Özdemir İnce

İstibdat / müstebit

11 Haziran 2019 Salı

Jön Türklere göre 1878’de Kanuni Esasi’nin askıya alınmasıyla birlikte, tıpkı AKP iktidarında olduğu gibi, “istibdat” (baskı, zorbalık) dönemi başlar. Davranışları meşruti bir meclis tarafından denetlenmediği ve dolayısıyla tamamen keyfi kararlara dayandığı için, Abdülhamid bir müstebittir (zorbadır). Ahmed Midhat’a göre müstebit, ekonomi- politiğin öğrettiklerine kulak asmayandır: “Şu kadar var ki böyle kamu hizmeti olarak alınan vergiden başka eğer bir hükümet ahaliden zorla ve keyfî vergiler alıp da onu dahi kendi bildiği yolda sarf eylerse o hükümet bir zorba hükümet olup zaten hukukun bilimi ve mâliye ilminin ve yasaların dışına çıkmış demek olacağından ekonomi politiğin böyle bir zorba hükümet ile hiçbir münasebeti olamaz. Ekonomi politik kendi özel heves ve kişiliğine tabi olan bir tek insanı bile kendi sınırları dışında sayarak ona karışmadığı halde hiçbir kaide ve kanuna riayet etmeksizin kendi zorba amaçlarını uygulayan hükümeti hiçbir zaman kendi genel kuralları içine alamaz.”(*)
Ahmed Midhat Efendi, kısaca, bir hükümetin ekonominin ilke ve kurallarına aykırı vergi almaması gerektiğini söylüyor. Ekonomi-politik’i uygarlığın anahtarlarından biri sayıyor. Buna aykırı davranılmasını zorbalık kabul ediyor.(**)

***

Ahmed Midhat Efendi, çareyi rejim değişikliğinde arayan Jön Türklere ters düştüğü için ekonomiyi öne çıkarmaktadır. AKP iktidarının sorunları da II. Abdüldamid dönemininkinden farklı değil. Karşımızda hem rejimden hem de ekonomiden kaynaklanan sorunlar var. AKP hükümetleri ve Cumhurbaşkanlığı kabinesi, parlamentoyu yetkisizleştirdiği, anasayayı ve yasaları durmadan çiğnediği, yürütme organı yasama ve yargının görev ve yetkilerini gasp ettiği için karşımızda müstebit (zorba) bir yönetim var. İşleri meşruti bir meclis tarafından denetlenmediği ve dolayısıyla tamamen keyfi kararlara dayandığı için, Abdülhamid bir müstebittir (zorbadır). Aynı şekilde, işleri ve eylemleri özgür ve demokratik bir meclis tarafından denetlenmediği ve dolayısıyla tamamen keyfi kararlara dayandığı için, AKP yönetimi de bir müstebit (zorba) rejimdir.

***

Hangi demokratik ve akıllı bir yönetim, sonuçları somut olarak belli olduğu halde ilk ve ortaöğretimi dinselleştirir; üniversiteyi bilimsellikten uzaklaştır. Müstebit Abdülhamid yönetimi bile eğitim ve öğretimi dinin dogmalarından kurtararak bilimselleştirmek için çaba göstermekteydi. Kendisini ve ailesini her bakımdan çağdaşlaştırmak için içten çabalar göstermekteydi.
Günümüz imamhatip mezunlarının bütün sınavlarda nal toplamasına bakmayıp bütün ortaöğretim okullarını imamhatipleştirenlerin aklı başında vatanseverler oldukları söylenebilir mi? Böyle bir suikastı ancak, işgal ettikleri ülke halkını geri bırakmak isteyen sömürgeciler yapar.
Eski mezunlar da kalite olarak yeni imamhatiplilerden farklı değillerdi. Gözü açık olanları AKP’yi kurdular ve demokrasiden yararlanarak, bırakmamak üzere iktidarı ele geçirdiler. Ardından kendi zenginlerini yaratmak için müteahhitler oligarşisi kurarak “para”ya egemen olup bir yandan AKP’yi, bir yandan yandaş medyayı beslediler. Örtülü ödenek ve belediye kaynaklarını kullanarak bir oy deposu tufeyli sınıfı yarattılar. FETÖ ile işbirliği halinde mülkiye, adliye ve zaptiyeyi ele geçirdiler. Demokrasinin hayat kaynağı Kuvvetler Ayrılığı’nı maymun ettiler; Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Yargıtay ve Sayıştay’ı zincire vurdular; Din ve İman’ı kullanarak Masa ve Kasa’yı ele geçirdiler.(***) YSK marifetiyle seçimler, referandumlar kazandılar. Böylece muratlarına erdiler. Bize de bu rejimin adını koymak kaldı.

(*) François Georgeon, Osmanlı- Türk Modernleşmesi, Yapı Kredi Yayınları, 2013. s.145
(**) Age. s. 144
(***) Din, İman, Masa, Kasa (Tekin Yayınları) adlı kitabımı hatırlayın.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları