İsrafın anatomisi

24 Mayıs 2019 Cuma

Ekrem İmamoğlu en doğru yerden yakaladı. “Kapı kapı dolaşıp israf düzenini anlatacağız” diyerek.
Türk Dil Kurumu’nun sözlüğünde “israf”ın karşılığı “Gereksiz yere para, zaman, emek vs. harcama, savurganlık” olarak geçiyor.
Bu ülkenin kaynak sorunu yok. Bu ülkenin sorunu “kaynakların nasıl kullanıldığı, neye göre ve nasıl dağıtıldığında, ihtiyaçların neye göre önceliklendirildiğinde”. Ve tabii ardından sürecin olmazsa olmazı “denetimde”.
Prof. Dr. Daron Acemoğlu Ulusların Düşüşü: Güç, Refah ve Yoksulluğun Kökenleri” kitabında ülkelerin neden kalkınamadıklarının, gelir dağılımındaki uçurumun neden bu kadar fazla olduğunu örneklerle anlatır. Okumamış olanlara şiddetle tavsiye edilir...
Hesapların denetiminden sorumlu Sayıştay’ın bilinçli bir politika ile ve bir AKP klasiği olarak torba yasa ile devre dışı bırakıldığı bir ülkede yolsuzlukların da israfın da ve bunların sonucu olarak yoksulluğun da artması kaçınılmazdı. Zaten öyle de oldu.
Rakamlar dudak uçuklatıcı. Düşünsenize bir. İçlerinden sadece küçük bir tanesi: İBB’deki bir müdürlüğün uygulanmayan fikir projelerine son 6 yılda ödediği para 226 milyon lira. Halkın ödediği vergilerle, devletin kasasından belediyelere aktarılan bütçe ile birilerine sürekli peşkeş çekilirken öte yandan insanların pazar artıklarını topladığı, işsizlikten intihar noktasına geldiği bir düzen.
AKP iktidarının proje ilçesi, kalesi Başakşehir’de kadınlar 2 gün önce “uyuşturucu satıcıları canımıza tak etti” diyerek isyan bayrağını çektiler, yol kapatıp eylem yaptılar: “Korkuyoruz. Burada peynir ekmek gibi uyuşturucu satıyorlar. Çocuklarımızın peşine takılıyorlar. Korkudan okula, parka bile gönderemiyoruz” diyerek.
İstenirse önlenemez mi? Önlenir kesinlikle. Ama sorun sadece uyuşturucu satıcılarını uzaklaştırmakla çözülmez, aynı zamanda çocukların önüne doğru hedef koymakla, farklı beceriler kazandırmakla.
 
Zaman ve insan kaynağı israfı
İsrafı sadece para ile ölçmek, değerlendirmek de doğru değil. Farklı biçimleri var. Zaman ve emek de onların arasında.
Zaman örneğin. Türkiye’de zaman israfının bir bütçelemesi yapılsa keşke.
Boş zamanların nasıl geçirildiği örneğin.
Trafikte geçirilen süre bir diğeri. İstanbul’da bir insanın işe girip gelirken geçirdiği zamanın kaybı.
Bunların telafisi daha da zor; hayatlarında hiç sinemaya, konsere, tiyatroya gitmemiş insanlar var, bırakın Türkiye’nin diğer yerlerini, 16 milyonluk İstanbul’da bile.
Hayatlarında hiç kitap okumamış insanlar var.
İnsan israfı örneğin. Yani emek ve beyin gücü. Üniversite mezununun işsizlikten inşaat ameleliği yaptığı, mühendislerimizin, yazılımcılarımızın akın akın başka ülkelerde kendilerine gelecek inşa ettiği bir yapı oluştu ne yazık ki. Bu kaybın parasal değerini ölçmenin imkânı yok.
Bundan birkaç yıl önce bir semtte sokakta yaşları 11 ile 15 arasında değişen bir grup öğrenci ile sohbet ediyordum. Okuldan dağılıyorlardı ve bir vesile ile konuşmaya başlamıştık. Sonra bir iki soru yönelttim onlara: 7 kere 8 kaç eder? Türkiye hangi kıtada? Milattan önce ne anlama geliyor?
Ve sıraladığım bu soruların hiçbirine doğru yanıt alamadım. Bugün olsa durumun değişeceğini sanmıyorum. 16 yılda 15 kez değiştirilen eğitim sisteminde gelinen nokta bu: Eğitimli cehalet... Ve AKP iktidarının eğitimdeki 16 yıllık bilançosunu iki sözcükle özetleyebiliriz: Eğreti nesil...
Sonuçta, hazır israf dosyası açılmışken ortalığa, konuya biraz daha bütünsel yaklaşmalıyız belki de. Çünkü Türkiye’nin en yapısal sorunlarından biri. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Biz modern insanlar... 12 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları