Aydın Engin

Gırtlaklama Beni Ey Burhan Kuzu!..

05 Şubat 2015 Perşembe

Bugünlerde bizde ya da başka bir gazetede, TV’de, radyoda filan “Aydın Engin gırtlaklanmış halde ölü bulundu” diye bir haber okursanız şaşırmayın...
Bir faili meçhule filan kurban gitmiş değilim; “failim meşhur”dur.
Ben Ahmet Hakan’ın yalancısıyım. Hürriyet’te her hafta yaptığı “Çarşamba Sohbetleri”nde Burhan Kuzu’yu karşısına almış; sohbetin başlığını da nal gibi harflerle “Gırtlaklamak istiyorum” diye çakmış.
Gel de okuma...
Okudum.
Gel de ürperme...
Ürperdim.
Anayasa profesörü (Valla öyle. Miletvekili olmadan önce hukuk fakültesi öğrencilerine anayasa hukuku öğretirmiş) Burhan Kuzu bilincini altüst yani tersyüz etmiş ve kükremiş:
- Başkanlık sistemi diktatörlük getirir diyenleri gırtlaklamak istiyorum.
N’olcak şimdi? Ben, amasız, fakatsız, lakinsiz “Başkanlık sistemi diktatörlük getirir” diyenlerdenim; demekle yetinmeyip birkaç kez bunu harbiden yazanlardanım.
Şimdi ben ne yapayım?
Zaten Hrant Dink’in öldürüldüğü 2007’den beri “yakın polis koruması” altında berbat bir günlük hayatım var. Acaba “Bir yetmez, iki üç koruma polisi daha isterim” diye dilekçe mi yazsam?
Tamam, Burhan Kuzu aslında “hoşsohbet” denen insanlara yakındır; mülayim görünür. Ama meğer bu “bilinçüstü”ymüş. Şimdi bilinçaltı açığa çıktı. Gırtlaklamak fiilini şiddetle istediğini kendi söyledi. Olmaz olmaz demeyin, bakarsınız bir yerlerde karşılaşırız ve benim gırtlak...
Anneeee!..

***

Burhan Kuzu’nun tersini düşünenleri gırtlaklamak istediği, bencileyin epey meslektaşın açıkça karşı çıktığı başkanlık sistemi, Mars’ta, Ay’da kurulmayacak. Haydi yeryüzüne inelim, İskandinav ülkelerinde, kurucu babaların kılı kırk yararak hazırladıkları ve Başkan’ı boğucu bir hukuk ve parlamento çemberi ile kuşatan ABD’de değil, Türkiye’de kurulacak.
Buna “he” demek, bu sistemin demokrasiyi geliştireceğine inanmak, “başkan”ı halkın seçmesini demokratik bir adım olarak değerlendirmek, koyunların kendilerini mezbahaya götürecek çobanı özgür iradeleriyle seçmesinden farksız...
Benim itirazım büyük Türk büyüğü Tayyip Erdoğan’ın başkan olması ihtimalinden kaynaklanmıyor. Literatürde “Asya despotik devleti” diye anılan ve kaçınılmaz olarak devlet tapıncını yurttaşların (eskiden tebaanın, uyrukların) bilincine kazıyan bir sistemin bu topraklarda epey derinlere kök salmışlığını bilmekten; defalarca tanık olmaktan; mahkemesinde, hapishanesinde defalarca ve dolaysız yaşamaktan kaynaklanıyor.
Aynı literatürde böyle bir devlet “kahhar ve kerim” olarak da tanımlanır.
Kahhar yani kahreden. Bu toprakların insanları bunu çok gördü.
Kerim, yani esirgeyen, bağışlayan, koruyan, kollayan. Bu toprakların insanları bunu az gördü ve sık sık da “hiç” gördü.
-Galiba- başka hiçbir dilde “devlet baba” diye bir terim yok. Bizde ise günlük dilde bile sıkça kullanılan bir terim bu ve “baba dediğin ister döver ister sever” önkabulünü de içeriyor.
Dahası başkanlık sistemini getirmek isteyen siyasal gücün yapacağı anayasayla, demokratik bir devletin olmazsa olmazı “kuvvetler ayrılığı” ilkesinin cenaze namazı için saf tutmamız gerekeceğini bilmekten kaynaklanıyor. AKP iktidarında iyice şahlanan, ancak ondan önceki iktidarlarca da yargı denetiminin bir ayak bağı, bir demokratik bela olarak görüldüğünü bilmekten, hem de iyi bilmekten kaynaklanıyor...
Eh, tarihsel kökleri de olan bir zihniyetin kol gezdiği yurttaşlık (tebaa, uyruk değil yurttaşlık) hakkını topu topu 92 yıl önce, hem de bir yurttaşlık hakkı mücadelesi vermeden kazanmış; demokrasiyle, üstelik oldum bittim şaşı, kör, topal kalmış bir demokrasiyle topu topu 65 yıl önce tanışılmış bir ülkenin insanlarıyız.
Bu koşullarda hukuksal denetimden neredeyse tümüyle arındırılmış bir devletin “başkanlık sistemi” ile yönetilecek olması sadece ve sadece diktatörlüğe yol açar ve orada fazla kalmayıp faşizan bir rejime evrilir...
Böyle yazdığım, böyle düşündüğüm için de Burhan Kuzu beni...
Anladınız...
Yapabileceğim bir şey yok. Tek yapabileceğim...
Şimdi bu yazının başlığını bir kere daha okuyun lütfen...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları