İlk Koşul: Zarar Verme!

14 Ağustos 2014 Perşembe

Gelenektir; CHP’de seçim çalışması iki türlü yapılır. Bir kesim seçimlerde başarı sağlamak için ... koşar, çırpınır. Bir kesim de seçimde alınacak başarısızlığın ardından seçim sonrasına hazırlanır.
Bu gelenek devam ediyor.
Seçim sonuçlarını bütün yönleriyle masaya yatırması; artıları, eksileri en ince ayrıntılarına kadar gün ışığına çıkarması gereken parti CHP’dir. CHP, genel anlatımla iktidarın toplumu bölen, kalplerde ve beyinlerde fay hatları oluşturmayı ana seçim stratejisi olarak benimsemiş bir anlayışa karşı bir “uzlaşma adayı” önerdi. Adı üstünde aday CHP’nin salt kendi seçmenini hedefleyerek değil, daha geniş kesimleri de kapsaması beklentisiyle belirlenmişti.
Tıpkı 10 Ağustos’un hemen sonrası gibi aday belirlemenin hemen sonrasında yapılan CHP içi tartışmalar ister istemez şu soruyu akla getirdi:
Daha kendi aralarında uzlaşamamışlar, topluma nasıl anlatacaklar?
Oysa “uzlaşma”, iktidarın “kutuplaşma” siyasetine karşı ortaya konabilecek oyun planlarından biriydi. Elbette tek seçenek değildi, başka stratejik planlamalar da yapılabilirdi. Ancak uzlaşma kültürünün ilerlemesi açısından önemli bir adımdı.

***

Gündemde uzlaşma adayı ne ölçüde başarılı olmuştur sorusundan çok, CHP’nin durumu var. Başta vurguladığımız gibi bunu çok da yadırgamamak gerek.
Olağanüstü bir durumda, hemen müdahale edilmesi gereken bir olayda ilk koşul şudur:
Zarar verme!
Çünkü düzelteyim, iyileştireyim derken bozmak ciddi bir sorundur. İlk yardım eğitimlerinde de ilk öğretilen budur; müdahale ederken zarar verme!
CHP’nin daha iyi olması için kendini sorumlu hissedenlerin “zarar verme” ilkesini akılda tutmalarını dileriz.
CHP’nin içine ilişkin tartışmalar doğal olarak medyada da zemin buluyor. 10 Ağustos’un sonrasındaki çıkışlar sosyal medyadan yazılı-görüntülü yayın organlarına kadar her yerde karşılık buldu. Bunların önemli bölümü bir “refleks” olarak gündeme gelen isteklerdi. Refleksin sözlük anlamı şudur:
“Dıştan gelen bir uyarı sonucu doğan, devinim, salgı gibi iç tepkilere yol açan istenç dışı sinir etkinliği.”
AKP faşizmine karşı herkese refleksi değil, aklı öneriyoruz.
Türkiye’nin geleceğini CHP’nin geleceği ile bağlantılı gören, sandığa gidengitmeyen sağduyulu kesimlere önceki gün bu sütunlarda bir çağrı yapmıştık. Gelişmelere bir refleksle yaklaşmak yerine çözüme katılabilecek insanların önerilerine açık olduğumuzu vurgulamıştık. Gelen iletilerin yüzlercesini okudum. Aralarında “okumayacaksınız ki” diye başlayanlar da vardı. Bunları da ayrı bir yazı konusu yapmak gerekir ama, hemen vurgulamak istediğim şu ki; tepki yelpazesi çok ama çok genişti. Bu yelpaze ancak güçlü ve inandırıcı bir “hedef yürüyüşü” ile bir araya getirilebilir.

***

CHP merkezli konuların başında şu geliyor:
CHP sağa mı açılmalı sola mı?
Popülist karşılanmaması dileğiyle bu soruya yanıtımız şu:
CHP halka açılmalı.
Birinci sorun bu.
Türkiye haritasında CHP’nin birinci olduğu illerin görünümü genel bir bilgi veriyor. Aslında bu illerin iç siyasi haritası daha önemli. Zira bu kentlerin de merkezlerinde oy yüksek, kenarlara doğru düşüyor.
Halka açılmak sadece genel başkanın ya da genel merkez yönetiminin çabasıyla olmaz. Tüm kadroların bunu benimsemesi gerekli. İşte o zaman CHP sağa mı açılmalı sola mı açılmalı sorusu biter. CHP sağı da solu da kendi merkezine çeker.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İYİ Parti çıkmazı! 18 Nisan 2024
Zafer sorumluluğu... 17 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları