İşsizlik

20 Kasım 2008 Perşembe

Ekonomik kriz konuşulmaya başlandı ya, gelsin işten atmalar, yeni işsiz orduları...

İşsizlik sanki hiç yokmuş da krizle ortaya çıkan kötü bir şeymiş gibi gösteriliyor.

Öyle mi?

Çalışmak bireylerin anayasal hak ve görevlerinden biri. Her insanın sahip olduğu bir hak. İstemesine karşın bu hakkı kullanabilme olanağı bulamayanlara da işsiz deniyor.

İşsizlik böyle bir şey midir? Yani insanın yalnızca gidecek bir işinin olmaması durumu mu?

İşsiz bir insan aile içinde, toplumsal çevresinde kendini nasıl hisseder?

Bir işe yaramayan, çalıştırılmaya gerek görülmeyen, değersiz biri.

Kendimi bildim bileli, kahvehaneleri hiç boş görmedim. Sabah açılışından akşam kapanana kadar buraları dolduran insanlarımız ne iş yapar? Kendilerini böyle bir hayatın içinde nasıl hissederler?

Evinin ekmeğini kazanamayan milyonlarca insan, akşamları kapıdan girdiklerinde ailelerine ne söyler?

İşsiz olma, insan bireyinin üzerinde nasıl çok katmanlı, ağır bir baskı oluşturur?

***

Şirketler kârlı olduklarında ekonomi çok iyi, işler durgunlaştığında, kârlar azaldığında her şey çok kötü.

Bu mudur ekonomi bilimi?

Fabrikalarda, mali kuruluşlarda hiç mi insan çalışmaz? Bu insanların bireysel dünyaları değil midir, ulusları, dünya ailesini oluşturan?

Sermaye düzeninin insan unsurunu bunca dışlamış olması, insan soyunun gördüğü en büyük aşağılamalardan biri değil mi?

Her insanın bireysel ve toplumsal onurunu koruyacak bir işte çalışması, kazancı ve yaşam düzeyiyle kendini insan hissetmesi gereği vardır. Bu gereklilik devletlerin ve insanlığın temel sorunlarındandır. Ekonomi politikaları, insan odaklı olarak düzenlenmedikçe yalnız şirketler, ülkeler değil, dünya da batmaktan kurtulamayacaktır.

***

Dünyayı değiştirmiş nice düşünür ne iş yapardı?

Bildiğim bir şey varsa o da hiçbir şey bilmediğimdirdiyen Sokratesin her gün gittiği bir işi var mıydı?

Düşünüyorum, öyleyse varım diyerek insanoğluna en büyük düşünce miraslarından birini bırakan Descartes işsiz miydi?

Annemin gidecek bir işi yoktu ama onu işsiz gördüğümü hiç anımsamıyorum. Eli makas tutabildiği sürece dikiş dikmişti. Konu komşuya, tanıdıklara, eşe dosta, çoluk çocuğa...

Yatağının üzerinde pijamalarıyla bağdaş kurarak kucağındaki daktilosuyla yazılar yazan Nurullah Ataç çalışıyor muydu, yoksa bir eğlencenin mi peşinde koşmaktaydı?

Ya Dalgacı Mahmutşiirinde,

İşim gücüm budur benim,

Gökyüzünü boyarım her sabah,

Hepiniz uykudayken.

Uyanır bakarsınız ki mavi.

Deniz yırtılır kimi zaman,

Bilmezsiniz kim diker;

Ben dikerim.

Dalga geçerim kimi zaman da,

O da benim vazifem

diyen Orhan Veli, nasıl bir iş yapardı?

İnsanların kendilerini iyi, yararlı hissedecekleri işleri yapmalarını sağlamak, devletin temel görevlerindendir. Bu görevini yerine getirememiş yönetimlerin başka konularda da konuşabilme, hele hele övünebilme haklarının hiç olmaması gerekir.

Her köşebaşında, işsiz insanlarla dolu kahvehaneler ülke yöneticilerinin aynaları olmalı, arada bir oralara bakıp yeniden asal görevlerini, yani insanları mutlu etme görevlerini düşünmelidirler.

[email protected]



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yüz Yıl Önce Balkanlar 26 Aralık 2012

Günün Köşe Yazıları