Aydın Engin

Sosyal Demokrasi ve 6 Ok

28 Ağustos 2014 Perşembe

Yazıya oturdum, daha başlığı düşünürken bilgisayarıma bir e-mektup düştü. Bir okur mektubu. ‘6 Ok’un nasıl kavranması gerektiğini belirleyen, CHP’nin 26 Şubat 2012’deki olağanüstü kurultayında benimsenen maddeyi hatırlatıyor. Yazı da zaten o madde ile başlayacaktı. Maddenin belleğimde kaldığı kadarıyla değil, tam metnini aktarmam meslek gereğiydi. Beni Google labirentlerinde dolanmaktan kurtaran okura (Sayın Sacit Yörüker’e) teşekkür edip devam edelim.
Sözü geçen 2. madde aynen şöyle:
“Cumhuriyet Halk Partisi, programındaki anlamlarıyla şu ilkelere bağlıdır:
Cumhuriyetçilik • Milliyetçilik • Halkçılık • Devletçilik • Laiklik • Devrimcilik. Başta Kurtuluş Savaşımız olmak üzere, özgürlük hareketlerinden, emek mücadelesinden ve evrensel dayanışmadan kaynağını alan sosyal demokrasinin, “insan hakları, hukukun üstünlüğü, özgürlük, eşitlik, dayanışma, barışçı ve adil bir dünya, emeğin yüceliği, sürdürülebilir ve dengeli kalkınma, gönenç, doğanın ve çevrenin korunması, çoğulcu ve katılımcı demokrasi” değerlerine dayanan; kadın-erkek eşitliğine inanan; bu değerleri gerçekleştirmeyi hedefleyen; devleti, kişilerin özgürlüklerini ve refahını sağlamaya yönelik bir hizmet aracı olarak kabul eden çağdaş, demokratik sol bir siyasal partidir.
Pekiiii, başına 1931’de CHP programına konan ‘6 Ok’un ilkeleri yerleştirilmiş; ardından sosyal demokrat ideolojinin belli başlı ilkeleri sıralanmış bu maddeden ne anlaşılıyor?
Ben “6 Ok’taki ilkeler ile sosyal demokrat ilkeler birbirine uyumludur, çelişmez”i anlıyorum. Acaba öyle mi? Tek tek bakalım.

***

Cumhuriyetçilik:.
Evet, bu ‘6 Ok’ ilkesi ile sosyal demokrasi tam uyumludur. Cumhur “Başkanını kendi seçen halk” demek. İktidarın kral, padişah, sultan, derebeyi gibi “aristokratların” değil, yurttaşın elinde olması sosyal demokrasinin olmazsa olmazıdır. Kimse kalkıp devlet başkanının kral ya da kraliçe ile temsil edildiği bazı İskandinav ülkelerinden, Hollanda’dan, İngiltere’den söz etmesin. Operet kral ve kraliçelerinden değil, iktidarı sahiden elinde tutanlardan söz ediyoruz.
Milliyetçilik:
Sosyal demokrasi ile milliyetçiliği aynı sepete koyanlara bu dünyada artık sadece gülünüyor. 1930’lar dünyasında milliyetçilik ilkesinin benimsenmesi elbette anlaşılabilir bir tutumdu. Dahası imparatorlukların dağılma sürecinde başlayan uluslaşma ve onun kaçınılmaz sonucu ulusdevletler kurulması çağında (19. yüzyılın ikinci, 20. yüzyılın ilk yarısı) milliyetçilik devrimci bir ideolojiyi yansıtıyordu. 2014’te bunu yinelemek ve bu ideolojik tercihi savunmak ve bir yandan da sosyal demokrat olmak mümkün değil. Sosyal demokrat partilerin en üst örgütü “Sosyalist Enternasyonal”dir. Enternasyonalizm ile milliyetçilik arasında ise Çin Seddi var.
(Yeri gelmişken: Milliyetçilik kavramı yerine arı dildeki söylenişiyle ulusalcılık kavramını yeğlemek hiçbir fark yaratmıyor. Muallim ile öğretmen, müselles ile üçgen, maarif ile eğitim arasında ne fark varsa milliyetçilik ile ulusalcılık arasında da o fark var. Yani yok.
Yine yeri gelmişken: “Ulusalcılık milliyetçilik değil yurtseverlik demektir” diye sorunu laf kalabalığına getirip söz cambazlığı ile bilinç bulandırmaya çalışanlara da kulak asılmasa gerek. ‘Yurtsever’in uluslararası siyasal literatürdeki karşılığı milliyetçilik değil ‘patriyotizm’dir. Yurtsevere de ‘patriyot’ denir.)
Yani 6 Ok’taki milliyetçilik ilkesi ile sosyal demokrasiyi buluşturmaya, uyumlu kılmaya yönelik çabalar, ancak “sıcak buz” ya da “bakire anne” ya da “köşeli daire” kadar anlamlıdır.
Halkçılık:
Sözü uzatmaya gerek yok. Halkçılık ilkesi ile sosyal demokrasi uyumludur. Tersi sosyal demokrasiyi inkârdır.
Devletçilik:
Serbest piyasa tanrısına tapmanın (AKP’nin en sahici dini bence bu) zıddı, karşılığı herhalde devletçilik değil. 1930’larda en basit sermaye birikimini bile yapamamış, ticaretten sanayiye sıçrayamamış, kefen bezi ve topluiğneyi bile ithal etmek zorunda olan bir ülkede (Türkiye’de) sanayi atılımlarını ve sanayinin altyapısını oluşturacak (Demiryolları vb.) yatırımlarını devlet eliyle gerçekleştirmek zorunluydu. Saygın Marksist Dr. Hikmet Kıvılcımlı’nın pek özlü tanımıyla Türkiye’de devletçilik “Devlet fidanlığında kapitalist yetiştirmek” olarak başladı, yürüdü ve sonuçlandı. (Devlet eliyle kurulan şeker fabrikalarının, dokuma fabrikalarının, demir çelik işletmelerinin o günden bugüne yaşadığı serüven Dr. Kıvılcımlı’yı pek haklı kılıyor.)
Devletçilik 20. yüzyıl başlarında doğru ve zorunlu bir kalkınma modeliydi. 21. yüzyılın ilk çeyreğinde toplumdaki sosyal ve ekonomik uçurumları yumuşatacak, mümkün olduğunca kapatacak devlet müdahalesi (sosyal devlet) ile devletçilik modelini bir ve aynı sayamayız. Dahası çelişik iki modeldir. Sosyal demokrasi, devletçiliği değil, sosyal devleti savunur.
Laiklik:
Tartışma yok. Sahici bir sosyal demokrat olup da laik olmayana ben rastlamadım. Sanırım siz de...
Devrimcilik:
Haydi devrimciliği Marksist terminolojideki içeriğiyle, yani “Bir üretim biçiminden bir üst üretim biçimine geçiş” olarak tanımlamayalım. Toplumda köklü (radikal) dönüşümler gerçekleştirmek, köhnemiş değer, ilke ve kuralları silip atmak olarak kavrayalım. 2014 Türkiyesi’nde köhnemiş değer, kural ve ilkeler nelerdir sorusuna sosyal demokrasinin verdiği evrensel cevaplarla bugün CHP’nin verdiği cevaplar ne kadar örtüşüyor; hatta örtüşüyor mu?

***

Kılıçdaroğlu’nun dile getirdiği “6 Ok’u yeniden yorumlamak zorundayız” doğru önerisi CHP’de ne kadar yankılanır, ne kadar yandaş bulur, bilemem. Bulamazsa bu CHP’nin “ana muhalefet” partisinden “bir muhalefet” partisine dönüşmesine ebelik eder. (Herhangi) “Bir muhalefet partisi”nden sonrası ise bitiş demektir.
Bu Türkiye için bir kayıp hem de yakıcı bir kayıp olur.
Bu uzamış yazıya son bir not daha: ‘6 Ok’ta demokrasi ilkesinin eksikliğinin farkındasınız değil mi? 1930’lar dünyasında (Yani sadece Türkiyesi’nde değil) bunu anlamak mümkün.
Peki, bugün de mümkün mü?
‘6 Ok’tan milliyetçilik ilkesini atıp yerine demokrasi ilkesini koymak, sosyal demokrat parti olma iddiasına pek yakışır gibi geliyor bana...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları