Yazgülü Aldoğan

Biz bu açıkoturumu niye izleyeceğiz?

13 Haziran 2019 Perşembe

23 Haziran’da tekrarını yapacağımız seçim, rakipler ve siyasi partilerin ekipleri için adeta bir strateji ve propaganda deneme alanına dönüştü. Hele AK Parti, seçmene rüşvet deniyor, bakıyor olmuyor; tehdit şantaj deniyor, bakıyor yine olmuyor; rakibi küçümsüyor, aşağılıyor, görünmez kılmaya, suç bulmaya çalışıyor; olmuyor, olmuyor. Anketler bir türlü memnun etmiyor! Şimdi sıra geldi televizyona birlikte çıkmaya. Ki buna 17 yıl boyunca RTE, hayır demiş, kendi çıkmadığı gibi adaylarını da çıkarmamış. Binali Yıldırım da İmamoğlu’nun ilk dönemdeki teklifine sıcak bakamamıştı. Şimdi kabul etti. Bir de bunu deneyecek, son çare. Pazar akşamı yıllar sonra iki başkan adayını karşılıklı görmek için biz de ekran karşısında olacağız. Peki biz, yani seçmen, bu programdan ne bekliyoruz? Herhalde hangisine oy vereceğimize karar vermeyi değil!

Kaç kararsız var?
Ekrem İmamoğlu’nun İBB Başkanlığı’nı kazandığı ilk seçim sonuçlarına göre iki aday arasındaki fark, ancak bindelerdeydi. İkisi de yüzde 48 oranında oy almıştı, biri yüzde 48.8, diğeri yüzde 48.2. Bu sayı olarak da 20 bine yakın oya eş geliyordu. Sonradan yapılan itirazlarla geçersiz oylar da geçerli sayıldı ve Binali Yıldırım’ın oyları yükselince aradaki fark 14 bin küsurda kaldı. Bir tek oyun bile önde olmasının seçim kazanılmasına yeterli olduğu demokrasilerde bu iş biterdi. Ama bizde skandal bir kararla sandık devrildi, seçimin yenilenmesine karar verildi madem, şimdi mesele o yüzde 4’lük aradaki seçmeni etkilemek. Karadenizli veya vicdanı sızlamış küçük bir AKP’li seçmen İmamoğlu’na yapılan haksızlığı görüp oyunu değiştirebilir, ama genelde yüzde 48’ler durduğu yerde duruyor. Oy vermeye gitmemiş küskün seçmenle kararsız seçmen etkilenmeye çalışılıyor ki bunların sayısı da gerçekten çok az! Oy vermeye gitmemiş Beyoğlu seçmeni (hiç bu kadar düşük katılım olmamıştı) bu kez öyle bilendi ki İmamoğlu Gönüllüsü bile yazıldı, sandık bekleyecek. Oy vermeye gitmemiş AKP’li küskün seçmen kapısına kadar gelip her türlü seçim rüşveti verilmesine tav olur mu, olursa işe yarar mı? İşte bütün bu sorular herkesin heyecanla beklediği bu canlı yayını biraz olsun önemli hale getiriyor.

Boks maçı gibi
Biz seçmenler bu canlı yayını “Bizim aday ne kadar başarılı olacak?” görmek için bekliyoruz. Tıpkı bir boks maçı izleyecek gibi heyecan yapmamız, bizim aday ötekini dövecek mi telaşından. Ya da münazarada fikirlerini nasıl savunacak, çocuğu sahneye çıkmış anne heyecanı. Yoksa İmamoğlu daha yakışıklı, Binali de pek hım hım diye kemik bir AKP’li takım tutar gibi tuttuğu partisinden vazgeçer mi? Peki, şimdiye kadar bu oturumlar seçmeni hiç mi etkilememiş? Turgut Özal, Necdet Calp’e karşı masaya vurup da köprüyü satarım derken havasını ve oyunu artırmıştı. Mesut Yılmaz da Çiller’e sinirlenip önündeki kurabiyeleri yerken havası kaçmıştı. Ama bu kez sosyal medya ve havuz medyası diye iki gerçek var.

Sosyal medyanın gücü
İktidar görsel ve yazılı basının neredeyse tümünü elinde tutuyor. Ekrem İmamoğlu’nu medyada göstermemek, hatta karalamak, havuz medyası için çok kolay oldu. Ama sosyal medyayı kontrol edemediler, edemezler. Ve İmamoğlu bu mecrayı çok iyi kullandı. İlk çıktığında kimsenin tanımadığı İmamoğlu’nun bugün resmi Twitter hesabını 2.6 milyon kişi takip ediyor. İşsizlere bedava ulaşım gibi çok can alıcı vaatler açıkladığı son paketini iki TV dışında hiçbir haber kanalı canlı girmedi, ama 193 bin kişi canlı izledi ve 10 bin kişi rt yaptı, 6 bin de yorum var; o program Instagram’dan 200 bin kez izlendi, 60 bin beğeni var! Buna Instagram (5 milyon takipçi) ve Facebook (2 milyon takipçi) hesaplarını da eklediniz mi İmamoğlu, tiraj ve reytingleri yerlerde sürünen havuz medyasını sosyal medya ile silip süpürüyor, kusura bakmayın. Mazbatasının elinden alındığı gece Beylikdüzü’ndeki buluşmada ne diye haykırıyordu: “Gençliğimiz var, umutlarımız var, heyecanımız var.” Ve morali yerlerde, hakkı yenmiş bir topluluğu yeniden ayaklandırıyor, “Her şey çok güzel olacak” diye umutlandırıyordu. Çünkü insanlar güzel ve iyi şeyler duymak istiyor. Gülen yüzü, heyecanı ve umut dolu vaatleriyle sosyal medyanın “kedi”si şimdi İmamoğlu. Havuz medyası oluşturmak için harcanan para boşa gitti. TRT’ye akıttığımız milyarlar gibi. Bakın orada bir açıkoturum bile yapamıyor, herkesin izlemesi için mecbur kalıp tarafsız stüdyo buluyor, tarafsız moderatörü de yandaş olmadığı için haber bültenleri hep birinci olan özel bir kanaldan çağırıyorsunuz. Sonunda hak yerini buluyor, gerçeklerin açığa çıkmak gibi bir huyu oluyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları