Şahin Aybek

Köy Enstitüleri basit gibi görünen bir aydınlanma mucizesidir

15 Nisan 2019 Pazartesi

Çağın gereklerine uygun kurulacak olan Kent Enstitüleri, Eğitim Üniversitelerine öğretmenliğe tutkuyla, aşkla inanmış idealist öğretmen adayları yetiştirebilirler.

17 Nisan Köy Enstitüleri’nin kuruluş yıldönümü. Köy Enstitüleri yalnızca köy öğretmeni yetiştirmemiştir. Çünkü Köy Enstitüleri aynı zamanda çok yönlü bir insan yetiştirme projesidir. Ta o dönemde köyden gelen kız ve erkek çocukları öğretmen olarak yetiştirilip tekrardan kendi köylerine veya çevre köylere gönderiliyorlardı. Öncelikle öğretmenler bu bölgenin öğretmenleri oldukları için çevreye uyum sorunu yaşamıyorlar ve köylüyle çatışmıyorlardı. Ayrıca bu gençler sadece öğretmen değillerdi. Tarım ve inşaattan da anlayan bu öğretmenler enstitü binalarını yapıyor, tarlalara, hayvanlara bakıyorlardı. Adeta yerinden bir köy kalkınması yapacak tüm donanımlara sahiptiler. Bu kadar mı? Hepsi en üst düzeyde hümanist değerlerle donatılıyor, sağlam bir edebiyat, sanat, müzik eğitiminden geçiyorlardı. Köyden kalkınma sağlandığı için hem köyler aydınlanıyordu hem de köyden kente göç engellenmiş oluyordu. Böylece köy-kent ayrımı ortadan kaldırılıyordu.

Kendi Eğitimcilerimiz Kendi Eğitim Modellerimizi Yaratabilirler

Sorgulayan, soran, eleştiren, araştıran, dogmayı geride bırakıp aklı ön plana çıkaran insanlar köy enstitüleri sayesinde yetişmiştir. 20 bin civarında insanın yetiştiği bu okullardan şairler, yazarlar, sendika liderleri, politikacılar gibi toplumun kanaat ve değişim önderleri çıkmıştır. Ömrü kısa, etkileri büyük olan Köy Enstitüleri toplumsal kalkınmanın itici gücü olmuş, ülkeyi dönüştüren bir güç haline gelmiş, eğitimde fırsat eşitliğini sağlamış, toplumun her kesimine, yurdun her köşesine eğitim ve öğretim faaliyetlerini ulaştırmıştır, yaşayan bilgi üreten okul anlayışıyla öğrencilerini yetiştirmiştir ve bu öğrencileriyle de çevresini geliştirmiştir. Köy Enstitülerinde iş için- iş içinde- işle eğitim anlayışı benimsenmiştir. Bu deneyim bize iyi bir eğitim ortamı hazırlandığında her insanın toplumuna ve kendisine faydalı bir yurttaş olabileceğini göstermiştir. Ve göstermiştir ki rol ve sorumluluk verildiğinde kendi eğitimcilerimiz halkımızın gereksindiği eğitim modellerini yaratabilirler.

Düşümdeki Okullar Türkiye’de Kuruldu

Köy Enstitülerinde paylaşımcılara özellikle de öğrencilere yaşam bağlamlı roller biçilirdi. Köy Enstitüleri sadece bu konuda değil model olarak pek çok konuda Türkiye ve dünya eğitim tarihine damga vurmuştur. Şimdi kısaca bu kadar önemli olan Köy Enstitülerinin kuruluşunu, gelişimini, amaç ve görevlerini, öğrencilerini, eğitim anlayışını ve programını, yönetimini vb. ele almaya çalışalım. Ünlü ABD’li eğitimci John Dewey bile “Düşümdeki okullar Türkiye’de kuruldu. ”demiştir. Cumhuriyetin kuruluşuyla beraber köylerdeki eğitim sorununu çözme çabaları olmuştur. O dönem Türkiye nüfusunun çoğunluğu köylerde yaşıyordu. İlköğretimin yaygınlaştırılması ve köylerde köy zanaatlarının öğretilmesi gerekiyordu. Nüfusun büyük çoğunluğunun üretimin %81’ini oluşturan köylülerden oluştuğu düşünüldüğünde Türkiye nüfusunun yaklaşık 12,5 milyonunu oluşturan köylünün, köylerde eğitilmesi gerekiyordu. Köylünün okutulmasının ve terbiye edilmesinin yolu da köy öğretmenlerinden geçiyordu.

Köy Enstitüleri Yaygın Olarak Bilindiği Üzere 1940 Yılında Değil 1937 Yılında Kurulmuştur.

17 Nisan 1940 tarih ve 3803 sayılı Köy Enstitüleri Kanununda Köy Enstitülerinin kuruluş amacı, “Köy öğretmeni ve köye yarayan diğer meslek erbabını yetiştirmek” olarak belirtilmişse de, Köy Enstitülerinin kuramcısı, kurucusu, baş yöneticisi İsmail Hakkı Tonguç, Köy Enstitülerinde verilecek eğitim aracılığıyla, temel bir hak olan eğitimin, köylüyü kendi kaderini değiştirebilecek bilince kavuşturma, köyü içten canlandırma, köylüyü kendi haklarını koruma eylemine sevk edecek ve yurttaş yetiştirecek işlevleri olduğunu ifade etmiştir. Köy Enstitüleri yaygın olarak bilindiği üzere 1940 yılında değil 1937 yılında kurulmuştur. Köylerdeki eğitim sorununu çözmek için 1937’de Eğitmen Uygulaması ve Köy Öğretmen Okullarının açılma süreçleri yaşanmıştır. Köy Enstitüleri açılınca,11 Haziran 1937 tarih ve 3238 sayılı kanunla açılan Köy Eğitmen Kursları Köy Enstitülerine bağlanmıştır. Yani aslında ilk Köy Enstitüleri Köy Öğretmen Okulu adıyla, 22 Mart 1926 tarih ve 789 sayılı Maarif Teşkilatına dair kanunla açılmıştır. Ve bu Köy Öğretmen Okullarının yani Köy Enstitülerinin ilki 1 Ekim 1937’de Eskişehir Çifteler’de, ikincisi de 30 Ekim 1937 günü İzmir Kızılçullu’da açılmıştır. Köylerdeki eğitim sorununu çözmek için 17 Nisan 1940 tarihinde 3803 sayılı Köy Enstitüleri Yasası kabul edilmiştir.

Aynı Zamanda “Köye Önder” Yetiştiriliyordu

Türkiye coğrafyasına dengeli bir şekilde dağıtılmaya çalışılan Köy Enstitülerinin sayısı 1948 yılı itibariyle 21’dir. Köy Enstitüleri 1954 yılına kadar yaklaşık 20 bin kadar öğretmen (1400 kadarı kız), 1599 erkek sağlık memuru yetiştirmiştir. Bu yetişen kişiler aynı zamanda gittikleri yerlerde birer köy önderi olmuştur. Bu köy önderleri öğrencilerini en iyi şekilde eğitmekle görevliydi. Diğer taraftan da köy halkını yetiştirmekle ilgili görevleri vardı. Öğretmen köyde hükümeti de temsil ediyordu. Köyde ekonomik hayatı, milli kültürü geliştirmek, köydeki gençleri spora vb. alanlara teşvik etmek gibi görevleri de vardı.

Köy Enstitüleri Niye Kapanmıştır?

Köylerdeki iktisadi ve sosyal yaşamı yeniden yapılandırmayı temel alan, köylüden aldığı çocukları geldiği köye öğretmen yetiştirmeyi planlamış olan Köy Enstitülerine karşı zamanla tepkiler gelmeye başlamıştır. Okul yapımının köylülere yüklenmesi, Köy Enstitülerinde yetişen öğretmenlerin yeni bir bilinçle yetişmeleri ve üstelik köylerde görev yapacak olmaları gibi nedenlerle eleştiriler gelmiştir. Geleneksel olan toplum pek çok açıdan Köy Enstitülerini yadırgamıştır. Eğitimi sadece seçkinlerin bir hakkıymış gibi görenler köylünün eğitimini eleştirmişlerdir. Karma eğitim olması, enstitülerin şehirden uzak oluşu, demokratik yaşam biçiminin benimsenmiş olması gibi nedenler hep ileri sürülmüştür.

Köy Enstitüsü Deneyimimizden Pek Çok Dersler Çıkarmalıyız

Köy Enstitüleri zamanla sahipsiz kalmıştır. Köy enstitüsü kurucularının kaybıyla zaman içinde bu okullar özgün yapılarından sapma göstermiştir. 25 Mart 1947’deki Talim ve Terbiye Kurulu Kanunu’yla Köy Enstitüleri yönetmeliği değişmiş ve bu okullar, diğer okullara yaklaştırılmaya çalışılmıştır. Bu bozulma 1947’de Yüksek Köy Enstitüsü’nün kapatılmasıyla hızlanmıştır. Köy Enstitüleri 1954’ün Ocak ayında 6234 sayılı yasa ile kapatılmıştır. Köy enstitüsü deneyimimizden pek çok dersler çıkarabiliriz. Bu deneyimimiz bugünün koşullarına uyarlanarak bir KENT ENSTİTÜSÜ MODELİ oluşturulabilir. Bu modelle şehirlerin geri kalmış arka mahallelerine de müdahale etmek mümkündür.

Kent Enstitülerinin Temel Amacı Köy Enstitülerindeki Gibi Nitelikli Öğretmen Yetiştirmek Olmalıdır

Ülkemizin geçmiş öğretmen yetiştirme deneyimi ile çağdaş özerk üniversitenin olanaklarını buluşturmak için üç büyük ilde birer eğitim üniversitesi kurulmalıdır. Böylece öğretmen yetiştiren fakülteler mevcut üniversitelerin gecekondusu olmaktan kurtulup kendi öz varlıklarını ortaya koyabilirler. Eğitim üniversitelerine çağın gereklerine uygun kurulacak olan Kent Enstitüleri öğretmenliğe tutkuyla, aşkla inanmış idealist öğretmen adayları yetiştirebilirler. Kent Enstitülerinin temel amacı Köy Enstitülerindeki gibi nitelikli öğretmen yetiştirmek olmalıdır. Kendi hayatını değiştirme güç ve bilincine sahip, aklını kullanabilen, bilimi merkeze alan, okuma alışkanlığı olan bir müzik aleti çalabilen, spor yapan, sanatla barışık, ülkesini ve dünyayı tanıyan çağdaş nesiller bu yolla yetiştirilebilir. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin…

Twitter: @sahin_aybek

 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları