AKP İstanbul’u neden ve nasıl kaybetti?

25 Nisan 2019 Perşembe

14 Ekim 1979’da Bülent Ecevit başbakanlığındaki CHP Hükümeti iktidardayken Konya, Manisa, Edirne, Muğla ve Aydın’da boşalmış olan milletvekillikleri için ara seçim yapılmış, bu sandalyelerin beşini de Adalet Partisi kazanmış, bunun üzerine Ecevit istifa etmiş ve Nejat Ölçen’den, benden ve Ertuğrul Özkök’ten bu yenilgi üzerine CHP için bir rapor hazırlamamızı istemişti.
İktidarın üç büyük kentteki yerel seçimi veya bir ara seçimi yitirmesi bir uyarıdır. Yönetim bu uyarıyı doğru değerlendirir ve kendine çekidüzen verirse hem ülkeyi hem de kendisini kurtarmış olur.

***

Bugün nesnel yani objektif olmaya çalışarak Erdoğan/ AKP iktidarının İstanbul’u yitirmiş olmasının nedenleri ve nasılları üzerinde durmaya çalışacağım.
Önce nedenler:
1) Yanlışların birikimli toplamı ve oy kayması.
İstanbul Türkiye’nin en kalabalık, dışarıya en açık, en hızlı değişen ve dolayısıyla ülkenin bütün sorunlarını en fazla yansıtan kenttir. Bir zamanlar muhafazakâr Demokrat Parti’nin kalesi olmuş, sonra Ecevit’e ve CHP’ye destek vermiş, biraz yalpaladıktan sonra da, sağda ve solda hem kendi içlerindeki hem de kendi aralarındaki bölünmelerden yararlanıp aradan seçmenlerin dörtte bir oyuyla sıyrılan AKP’nin 25 yıllık yönetimine girmiştir. Şimdi bu 25 yılda yapılan hataların toplamından bıkmış olan İstanbullular yeniden bir başka siyasal eğilime yönelmektedir.
2) Yağmacı inşaat, plansız gelişme.
Bu 25 yıl zarfında kentte tam bir inşaat seferberliği gerçekleştirilmiş, ama bu seferberlik plansız ve programsız bir yağma biçiminde yapıldığı için hem kenti amorf ve düşük standartlı hale getirmiş, örneğin, dere yataklarında bile yerleşimler yaratmış, hem yeşil alanları yok etmiş hem de trafiği içinden çıkılmaz bir hale sokmuştur.
3) Pahalılık ve yaşam zorluğu.
Üstelik kamu yatırımları, özel teşebbüse verilen gelir güvenceleriyle yaptırıldığı için kentte ulaşım ve yaşam son derece pahalılaşmıştır.
Elbette ülke çapındaki ekonomik politikaların yanlışlığı ile ortaya çıkan kriz, en çok İstanbul halkını vurmuş, mutfaktaki yangın bütün aileleri sarmıştır.
4) Gelir ve rantın istismarı ve gösterişçiliği.
İktidarın, kentin gelirini ve rantını kendi kadrolarını ve yöneticilerin ailelerini beslemek için, üstelik de görünür bir biçimde (markalar, haberler, fotoğraflar vs.) kullanması, büyük bir gelir sıkıntısına düşmüş olan İstanbul halkının yönetimden iyice soğumasına yol açmıştır.
5) Adaletin tahribi, kayırmacılık, bütün ülkeyle birlikte İstanbulluların da tepkisini çekmiştir.
Şimdi nasıllara bakalım:
1) Büyükşehir adayı olan Binali Yıldırım aday olurken Meclis Başkanlığı’ndan istifa etmemekle ve bunu da “seçim siyasal faaliyet değildir” gibi mantıksız bir gerekçeye dayandırmakla daha en baştan güven yitirdi; sonra istifa etmesi bu duyguyu düzeltemedi.
2) Meclis Başkanlığı’ndan geç de olsa istifa etmesine karşın yine “Devlet Protokolü” havasıyla faaliyetlerini sürdürmesi tepki yarattı.
3) İsteksiz ve heyecansızdı. Seçmene yorgun ve bıkkın bir izlenim verdi.
4) Erdoğan’ın bütün İstanbul adayları yerine tek başına propaganda yapması, seçmenlerin adayları tanımasını ve desteklemesini engellediği için yerel heyecanı ve seferberliği köstekledi.
5) AKP’nin ve MHP’nin bütün ağızlardan ve bütün ağırlıklarıyla muhalefeti ihanet ve benzeri ağır sözlerle suçlaması, seçmende tepki yarattı.
6) Medyanın hep bir ağızdan televizyonlarda ve gazetelerde yaptığı bitmez tükenmez saldırılar seçmeni bıktırdı, kızdırdı; medya hem ağırlığını yitirdi, hem de Buket Aydın, Turgay Güler olayları gibi olaylarla, seçmende tepki yaratarak muhalefete yönelmesine yol açtı.
7) CHP’nin yoğun ve etkin denetimi, sandıklarda herhangi bir oynama ihtimalini ortadan kaldırdı.
8) İmamoğlu’nun barışçı ve kucaklayıcı eylem ve söylemi, halkla yüz yüze yakın teması, kavgadan bıkmış usanmış olan seçmene sempatik geldi ve umut yarattı. Kendisine yönelik karalamalar ve medya saldırıları da bu nedenle ters tepti.

***

Erdoğan/AKP iktidarının üç büyük kenti, özellikle de İstanbul’u kaybetmesi, her şeyden önce ülke çapındaki politikalarının yanlışlığından kaynaklanmaktadır:
Tek Kişi Yönetimi’nin Hukuk Devleti’ni ve adaleti çökertmesi, Meclis’i işlevsiz bırakması, ekonomiyi krize sokması yenilginin esas nedenleridir.
Nasıllar ise bu temel nedenler üzerine gelen pekiştirici faktörlerdir.

***

İktidarın Çubuk saldırısına ve ekonomik krize verdiği tepkileri gördükçe umudum kırılıyor ama bir kez daha belirteyim:
EKONOMİK İSTİKRARA, HUKUK DEVLETİ’NE, ADALET’E VE DEMOKRASİ’YE DÖNÜŞ, SADECE ÜLKEYİ DEĞİL, AKP’Yİ DE KURTARACAKTIR.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları