Yazgülü Aldoğan

Sokaklar yasak bize, demokrasi hikâye

11 Ekim 2018 Perşembe

Maliyet enflasyonu bir ayda yüzde 46’ya çıkmış, üretici fiyat artışını henüz korkudan ürüne bile yansıtamıyor, tüketici enflasyonu buna rağmen korkunç, yüzde 24, Hazine’nin başındaki damat, ABD firması McKinsey’i yardıma çağırmış; bizim 16 yıllık yönetici elinde 90 yıl önceki Kurtuluş Savaşı’nın kahramanı İnönü’nün kartona yapıştırılmış fotoğrafını sallayarak suçluyor: O yaptı! Aslında başta kendisi, sonra ekonomiyi emanet ettiği damat, bu ayarın hedefi olduğunun bilincinde, kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla misali, tarihi fotoğraftaki İnönü kadar sararmış dinliyor. Komedi filmindeyiz diyeceğim ama aslında korku filmindeyiz. Suudi muhalif gazeteci-istihbaratçı Cemal Kaşıkçı, İstanbul’daki konsolosluğuna Türk “nişanlısı”yla evlenme işlemi yaptırmak için girmiş, çıkamamış! Rivayet o ki iki gün önce gelen 15 kişilik infaz timi tarafından önce bayıltılmış, sonra 15 parçaya bölünüp çıkarılmış ve o ekip tarafından Suud’a götürülmüş de onun için konsolosluktan “Gelin arayın, burada yok” diyorlarmış. Ne alaka? 35’e bakla! Senin ülkenin itibarı yerlerde sürünmeye başlayınca elin diplomatı da cinayetini konsolosluğunda işleyiveriyor, bütün dünya televizyonlarında haber “İstanbul, İstanbul” diye verilirken büyükelçiyi gönderebildin mi, Suud’a protesto çekebildin mi? Sesi ters çıkanın başına gelmeyen kalmıyor tek adam rejiminde, ha Suud, ha Türkiye. Ha gazeteci, ha avukat.

Düşünce en büyük suç
Geçtiğimiz gün bir avukat, davada müvekkilini iyi savunuyor diye gözaltına alınıp tutuklanıverdi. Zaten içeridekilerin eğitim seviyesi, dışardakilerden yüksek: öğrenci, avukat, gazeteci, akademisyen ağırlıklı. Düşünce suç çünkü. Söylemek daha suç, yazmak en büyük suç, hele sosyal medyada paylaşmak en affedilmez suç! Büyük iktidarın küçük ortağı var gücüyle uğraşıyor 50 bin torbacıyı dışarı çıkarmak için. Onlar hoop okul önlerine, çocukları uyuşturucuya alıştırmak için çalışmaya gidecek. Öğrenciler çıkmayacak mı? Öğrencinin yeri artık okul değilse cezaevi. Bir öğrencinin annesi feryat figan. Çocuk bir basın açıklamasında slogan attı diye içerdeymiş, koğuşta yatacak yer yok, yerde yatıyormuş, böbreklerini üşütmüş, hasta, perişan. “Çıkarın evladımı” diye yırtınıyor, duyan yok. Oysa Bahçeli’nin af teklifi tam da bu gerekçeyle açıklanıyor: içerinin kapasitesi yüzde 200 oldu, herkes yerde yatıyor, boşaltalım. Boşaltalım tabii, Osman Kavala’yı çıkartalım mesela, bir yıldır yatıyor, iddianamesi bile yok, demek ki suçu yok, hâlâ düşünüyor savcı, ne suç bulsam diye. Gözdağı vermek için gözaltına aldığınız herkesi tutuklu yargılamayın mesela, yarısı çıkar dışarı. Hâkimleri korkutmayın, hukuka, adalete ve vicdanlarına göre karar versinler, affa gerek yok, boşalır cezaevleri! Gerçek suçlular kalır içerde. Şantiyedeki yataklarında tahtakurusu var, öğlen karavanası da biraz çorba, biraz yoğurt, yetmiyor diyen havaalanı işçilerinin hakkını arayan sendikacıları çıkarın mesela? Olmaz! Herkes hakkını arar sonra, sokaklara dökülür insanlar. Sokaklar yasak bize, sokak köpekleri için çıkarılmış bir slogandı, şimdi hak arayan insanlar için de geçerli. Cumartesi Anneleri, aynı Suudlu gazeteci gibi yok edilmiş evlatlarını arayan annelerin yıllardır Galatasaray Meydanı’nda, sessiz sedasız yaptığı bir eylemdi. 30- 40 beyaz yemenili kadın yakınlarının fotoğrafıyla otururdu. O kadar özgürlük bile fazla geldi, oysa sözler verilmiş, bulunacak cesetleri, mezarları olacak diye. Şimdi izin yok, onun yerine cumartesi günü İstiklal’de, sayamadım kaç TOMA, kaç yüz polis, kaç tırının tırının diye dolaşan siyah araba. Beyaz yemenili 30 kadına değil, İstiklal’de dolaşan yerli yabancı bütün ahaliye yetecek kadar güvenlik elemanı, dondurma yalayanların şaşkın bakışları arasında dolaşıyor. Sokaklar yasak bize. “Enflasyonu İnönü yaptı” demezsen içerdesin, ona göre! Sen şükret 15 parça halinde yok edilmediğine. Ve bunlar iyi günler daha. Ne dedi, seçim meçim hikâye. Sandıktan da çıksa, beğenmiyorsam, kayyımı atar, seçileni de içeri tıkarım.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları