Cenk Başlamış

Rusya ile Türkiye aynı cephede buluşur mu?

12 Ağustos 2018 Pazar

 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın New York Times’a yazdığı makalede imalı şekilde Türkiye’nin “yeni dostlar ve müttefikler arayabileceğini” söylemesi ister istemez akıllara öncelikle Rusya’yı getiriyor.

Ankara ile Washington arasındaki “Pastör Brunson krizi” nedeniyle gündeme gelen bu konu aslında yeni değil. 15 Temmuz darbe girişiminden bu yana, yani yaklaşık iki yıldır Türkiye’nin eksen değiştirip değiştirmeyeceği, Batı’dan kopup kopmayacağı tartışılıyor. İlk bakışta, gerçekten de Türkiye’nin sadece ABD ile değil, Avrupa Birliği üyesi bazı ülkelerle ilişkileri gözle görülür şekilde kötüye gidiyor, buna karşılık Rusya ile hissedilir bir yakınlaşma yaşanıyor.

Rusya tarifi

24 Kasım 2015’teki “uçak krizi”nin ardından toparlanma sürecine giren Türk-Rus ilişkilerinde somut gelişmeler var. Öncelikle barışma sayesinde Türkiye Suriye’de sahaya dönebildi, askeri operasyonlar yaptı ve Rusya ve İran’la birlikte Astana sürecinde yer almayı başardı. Moskova’nın büyük önem verdiği Türk Akımı Projesi ile Akkuyu Nükleer Santrali’nde adımlar atıldı ve S-400 füzelerinin 2019 yılında teslim edilmesi konusunda anlaşmaya varıldı. Bütün bunlar, iki ülke arasında siyasi, enerji ve askeri alanlardaki iş birliğinin ete kemiğe büründüğünü kanıtlayan önemli örnekler.
Bu tabloya, Türk-Amerikan cephesinde son zamanlarda hiç azalmayan gerginlikler eklendiğinde Erdoğan’ın “yeni dostlar ve müttefikler arayabiliriz” derken adını vermeden Rusya’yı tarif ettiği sonucunu zorlanmadan çıkarmak mümkün.

Türkiye’nin ABD ve Batı ittifakından koparak Moskova’ya yönelebileceği zaten uzun süredir devam eden bir tartışma. Ancak Türk, hatta Batı kamuoyunda bu tartışma hep Türkiye eksenli yürüyor, diğer tarafın, yani Rusya’nın ne düşündüğü, böyle bir yakınlaşmayı arzu edip etmeyeceği üzerinde fazla durulmuyor.

O zaman soru belli: Rusya Türkiye ile aynı cephede buluşur mu?
Soruya kestirmeden yanıt vermek gerekirse, hayır! Peki, neden?

Geleneksel düşman

Bunu anlamak için öncelikle Rus stratejistlerin Türkiye’ye bakış açısını, Türkiye’yi nereye konumlandırdığına bakmak gerekiyor.

“Soğuk Savaş” döneminde saflar çok kesin çizgilerle çizilmişti, Moskova’nın gözünde Ankara, NATO’nun ileri karakolu dışında bir anlam taşımıyordu. Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra bu bakış açısında bir değişiklik olmadı, hatta 1990’lı yıllarda, yani Rusya tarihinin en zayıf dönemlerinden birini yaşarken Türkiye’nin Kafkasya ve Orta Asya’ya yönelik hırsları iki ülke arasında ciddi gerginlik kaynağıydı. Kremlin’deki geleneksel “düşman Türkiye” algısı 2003 yılında Irak tezkeresinin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) reddedilmesine kadar devam etti. TBMM’den çıkan beklenmedik “hayır” oyu Rusların “Türkiye Batı ne isterse yapar” önyargısının kırılmasını sağladı ve eş zamanlı olarak Türkiye siyasetinde çok önemli bir değişikliğe gidilmesinin yolu açıldı. Taktik değişikliğin amacı Türkiye’yi Batı ittifakından kopararak aynı cephede buluşmaktan çok, “düşman safları”nda yaşanan görüş ayrılıklarından azami ölçüde yararlanmak, Batı’nın bölgedeki surlarında gedik açmak, böylece Rusya’nın güçlenmesini sağlamaktı.

İtirazları yok

Bu noktada haklı olarak, “Rusya Türkiye’yi tümüyle yanına çekmek yerine neden böyle bir oyuna girişti” diye sorulabilir.

Bunun birkaç nedeni var…

Bunların başında, Rusya’nın nasıl bir dünya düzeni görmek istediği geliyor. Putin her ne kadar ülkesi bir süper güçmüş gibi hareket etse de, ABD’ye kafa tutuyormuş gibi görünse de aslında var olan uluslararası düzene Rusya’nın fazla bir itirazı yok. “Amerikan emperyalizmine karşı çıkan, ezilen halkların dostu Rusya” işin tribünlere oynama kısmı.
İtirazı yok çünkü, son yıllarda dış politikada kazandığı başarılara karşın Rusya, ABD ile baş edebilecek, kurulabilecek yeni bir düzeni omuzlayabilecek güce -en azından günümüzde- sahip değil. Bu koşullarda bölgede yepyeni bir düzen kurulmasından ve oluşabilecek kaosa komşu olmaktansa Türkiye-Batı gerginliğinden yararlanmak Rusların işine geliyor.

Rusya’nın istediği Türkiye

Önemli bir neden daha var…

Rusya tarih boyunca bölgesel liderlik için kapıştığı Türkiye’yi “kendinden” görmüyor, ona hep bir “yabancı” gözüyle bakıyor. Ortak bir geçmiş, din, dil ve kültür paylaşmadığı Türkiye ile fazla yakınlaşmak, bir anlamda evinin kapılarını açmak istemiyor. Rusya öyle bir Türkiye istiyor ki, ne tümüyle “karşı cephe”de yer alsın ne de çok yakınında olsun ama mutlaka kontrol edebileceği bir uzaklıkta bulunsun. Bu taktik yardımıyla Ruslar aynı zamanda, Türkiye üzerinden ABD’yi bölgede, öncelikle Karadeniz’de zayıflatma hesapları da yapıyor. “Yeterli yakınlıkta tutarak kontrol etme” planı Rusya için önemli çünkü Türkiye ile iş birliğinin geçici bir nitelik taşıdığını, bölgesel liderlik için iki ülkenin er ya da geç karşı karşıya geleceğini düşünüyor, dolayısıyla yakınında tutarak Ankara’nın hırslarına gem vurmaya çalışıyor.

Kısacası Rusya, kendinden görmediği, Kafkasya, Orta Asya ve Orta Doğu’daki uzun vadeli planlarına kuşkuyla baktığı bir ülkeyle aynı çatı altında buluşmaktansa, NATO üyesi ama ittifakla ilişkileri sorunlu bir ülkeyi çıkarları açısından tercih ediyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları