Kemal Bey’in lince uğrama suçu!

25 Nisan 2019 Perşembe

Üç gündür gerek gazete sayfalarında gerekse televizyon ekranlarında Kemal Kılıçdaroğlu’na Çubuk’ta linç girişiminde bulunan kişilerin yüzü ile karşılaşıyorum. Her bakışta fotoğraf karesinin bir başka yanı ayrıca dikkati çekiyor.
Başta sorgulanıp serbest bırakılan Osman Sarıgün olmak üzere, Kemal Bey’in tam karşısındaki yüzlere bakınca bunca nefret ve kin nasıl bu insanların beynine, kalbine nakşedildi, diye sormadan edemiyoruz.
Yanıtı bilsek de bu soruyu “çözümlenmesi gereken” konuların başına koymak gerekiyor.
Çubuk olayından birazcık olsun ders çıkaran bir iktidarın her şeyden önce kendine dönüp şunu sorması gerekirdi:
“Ben ne yaptım da, bu ülkeyi nasıl yönettim de bu insanların yüzüne böylesine vahşi bir duygu yerleşti?”
Oysa tam tersini yapıyor.
Çubuk’ta oy oranı az olduğuna göre Kemal Bey, oraya gitmemeliymiş. İzmir Bostanlı’da CHP’nin oy oranı yüzde 92. İzmir’e gelen şehitlerimizin büyük bölümü buradaki Beşikçioğlu Camisi’nden kaldırılıyor. O zaman buraya başka parti lideri gelmeyecek mi?
Bu, ülkeyi bölmek değil, parça parça etmektir!

***

İktidar, sağduyu ile gerçekleri ortaya çıkarmak yerine olayı kendi işine yarayacak mecrada tutmak için her şeyi yapıyor.
Hiçişleri Bakanı, linç girişimini bütün yönleriyle aydınlatmak yerine CHP’nin hatalarını arayıp bulmak, bulamazsa icat etmek derdinde.
Olayın bir provokasyon olmadığını daha ilk anda açıkladılar; devamında sadece bunu besleyecek bulguları parlatmanın derdine düştüler. Onlar da tel tel dökülüyor.
AKP’nin yarı ve tam resmî yayın organları dün de koro halinde Erdoğan’ın Çubuk söylemlerini öne çıkarıp, “Kılıçdaroğlu’nun linç girişimine uğrama suçu işlediğini” anlatmaya çalışıyordu.
Gelinen noktada şehit cenazeleri, teröre karşı devletin ve toplumun tüm kurum ve kuruluşlarıyla yan yana olduğunu ifade etmekten uzaklaşma tehlikesiyle karşı karşıya.
Anlata anlata dilimizde tüy, bilgisayarımızda tuş bitti; terörle mücadelenin iki temeli vardır:
1- Terör örgütünü yalnızlaştırıp, toplumla bağını tümüyle kesmek.
2- Terör örgütünün propaganda gücünü tümüyle ortadan kaldırmak.
Özellikle terörün yükseldiği 1990’lı yıllar boyunca güvenlik güçlerinin mücadelesi bu iki alandaki çabayla güçlendirildi. Örneğin; bölge halkının sünnet düğünleri “Benim kirvem Mehmetçik” projesiyle toplumsal barışın zemini haline getirilmeye çalışıldı. Halkın “terör örgütünü daha güçlü görme, devlete yabancılaşma” duygusunu ortadan kaldırmak için çaba harcandı.
Bugüne bakıyoruz; iktidar, başta Türkiye’nin ikinci büyük partisini terör örgütünün güdümünde göstermek için her ortamı kullanıyor.
Ne yapmaya çalışıyorsunuz?
Terör örgütü Ankara’daki gelişmeler karşısında şunu söylüyordur:
- Her yerde ben varım, herkesi ben yönlendiriyorum, ben neymişim?

***

Türkiye’nin siyasi tarihinin özü, parlamentodaki partilerin kutuplaşması ve bunun topluma yansımasıdır.
1968’de “Samsun’dan Ankara’ya Tam Bağımsız Türkiye, Mustafa Kemal Yürüyüşü” yapan Deniz Gezmiş’lere 1971’de, “Çözüm dağa çıkmakta” dedirten nedenlerin başında, dönemin Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) TBMM çatısı altında uğradığı zulüm geliyordu. Denizler kendi aralarında çok sık durum değerlendirmesi yaparken Meclis’te hiçbir şekilde siyaset ortamı olmadığı görüşü baskın çıktı.
Parlamentonun eklem yerleri kireçlenirse toplum ve devletin öteki organları felç olur.
İktidarlar terörle mücadele ederken muhalefet partilerinden yararlanmak yerine onları sistem dışına itmeye kalkarsa, bu intihar olur.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Seçimden sonra! 26 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları