Server Tanilli

Türkiye Nereye Gidiyor? / 8

29 Kasım 2008 Cumartesi

Yeni bir yol açmak için...

 

27 Mayıs Devrimi’ni izleyen “60’lı yıllar” çok iyi hatırlanır.

Onların bir getirdiği de, partiler tablosundaki yenilikti: Demokrat Parti’yi sürdürecek -Süleyman Demirel’in- Adalet Partisi, çok geçmeden kurulur ve 1965 seçimlerinde iktidara gelir. Karşısındaki Türkiye İşçi Partisi (TİP) ise, bir yeniliktir: Sosyalizmi savunmaktadır. Yine karşısındaki Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), büyük bir değişiklik içine girer: İsmet Paşa, “Ortanın solu” tartışmasını başlatır. Görünen odur ki, CHP, TİP’in sosyalizmine karşılık, “sosyal demokrat” bir parti olacaktır. Batı’ya yakışır bir gelişme!

Ne var ki, TİP’in sosyalizmi fazla sürdürülmez, kapatılır. CHP’ye gelince, Bülent Ecevit, ortanın solu’ndan bir sosyal demokrat parti çıkaracak ve onu 70’lerde -bir aralık- iktidara geçirecektir. Ancak, bu düş fazla sürmeyecektir.

12 Eylül felaketi gelecek, ilk yaptığı da partileri kapatacaktır.

Bir süre sonra, partilere izin gelecektir: Ecevit, Demokratik Sol Parti’yi (DSP) kurarken; CHP adına konan yasaklama kalktığında, Deniz Baykal da gelip CHP’yi ihya edecektir.

Ne yapacaktır bu iki sosyal demokrat?

İki partiyi birleştirme söyle dursun, uzlaşma beklenen en basit konularda bile birbirleriyle didineceklerdir: Ankara başta olmak üzere, çoğu yerde belediyeleri kaybetmek bunun sonucudur.

Bu arada, DSP bir “aile partisi” olup çıkar; bu arada, bir ikincisi Sosyal Demokrat Halk Partisi (SHP) kurulur; CHP de, sosyal demok- ratlığa ait ne varsa kaybedip bugünlere bir “hantal parti” olarak gelecektir. Ülkenin bir “yol kavşağı”na sürüklenmekte olduğu bu çok “duyarlı dönemde” çareler arıyoruz.

Şu konu üzerinde de durmalıyız: 21. yüzyıla girdiğimiz sıralarda, Türkiye, tam bir kuşatma ya da dayatma altındaydı. Gerçekten, ülkenin devlet yapısı çökertilmek istenirken, ekonomisi de yeni dünya düzeninin bir tür sömürgesi haline getirilme girişimi ile yüz yüzeydi. Buna ancak “ulusal bir hareket”le karşı çıkılabilirdi. Öte yandan, ülkeyi bu hale düşüren sağcı partilerin yapacakları bir şey olmadıkları gibi iş, sosyal demokrat partileri de aşmıştı.

Böyle bir ortamda yapılması gereken, var olan sisteme karşı bir “antitez” oluşturmak ve sorunlara, “radikal, yenileştirici ve devrimci” bir çözüm bulmaktı. Cumhuriyeti kuranlar da, böylesi bir yolla bir “toplum tasarısı” ortaya koymuş, çağdaşlaşmanın, aydınlanmanın yollarını açmışlardı; o hareket başlangıç noktası olarak alınabilir ve kendi içinde demokratik olacak böyle bir hareket ya da parti, gençliği de arkasına takabilirdi.

İşte, o sıralarda bir grup aydın, Profesör Mümtaz Soysal’ın düşüncelerinin aydınlığında, Bağımsız Cumhuriyet Partisi’ni (BCP) kurdular ve bugün de ayaktadır: BCP, gerçekte sıradan bir sosyal demokrat parti olmayıp onu aşan bir kuruluştur. Yeni bir sürecin temsilcisidir.

Önemli olan da, işte bu süreçtir.

1929 Büyük Bunalımı’nın ardından bizde olan bitenleri de hatırlatmanın sırasıdır: 1923 İzmir İktisat Kongresi’nden sonra beyinlere kazınan “liberal” yolla kalkınmanın bir şeyler kazandırmadığını, ülkenin yazgısını ellerinde tutanlar 1929 Büyük Bunalımı çattığında gördüler. O ıssız ortamda, çare, doğrudan doğruya devletin kollarını sıvamasıydı: Türkiye’de sanayinin temelleri işte böyle atıldı ve yükseldi. Kapitalizm de böyle pekişti ve “üretim”e dayanıyordu.

Ne var ki, 1979’da onun yönü, üretimden alınıp “tüketim”e çevrildi.

AKP, bu yanlışın en rezil temsilcisidir: Dışarıdan tüketim adına gelen sermayeye kapılar ardına değin açılırken, içerdeki kurulu üretken sanayi “babalar gibi” satıldı, yok edildi.

Düşmanın bile yapmadığını yaptılar...

Günümüzde, korkunç alametler belirdiğinde, korktuklarımız -dileriz- gerçekleşmesin. Ama duyduğumuz korkular, sadece bu kaygılar, bizi bir karara da götürmelidir: Türkiye’nin 1950’lerle tıkıldığı kalkınma yolunun yanlış olduğunu; 1979’larla saplandığımız “tüketim toplumu” yolunun ise daha beter bir yanlış olduğunu, hemen bir iktisat kongresini toplayıp, enikonu tartışıp yeni bir yola girmemiz gerektiğini ilan etmeliyiz.

Yeni bir yolu açacak olanlar da, yurtsever, ilerici, Cumhuriyetçi, demokrat ve devrimci güçlerdir.

EY TÜRKİYE’NİN YURTSEVER, İLERİCİ, CUMHURİYETÇİ, DEMOKRAT VE DEVRİMCİ GÜÇLERİ BİRLEŞİNİZ!..

 

(Bitti.)



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Türkiye Nereye Gidiyor? 10 Ağustos 2009
Masal ve Gerçek... 7 Şubat 2009

Günün Köşe Yazıları