ilk akla gelen örnek olduğu için) ve kimi başka bazı yazarların çeviri zorluğunu, dili ulaştırdıkları noktayı yere göğe koyamazken (haklı olarak), kendi dilimizdeki metinleri, aman kolay çevrilsin, evrensele yakın olsun diye kuşa çeviren kimi yazarları ne yapmamız gerektiğini bilemiyorum. Neyse, bu başka bir tartışma konusu, biz Joyce ile devam edelim.

Joyce’un ilk dönem denemelerinden, İrlanda Kraliyet Akademisi’nde sergilenen Munkacsy’nin, İsa’nın yargılanarak topluluğa sunulduğu anı resmeden ‘Ecce Homo’ tablosu hakkındaki yazısı, Cizvit tedrisatından geçmiş birinin bir tutam antisemit düşüncelerini yansıtıyor. Şu kısa alıntı, bu konuda fikir verecektir; “Kalabalığın kalbinde, itilip kakıldığı için sinirlenen birisi var. Gözleri öfkeyle kısılmış ve dudakları iğrenç bir şekilde köpürmüş. Öfkesinin sebebi, modern İsrail’de de çokça giyilen bir kıyafete sahip, zengin bir adam.”

Aslında böyle bir metni kaleme aldığı yıllarda dahi, özellikle Ibsen yapıtlarına hayranlığı üst düzeyde. Hem İngiliz ve hem de dünya edebiyatını takip ediyor. Yine de Cizvit eğitiminin etkilerini halen üzerinde taşıyor demek. Takip eden yıllarda ise Flaubert ve Kant’tan etkilendiğini, Shakespeare’i daha derin incelediğini görüyoruz. Ve Trieste yıllarındaki Joyce, bu düşüncelerinden sıyrılıp, ‘Humanism’ başlıklı denemeler kaleme alır hale geliyor. Daha da sonra Ulysses’de Yahudi asıllı Bloom, Dedalus karşısında bilimin ve pratik düşüncenin izdüşümü olarak çıkar karşımıza.

İRLANDA VE MİLLİYETÇİLİK

Joyce’un düşüncelerindeki bir başka radikal değişime, İrlanda ve yurtseverlik/milliyetçilik bağlamında şahit oluyoruz. Paris’te, 1900’lü yılların başında, Dublin’i henüz terk etmiş olduğu günlerde, Sinn Fein ve Arthur Griffin’le düpedüz dalga geçen, Mangan şiirini bayağı bulan bir Joyce var karşımızda. Burada Joyce halen, Dublinliler’de tasvir ettiği kasvetli ortamın içinde ve etkisinde.

Daha sonra Trieste’de İngilizce kaleme aldığı ve “Il piccolo della sera” adıyla da İtalyancaya çevrilen metinlerinde ise, Fenianism’e yakın durduğunu, analizlerini, daha önce uzak durduğu ve eleştirdiği Griffin’e dayandırdığını ve İrlanda’nın bağımsızlığını savunduğunu görüyoruz. Kardeşi Stanislaus’a yazdığı bir mektupta, “Mevcut İrlanda’yı Sinn Fein ya da emperyalizm ele geçirecek. Emperyalizmin yanında duracak değiliz,” diyor.

Gerek din gerekse memleket kavramalarına yaklaşımındaki bu değişimi sadece göçmenlikle açıklamak pek doğru olmaz. Zira ilk dönem kısa yazılarını da çoğunlukla Dublin’den uzakta, Paris’te kaleme almıştır. Bu değişimin temelini daha çok, sanatla, felsefeyle haşır neşir olmasına bağlayabiliriz.

ERKEN DÖNEMİ HERETİK BİREYSEL!

Joyce’un erken dönemini, heretik bir bireysellik olarak ele alabiliriz ve bu nedenle Joyce’un bu dönem yazılarını okuyan birisi, sonraki fikirleriyle çeliştiğini hayretle okuyabilir. Özellikle 1910 civarı (Dublinliler’den önce) kaleme aldığı yazılarda ise daha oturmuş bir bakış açısıyla, yoğun bir şekilde geçmiş ve çağdaş zaman, özgürlük ve asimilasyon, toplumsallık ve bireysellik karşılaştırması yaptığını görüyoruz. Burada da sanat teorisi üzerine yazılarını dikkatle okumak gerekiyor.

Joyce’un sanat üzerine yazılarında, iki temel terim grubu arasında kontrast vardır; ritim, ilerleme, akışkanlık bir tarafta ve heyecan, arzu, iştah diğer yanda. İkinci söz grubu Joyce’a göre pornografiye ve didaktik öğretiye uygun yaklaşımları temsil eder. İlk grup ise sanatı, sanatçıyı ve gerçek olayların doğasıyla ilgilidir. Estetik algının, halk kitlelerinin ötesine düştüğü ön yargısına şiddetle karşı çıkar. Hem bu bakımdan ve hem de kültürel tarih açısından ele aldığı konular değerlendirildiğinde Joyce, kendisinden önceki İrlandalı yazarların çok ötesine düşer.

KÜLTÜREL TARİHE BAKIŞI DERİN

Joyce’un kültürel tarihe derin bir perspektiften baktığını görüyoruz. Joyce’un uluslararası, kült konumunu, edebiyat, felsefe ve sanattaki çağdaşlarıyla yaptığı zihinsel tartışmaya borçlu olduğunu söyleyebiliriz. Bu yazıların yarattığı olumlu etki sonucu, yine kardeşine yazdığı bir mektupta, şu ifadelere rastlıyoruz; “Bir zamanlar olduğumu sandığım şekilde İsa Mesih değilim belki ama yine de gazetecilik konusunda ilahi melekelere sahip olduğumu düşünüyorum.”

Bu arada Joyce’un makaleleri vesilesiyle, kitapta da iki ayrı yerde anılan James Clarence Mangan’a değinmek isterim. Kendisi İrlanda Milli Marşının da şairi. Yani İrlanda’nın Mehmet Akif Ersoy’u. Dublin’in ünlü St. Stephen’s Green parkında da Mangan ile Joyce’un heykelleri yan yanadır. Ama bizim açımızdan daha ilginç olan tarafı, Mangan’ın müthiş bir Türk hayranı olması. 1800’lü yılların ortasında Karaman’a İstanbul’a şiirler yazan bir adam. Avrupa’nın iki ucu ve birlikte atan yürekler. Yaşam ve edebiyat.

Denemeler, Makaleler, Eleştiriler / James Joyce / Çeviren: Fuat Sevimay / İthaki Yayınları / 248 s.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler