Adnan Binyazar

Despotluk

24 Eylül 2008 Çarşamba

Yedi sekiz yaşlarında, dört masalı küçük bir aşçı dükkânına çırak verilmiştim. Ustam despot biriydi. En küçük bir yaramazlığımı bağışlamaz, beni döverdi. Masalını Yitiren Dev adlı anı romanımda anlattım; kızgın maşayı baldırıma daldırıp açtığı oyuk o günlerden kalmadır.

Sahipsiz çocukların yaşamında acısız gün yoktur. Aynı maşayla vurup çatlattığı sol elimin ortaparmak tırnağında da ona benzer bir iz vardır.

Şu günlerde okullarda bir araya getirip giysi, kalem defter dağıttıkları yoksul çocukların kameraları görünce nereye saklanacaklarını bilememeleri bana o günlerin acılarını yaşatıyor.

***

Ustam okuma yazma bilmezdi. Sokağa düşmeden önce, dayımın, bir gün eve bir alfabe getirip bu a, bu bdiye göstermesiyle yazıyı sökmüştüm.

En yeteneksiz insanların yıldız olmaya heveslendikleri gibi, ustam da politik haberleri günü gününe izler görünürdü. 1940’ların ortalarında, radyo ancak varsılların evinde vardı. Mevsim yaz ise, yaşlılar, o evlerin cumba altlarında toplaşıp, o zamanın deyimiyle ajans dinlerlerdi.

Renksiz televizyon bile ancak yirmi beş yıl sonra gelecek.

Politika nabzının attığı tek yer gazetelerdi.

***

Ustam, her gün gazete alır, elinde gezdirerek kendini okuryazar gösterirdi. O yılları görenler anımsarlar; okuması olmayanlar, gazeteyi okur gibi ellerine aldıklarında nedense hep ters tutarlardı.

Ustanın, kulaktan duyduklarını kendinden de cahil olanlara öyle okumasına belli etmeden, içten içe gülerdim.

On yaşlarına gelmiştim. Elime bir halk kitabı geçti. Usta, kitabı sesli sesli okuduğumu görünce, Ulan, okuma biliyorsun da niye söylemiyorsun!diye tokadı patlattı, al oku diye gazeteyi elime tutuşturdu.

***

Pazarcılara çorba dağıtma, masaları silme, bulaşık yıkama, yerleri sulayıp süpürme görevlerim arasına ustaya gazete okumak da girmişti.

Usta, Nuri Demirağın Milli Kalkınma Partisini tutardı. Okumada ben onun ustası olmuştum. Partinin başarısızlığına ilişkin bir yeri okuduğumda tokadı patlatır,Doğru oku ulan, ben öyle duymadım, almayayım ayaklarımın altına seni!diye kükrerdi.

Bugün olmasa yarın, her gördüğünü budala sananların karşısına bir akıllı çıkar; diyelim, gazetede MKPden istifalar başladıdiye bir haber var, ben onu Şehremini ilçesinden MKPye 250 kişi katıldıdiye okuyordum.

Usta yine, Ulan ben tersini duydum, doğru oku!der, tokadı patlatınca gözümde şimşek çakardı.

***

Niye mi anlattım altmış dört yıl öncesinin bu olayını?

Bir düşünelim; despotça davranan ustamla, birbarış taamıolması gereken iftar yemeklerinde gerçekçi basına tehditler savuran başbakan arasında ne fark var!

Kimse basını, medyayı kendine göre yönlendirmeye kalkmamalı. Ona göre olmayan bir gazete belki acı yazar, yazdığı gerçektir; ona göre olan gazetenin söyledikleri bal şekerdir; lakin aldatıcıdır.

Aydınlanma, kendini özgürleştirdikçe, başka özgürlüklerle kendi özgürlük alanını genişletme ahlakıdır.

Bunun tersi despotluktur. Despotluğun öteki yüzü ise diktatörlük!

Sonsuza değin diktatör kalacağını düşleyen hiçbir diktatörün düşü gerçekleşmemiştir. Merak edip okuyanlar, dikta heveslilerinin acı sonlarını tarihin kara sayfalarında bulacaklardır.

Tabii, atıp tutmayı bir yana bırakıp o sayfalara bakma fırsatı yaratırlarsa...

[email protected]



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Benlik arayışları 19 Nisan 2024
Romeo ve Juliet 12 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları