Kadıköy Çevre Festivali’nden izlenimler

28 Mayıs 2019 Salı

Geçen hafta üç gün boyunca Kadıköy Çevre Festivali için Özgürlük Parkı’ndaydık. Bu yıl üçüncüsü yapılan etkinlik nedeniyle öncelikle Kadıköy Belediyesi’ni kutlamak gerekiyor.
Doğayı korumak için mücadele eden sivil toplum örgütlerinin sesinin duyulmasına katkıda bulundukları için...
Parkların etkin kullanılan mekânlar haline getirilmesini sağladıkları için...
Gelecek kuşaklara daha yaşanılabilir bir dünya bırakmak konusunda çaba harcadıkları için...
İlk iki yıl festivalden haberim olmamıştı ama bu yıl bir duyuruyu tesadüfen sosyal medyada gördüm. Hem konuşmacı olmak için hem de üyesi olduğum Bağımsız Hayvan Hakları Topluluğu’nun stant açması için kendim başvurdum.

Doğa isyanda, çözüm veganlıkta!
Başvuru onaylanınca yapacağım konuşmanın başlığını “Doğa İsyanda, Çözüm Veganlıkta!” olarak belirledim. Çünkü hayvancılık sektörünün çevreye verdiği zararın orada mutlaka dile getirilmesi gerektiğini düşündüm.
Festivali düzenleyenler, etkinlik alanında az atık çıkarılması, atıkların ayrıştırılması ve plastik kullanılmaması gibi konularda dikkatli davranıyor.
Ancak aynı özen parktaki yiyecek satış büfelerinin düzenlenmesi konusunda gösterilmemişti. Çevreye en büyük zararı veren hayvancılık sektörünün ürünleriyle doluydu festival alanı...
Etkinliği ziyarete gelen veganlar, yiyecek bulamadığından yakındaki marketlere gidip alışveriş yapmak durumunda kaldı. Bazıları, “o da veganların sorunu...” diye düşünebilir. Oysa gerçek şu ki, insanların hayvansal ürünlere olan talebi ve hayvancılığın yeryüzüne verdiği zarar, gezegendeki herkesin sorunu.

Dev bir yangını susuz söndürmek...
Geçenlerde Scientific American’da yayımlanan Dylan Moon imzalı bir makalede, “Bir iklim aktivistinin hayvancılığı görmezden gelmesi, su kullanılmadan dev bir yangının söndürülmeye çalışılması gibidir” yazıyordu.
Küresel iklim krizine neden olan en büyük etkenin sera gazı olduğu biliniyor. Bilim, hayvancılığın neden olduğu sera gazı salımının, dünyadaki tüm ulaşım araçlarının (kara, deniz, hava ulaşım araçları ve raylı sistemlerin toplamı) yarattığı sera gazından daha fazla olduğunu kanıtladı.
Temiz su kaynaklarının 1/3’ünü hayvancılık kullanıyor. Her saniye 4-8 dönüm yağmur ormanı hayvancılık nedeniyle yok oluyor. Bunun sonucunda her gün nesli tükenen böcek ve hayvan sayısı 110. Dünya Vahşi Yaşam Fonu’nun araştırmasına göre, dünyadaki biyolojik çeşitlilik kaybının yüzde 60’ı et yüzünden.
Hayvansal tarım, Amazon ormanlarının yüzde 91’ini yok etti. Hayvancılık nedeniyle toprak alanların 1/3’ü çölleşmiş durumda. Ekilebilir toprakların yüzde 70’ini hayvancılık kullanıyor. Denizlerden her yıl yaklaşık 90 milyon ton balık çıkarılıyor ve dünyadaki balık alanlarının 3/4’ü tükenmiş halde.
Araştırmalar, hayvancılık sektörünün, türlerin yok oluşu, okyanuslardaki ölü bölgeler, suların kirlenmesi, doğal yaşam alanlarının kaybı ve iklim krizinin en büyük etkenlerinden olduğunu ortaya koydu.

Yavaş yavaş ölen insanlar ve doğa...
Bu durumda bir çevre festivalinde hayvansal ürünlerin teşvik edilmesi mantığa aykırı. Umarım gelecek yıllarda bu tür etkinliklerde bu konuya özen gösterilir.
Festivaldeki bir panelde, “Dr. İyi Et” adıyla et üretip WhatsApp üzerinden iletişim kuran bir doktorun olması ise tuhaftı. Panele katılan doktorlara hayvansal ürünlerin sağlığa etkisi hakkında soru yönelttiğimde, o doktor sağlık için geleneksel üretimi savundu.
Neyse ki doktorlar arasında gerçekleri dile getiren biri vardı. Prof. Dr. Osman Erk, hayvancılık sektörünün çevre ve insan sağlığı için bela olduğunu anlattı ve şunu söyledi:
Biz hayvanları katlediyoruz ama hayvanlar da toksinleri, doymuş yağlarını, kolesterollerini vererek bizi de zaman içinde yavaş yavaş öldürüyor. Belki de intikamlarını alıyorlar.”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları