Erdoğan, Dolmabahçe Mutabakatına da Karşı

22 Mart 2015 Pazar

DİYARBAKIR - Bu Nevruz, önceki yıllardan daha büyük kalabalık var Diyarbakır’da…
Önceki yıllardan daha az Türkçe var.
Önceki yıllardan daha çok umut ve özgüven var.
On binlerce insan, mart yağmuru altında, ellerinde saçı ağarmış fotoğrafını taşıdıkları adamın yeni mesajını bekliyor.
O mesajı okuyacak Sırrı Süreyya Önder sahneye çıktığında yağmur duruyor, güneş açıyor, ancak okunan mesaj, “40 yıllık silahlı mücadelenin artık sürdürülemez noktaya geldiğini” vurgulasa da, “Eşme ruhu”na atıf yapsa da, beklenen müjdeleri getirmiyor.
PKK kongresi için tarih vermiyor.
Hükümete somut bir çağrı içermiyor.
Yani, Şark cephesinde yeni bir şey yok.

Erdoğan Dolmabahçe mutabakatına karşı
“Yeni şey”, Garp cephesinde; hükümette…
Öcalan’ın mesajından önce Erdoğan’ınki ulaştı Nevruz meydanına…
Cumhurbaşkanı’nın Kiev gezisini izleyen gazetecilere söylediği sözler, kulaktan kulağa taşındı.
Kendisi yurtdışındayken gerçekleştirilen “Dolmabahçe mutabakatı”na da tavır almıştı Erdoğan…
Bunu yanlış bulduğunu söylemişti.
Bu itiraza, “İzleme Heyeti’ni gazetelerden okudum. Olumlu bakmıyorum” sözünü ekleyin.
“Kürt sorunu yoktur”la toplayın. Hükümet’le Saray arasında oluşan derin yarığa ulaşırsınız.

Arınç’ın isyanı
Meydandan dönerken “Hükümet bu adımları Erdoğan’dan habersiz atabilir mi”yi tartışıyorduk ki, Arınç’ın demeci patladı.
O da bizim gibi, “Bilmemesi mümkün mü” diyordu.
Erdoğan’a ilk kez bu kadar net ve sert tavır alıyordu.
Öcalan’ın Nevruz mesajını, Cumhurbaşkanı’nın açıklaması nedeniyle değiştirdiğini ima ediyordu.
Üstelik “İzleme komitesini uygulamakta kararlıyız” diyerek meydan okuyordu.
HDP-İmralı-Kandil hattında uyuşmazlık beklenirken, asıl büyük uyuşmazlık, Hükümet ile Saray arasında çıkıyordu.

Süreç, rakiplerine yarıyor
Peki ne oldu da Erdoğan, fitilini bizzat ateşlediği süreci çelmelemeye başladı?
Neden pekâlâ bildiği gelişmelerden habersizmiş gibi yapıyor?
Neden Başbakanı’nı uluorta şamar oğlanına çeviriyor?
Bunun nedenini, aynı saatlerde Ankara’da, “Dolmabahçe’deki 10 madde, Türkiye’nin bölünmesinin yol haritasıdır” diye haykıran Bahçeli’nin oy devşirmesinde aramak lazım.
Erdoğan’ın çözüm süreci, kendi tabanında çözülme yaratırken en çok iki rakibine, MHP ve HDP’ye yarıyor. O da bunu görüyor.
İki taraf arasında pazarlık yürütülüyormuş da üçüncü bir taraf da bunu gözlüyormuş havası yaratmak istemiyor.
Dolmabahçe’deki müzakere görüntüsüne itiraz ediyor.
İzleme Komitesi’ni İmralı’ya göndermek istemiyor.
“Sorun, isimlerde değil yani; yöntemde…”

Başkanlık sistemini pazarlıyor
Bir siyasi gözlemcinin tahminine göre ise “Alttan alta başkanlık sisteminin propagandasını yapıyor”.
“Görüyorsunuz işte; böyle yürümüyor. Hükümet ayrı, Cumhurbaşkanı ayrı telden çalıyor. Başkanlık şart” demeye hazırlanıyor.
Ama öyleyse tehlikeli bir oyun oynuyor.
Bizzat başlattığı sürecin önünü tıkıyor.
Ve ilk kez hükümeti, alenen kendisine karşı çıkıyor.

Davutoğlu ne yapar?
Bundan sonra ne olur?
Davutoğlu, daha önceki krizlerde olduğu gibi yine geri adım atıp “Yok canım kan değil o, kızılcık şerbeti içtim” der mi? Dolmabahçe şovunu unutup izleme komitesini doğmadan gömer mi?
Yoksa Arınç’ta dile gelen “Yetti gari” bıkkınlığı diğer bakanlara ve de nihayetinde Başbakan’a sirayet eder mi?
O da dünkü yarım yamalak serzenişlerinin ötesine geçip Arınç gibi, “Ülkeyi yöneten hükümettir” demeye cesaret eder mi?

Ölüm bile yoruldu
Seçime 80 gün kala taşlar yerinden oynamaya başladı.
Dileyelim bu akıl tutulmaları, fırsat kollayan provokasyonları tetiklemesin.
Yazımızı, dün Diyarbakır meydanında, bir karton kapağa elle yazdığı pankartı sallayan yurttaşın, Nevruz’u Dünya Şiir Günü’yle buluşturan çığlığıyla bitirelim:
“Dağlar, insanlar, hatta ölüm bile yorulduysa, şimdi en güzel şiir, barıştır.”
Ölüm bile yoruldu artık… Barışa kıymayın!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları