Özgür Mumcu

Davutoğlu’nun Velisi

12 Kasım 2014 Çarşamba

Kendi kurdukları hayal dünyasında yaşayan insanlar bana hep sevimli gelir. Gerçeklerle baş edemeyen ya da onları reddeden insanların naif hayalleri ne güzel edebi eserlere sebep olmuştur. Yüzüklerin Efendisi’nden Narnia Günlükleri’ne ne şahane fantastik dünyalar kurulmuştur.
Bu sebeple Davutoğlu’nu mesela sevimli bulabilirdim. Kendi dünyasında yaşayan, oradan konuşan biri. Ama işte Tolkien’in elinde kamu gücü yoktu. Kafasında yaşattığı bir dünyayı kâğıda dökmekle yetindi.
Oysa Davutoğlu bunu siyasete dökmeye karar verdi. Dış politikanın geldiği yer ortada.
Cumhuriyet tarihinin en başarısız dışişleri bakanı olarak başbakanlıkla ödüllendirilince içerdeki meseleler hakkındaki fikirlerini de duymak mecburiyetinde kaldık. Elbette velisi Erdoğan’dan fırsat kaldığı zamanlarda.
Dün AKP grup toplantısında şunu demiş mesela:
“Eğer din kültürü ve ahlak derslerinde herhangi bir mezhep tahkir ediliyorsa, hatta Hıristiyanlık dışında Budizm dahi tahkir ediliyorsa ona önce ben karşı çıkarım. Bizim anlayışımızda nefret dili hiçbir zaman olmamıştır.”
Din dersinde bütün dinlerin anlatıldığından da bahsetmiş.
Diğer dinlere şöyle bir değinen zorunlu bir Sünni İslam dersi söz konusu. AİHM’nin insan haklarına aykırı bulduğu bir ders. Ama Davutoğlu’na göre bütün dinleri aktaran harika bir eğitim aracı.
Ne yapsın, hayal dünyası öyle orada yaşıyor.
Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum. Bırakın Hıristiyanlığı, Budizm bile tahkir edilirse karşı çıkacakmış. Budizm bile. Eh, ehli kitap olmayan bu kadar küçümsemeye katlanıversin artık.
Din dersinde diğer dinlere küfretmiyoruz neden kızıyorsunuz, diyen bir anlayışla neyi, nasıl tartışacaksınız.
Davutoğlu’nun kendi anlayışlarında “nefret dili” olmadığı açıklamasına mim koyalım ve velisini hatırlatalım.
Şunları söylemişti Erdoğan:
“Biz geçmişte Ali’yi çok sevenler olarak görürdük ama bunların Hazreti Ali ile alakaları yok yaşam tarzı olarak. Bizim yaşam tarzımıza uygun olan Türk Alevileri.Öbürleri ise tamamen farklı yerde.”
“Biz Yezidi de olsa teröre bulaşmadığı sürece, insana insan olduğu için değer veririz.”
“Bunların Yaradan ile zaten ilgisi yok. Bu teröristlerin yeri belli, bunlar Zerdüşt. İşte şimdi kendileri açıklıyor, Yezidilikten bahsediyorlar. Bak neler çıkıyor.”
“Bizim için de neler yazdılar! Ne Yahudiliğimiz ne Ermeniliğimiz ne af edersiniz Rumluğumuz kaldı.”
“Sen Alevi olabilirsin, ben de Sünniyim... Kendisi Zaza.”
“İsrail Hitler’i aştı.”
Bunlar hemen akla gelenler. Erdoğan’ın bu söylediklerinin katbekat fazlasını bulmak mümkün. Hrant Dink Vakfı’nın düzenli olarak yayımladığı medyada nefret söylemi raporlarında da iktidara destek veren yayınlar hep başa güreşiyor.
Öldürülen bir çocuğun annesini meydanlarda yuhalatan bir adam sizi başbakan tayin etti Sayın Davutoğlu.
Ağzını açtığında aşağılamadığı inanç ve yaşam tarzı kalmayan biri sizi o koltuğa oturttu.
Budistlik tahkir edilirse ilk o karşı çıkacakmış. Ezidilik, Zerdüştlük, Alevilik, Ermenilik, Rumluk, Yahudilik ve hatta iki duble içki içmek bile tahkir edildi Sayın Davutoğlu. Japonya’nın depremde depremzedeleri Müslüman olmadığı için başıboş bıraktığını ima edecek kadar nefret söylemini otomatiğe bağlamış biri var.
Kendisi Ak Saray nam bir yerde oturmaktadır. Başbakanlık’la aynı şehirdedir. Kendisine ulaşmanız zor değildir. Nefret söylemine karşı çıkacaksanız nereden başlayacağınız bellidir.
Bunu yapacak cesaretiniz yoksa lütfen boş konuşmayın. Salı günleri zaten yeterince sıkıcı.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tutuklu yargı 5 Eylül 2018
Kimiz biz? 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları