Şahin Aybek

Niye her şehire bir üniversite kurmak yerine her mahalleye iyi bir anaokulu kurmalıyız?

09 Eylül 2019 Pazartesi

 

Anaokulunda Yapılan Yatırım Karşılığını Ekonomik Olarak da Bire Yedi Olarak Vermektedir

Eğitim tartışmalarından biri de eğitimin hangi kademesine ağırlık verileceğidir. Öyle ki bir başka yazının konusu olmakla beraber Tuba Ağacı Nazariyesi de bizim eğitim tarihimizdeki renkli eğitim tartışmalarından biridir bu yönüyle. Elbette eğitimin her kademesi önemlidir ve tüm kademeler birbiriyle etkileşim halindedir. Ama sorun eğitime ayrılan bütçenin arttığına ve bu artan bütçenin nasıl kullanılacağına gelince, bütçenin artmasıyla beraber önemli olan bütçenin nasıl kullanılacağıdır. İşte burada dünya eğitim çevreleri bütçede hangi eğitim kademesine öncelik verileceğini tartışmaktadır. Pedagojik teoriler açısından elbette insan beyninin büyük kısmının ilk 3 yaşta oluştuğunu ve ilk yedi yılın kimlik oluşumunda büyük rol oynadığını zaten aşağıda detaylarıyla ele alacağız. Bu yönüyle de veliler ve sistem başlangıçta çocuğa ne kadar çok yatırım yaparlarsa ilerde işleri o kadar kolay olacaktır. Ve anaokulunda yapılan yatırım karşılığını ekonomik olarak da bire yedi olarak vermektedir Nobelli iktisatçıya göre. Bu nedenle de elbette üniversite eğitimi önemlidir. Ama her ile bir üniversite açmak yerine her mahalleye iyi bir anaokulu kurmak ülkemizi inanılmaz ileriye götürecektir. Şimdi bu fikri temellendirmek adına farklı yönleriyle anaokulu döneminin önemini anlamaya çalışalım.

Kaliteli Bir Yaşamın İlk Önemli Koşulu Erken Çocukluk Eğitimidir

Kaliteli bir yaşamın ilk ve önemli koşulu erken çocukluk döneminde çocuklarımızın beyin gelişimi, bilişsel gelişim, dil, fiziksel-motor, duygusal ve sosyal açılardan iyi bir eğitim almasından geçiyor. Dünya genel olarak 0-8 yaş aralığını erken çocukluk olarak kabul etse de, birçok kaynak 0-6 yaş aralığını erken çocukluk olarak tanımlamaktadır. Şimdinin çocukları yarının yetişkinleri olacaklarından bu yaş grubunu ve bu dönemki eğitimi önemsemek gerekmektedir. Ne ekersen onu biçersin ve ağaç yaş iken eğilirden hareketle, ülkemizin geleceğini merak ediyorsak büyücülere değil, bunu erken çocukluk dönemindeki öğretmenlere sormak gerekiyor. Nitekim ülkemizin geleceğini belirleyecek olanları bu öğretmenler yetiştiriyor. Çünkü sağlıklı ve güçlü bir toplumun inşası da bu dönemden geçiyor. Ve bu konu sadece toplumu kalkındırması ve sağlıklı yetişkinler adına değil, bir temel çocuk hakkı olduğu için de önemlidir.

Anne Babalar Erken Çocuklukla İlgili Bilinçlendirilmelidir

Erken çocukluk dönemi, çocuğun öğrenmelere açık olması, öğrenmelerin hızlı gerçekleşmesi ve tüm kişiliğin alt yapısının atılması boyutuyla şansa bırakılamayacak ve evde plansız geçirilemeyecek kadar hayati bir dönemdir. Bu dönemde, çok bilinçli ve dikkatli olunması gerektiğinden; çocuklar rastgele bakıcılara ve evde yakınlara bırakılmamalıdır.Bunun için anne ve babaların erken çocukluk dönemiyle ilgili bilinçlendirilmeleri gerekmektedir. Ayrıca erken çocukluk eğitimi veren kurumlar iyi seçilmelidir. Bu dönemde çocuklar kendi yetenek, özellik ve ilgi alanlarını tanımadıklarından, onlarla ilgilenen yetişkinler dikkatli olmak zorundadırlar. Tüm bunların sonunda çocuk kendi bedenini tanıyacak, öz bakım ihtiyaçlarını karşılayabilecektir. Çocuk bu dönemde sosyalleşecek, paylaşma ve yardımlaşma gibi beceriler kazanacak, cinsel kimliğini kazanarak benliğini geliştirecektir.

Erken Çocukluk Döneminde Eğitim Niye Önemlidir?

Bu dönemde verilecek sağlıklı bir eğitimle çocuğun her açıdan gelişmesi, ilköğretime hazırlanması, ilerleyen yıllarda daha başarılı olması, daha az suç işlemesi, temel davranışları öğrenmesi, kendi dilini ve ikinci bir dili kolayca öğrenebilmesi, sorumlu ve işbirliği içinde çalışabilmesi, kendini daha rahat ifade edebilmesi sağlanacaktır.

Peki, Daha İyi Erken Çocukluk Eğitimi İçin Ne Yapmalı?

Bu döneme dair geliştirilecek tüm politikalar bütüncül bir şekilde ele alınmalıdır. İlkokul öncesi dönemin tamamını ele alacak şekilde eğitim yanıyla beraber, tüm yanlarını ele alarak incelemek gerekmektedir. Ayrıca, erken çocukluk eğitimi, erişilebilirlik sağlanarak, olabildiğince erken dönemlerden başlatılmalıdır. Konunun eğitim boyutuyla beraber; sağlık, sosyal politika ve istihdam yönleri de ele alınmalıdır. Ve de erken çocukluk eğitimini tek bir bakanlığın yönetmesi sağlanmalıdır. Aileler bu konuyla ilgili pedagojiye uygun bir şekilde, ilgili kurumlarca uygun yöntemlerle eğitilmelidir. Ama en önemlisi, erken çocukluk eğitimiyle ilgili toplumsal bir farkındalık oluşturulmalıdır.Bu yönüyle toplumu merkeze alan projeler uygulanarak, kamuoyunda seslendirilmelidir.

Erken Çocukluk Eğitimi Olabildiğince Erken Yaşa Çekilip; Profesyonelce Yürütülmelidir

Ülkemizdeki erken çocukluk eğitimi veren kurum sayısı arttırılmalı ve daha profesyonelleştirilmelidir. Yine toplumumuzdaki geleneksellikten kaynaklı olarak bu iş sadece annenin işi gibi algılanmaktadır. Babalar daha fazla bu işin içine çekilmelidir. Devlet bu dönem için de daha fazla teşvik uygulamalıdır. Bu yönüyle, özellikle, 0-3 yaş grubundaki kurum sayısı arttırılmalı ve bu dönemdeki eğitimin ve bakımın kalitesi arttırılmalı ve ciddi bir şekilde denetlenmelidir.

Erken Çocukluk Dönemi Enstitüleri Kurulmalıdır

Erken çocukluk dönemi, enstitüleri kurulup üzerine araştırmalar yapılması gereken ve bu yolla da daha da güçlendirilmesi ve önem verilmesi gereken bir alandır. En değerlimiz olan çocuklarımızın bu yıllarını boşa harcamamalı ve çocuklarımızı rastgele insanlara baktırmamalıyız. Evde çocuk bakacak kişilerin yasayla meslek tanımları yapılmalı ve üniversitelerden en az ön lisans diploması olmayanlar bu işi yapmamalıdırlar. Ve MEB, ülkemizin geleceğini büyücülere değil; erken çocukluk öğretmenlerine sormamız adına gerekli bütün çalışmaları yapmalıdır.

Yedisinde Neyse Yetmişinde de Odur. İlk Yedi Yıl Bana Ver Geriye Kalan Altmış Üç Yıl Senin Olsun.

Çocuklar Yetişkin Olunca Müdahale Etmek İçin Çok Geç

Bir Kum Havuzu O Kadar Çok Şey Öğretir ki

Bizim kültürümüzde, kişinin çocukluğundaki huylarının özelliklerinin değişmeyeceği, ihtiyarlığında da süreceği anlamında; yedisinde neyse yetmişinde de odur deriz. Yine bu bağlamda, çocuğun yedi yaşına kadar çeşitli huylar edinip, ihtiyarlasa da bu huyların değişmeyeceği anlamında can çıkmadan huy çıkmaz deriz. Bunlar daha çok günlük bilgiye ve deneyime dayalı halk felsefemizdir. Burada anlatılmak istenen tam da bu kitabın adı gibidir. Ne biliyorsam anaokulundan öğrendim… Kişi anaokulu döneminde hem öğrenmelere çok açıktır hem de hızlı öğrenir verilen her şeyi. Düşünsenize o dönemde bir çocuk bir kum havuzundan bile o kadar çok şey öğrenir ki; her şeyi paylaşmayı, adil oynamayı, insanlara vurmamayı, kendisine ait olmayan bir şeyi almamayı vs.

İlk Yedi Yıl Bana Ver Geriye Kalan Altmış Üç Yıl Senin Olsun

Evet ne de güzel bir atasözü olur değil mi? İlk yedi yıl bana ver çocuğu, geriye kalan altmış üç yıl senin olsun. Bir binanın temelinin olması gibi, insanın temeli de ilk yedi yılda atılır. Bu temel eğitim sistemi ve aile içinde ne kadar desteklenirse bu çocuk o kadar sağlıklı olur, ilerleyen yıllarda. Modern psikoloji teorileri özelde gelişim psikolojisi de bunu desteklemektedir. Sigmund Freud’un psikoseksüel kişilik kuramına göre de özellikle ilk üç dönemde (oral-anal-fallik) yani ilk altı yaşta yaşananlar bireyin kişilik özellikleri üzerinde belirleyici ve önemlidir. Yine Freud’un takipçisi sayacağımız Erik Erikson’da psikososyal kişilik kuramında bu ilk üç dönemi çok önemser ama Freud’dan farklı olarak ilk altı yıl yaşananların ileride bu statiklikten kurtulabileceğini savunur. Erikson bu dönemlerin temel güven, özerklik ve girişimcilik özelliklerinin kazanılması adına önemli olduğunu savunur.

PISA’da Başarılı Ülkelerde Okul Öncesi Okullaşma %100’dür

Gerek bizim kültürümüzdeki yedisinde neyse yetmişinde odurun, gerekse de çağdaş kişilik kuramlarının ortaya koyduğu gerçeklik 0-7 yaş aralığının eğitim adına ne kadar önemli olduğudur. Bu dönemde verilecek eğitim, ebeveyn-çocuk ilişkileri, sıcak, sevecen, hoşgörülü ve izin verici yaklaşım biçimleri bütün kişiliğin gelişimini etkilemektedir. MEB’in okul öncesi eğitimin zorunlu hale getirileceğini açıklaması önemlidir. PISA’da başarılı ülkelerde okul öncesi okullaşma oranı %100’dür. Okul öncesi eğitimin zorunlu hale getirilmesi ve bu dönemdeki okullaşmanın arttırılması ülkede devrim etkisi yapar. Çünkü okul öncesi eğitimle; çocuğun ilköğretime geçişi kolaylaşır, daha bir sosyal insan olur, öz bakım becerilerini kazanır, gelişim süreci yakından takip edilir ve çocuk evden sonra düzenli bir yaşama alışır.

Çocuklar Yetişkin Olunca Müdahale Etmek İçin Çok Geç

MEB; insanlara ne biliyorsam hepsini anaokulundan öğrendim dedirtebilmek için bir an önce okul öncesi eğitimle ilgili hedeflerini hayata geçirmelidir. Nobel ödüllü iktisatçı James Hackman; “Çocuklara yatırım yapmak için, onların bir yetişkin olmasını bekleme lüksümüz olmadığı gibi, onlar okula başlayana dek, bekleme lüksümüz de yok. Çünkü o zaman müdahale etmek için çok geç olabilir.”,der. MEB’in tüm paydaşları işin içine katarak 0-7 yaş aralığı çocuk eğitimine önem vermesi ilerleyen yıllarda kendi işini de kolaylaştıracaktır.

İşte tüm bu bilgilerin ışığında her şehre bir üniversite açmak yerine her mahalleye iyi bir anaokulu kurmak ülkemizi inanılmaz ileriye götürecektir. Türkiye Hepimizin Eğitim Hepimizin…









Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları