‘Post-mortem’ İslâmcılık: AKP

21 Ekim 2015 Çarşamba

Düne kadar, daha doğrusu 7 Haziran seçimlerine gelene kadar bir siyasi-ideolojik hareket olarak AKP’yi “post-İslâmizm” örneği saymayı tercih etmekteydim. Fakat esasen Gezi olaylarından beri belirginlik kazanmış olsa da 7 Haziran sonrasında iyice kristalleşmiş şekilde hem kendi içinde, hem de Türkiye genelinde “kâbus” bir tek adam hareketine dönüşmüş parti pratiğine bakıldığında bu tabir de açıklayıcı gücünü yitirmiş görünüyor.

AKP artık post-İslâmizm’den öte, İslâmcılığın “post-mortem” (ölüm-sonrası) halini temsil eden bir hareket.

Daha da uca çekelim: AKP, İslâmcılığın “zombileşmiş” hali…

***

İslâmcılık tartışmasına uzun uzadıya girmek istemiyorum. Fakat insanlık için “iyi- doğru-güzel” bir yeni dünya inşa etme yolunda bir erek, arayış, ütopya olarak İslâmcılığın bittiği, bunun Türkiye özelinde karşılığının da AKP olduğu, bizzat yıllarca İslâmcı hareketin içinde olmuş isimler tarafından uzun zamandır dillendirilmekte. Şu aralar da medyada yine gündemde.

Öte yandan, Humeyni’den sonra İran’daki değişmelere bağlı olarak 1990’lardan itibaren Asef Bayat tarafından önerilmiş “post-İslâmizm” tabirinin Türkiye özelinde karakteristik karşılığının AKP olduğuna da epeydir vurgu yapılmakta. Bu bakımdan, daha önce de değindiğimiz, Prof İhsan Dağı’nın AKP’yi post-İslamizm örneği olarak tartışmaya açtığı akademik makalelerine ve gazete yazılarına bakmak yeter.

                                                                            ***

Kısaca belirtmek gerekirse post-İslâmizm, İslâmcılığın kapitalizmle barışık hale gelmesine işaret.

Bu aşamada İslâmcılığın “kültürel” arzusu gerçekleşmiş ve din, dinsellik, dindarlık kamusal alanda alabildiğine görünürlük kazanmıştır. Ama ekonomi- politik bağlamda da kapitalizme teslim olunmuştur. Sistemin tüm yıkıcı, haksız, kirli, adaletsiz, vicdansız dinamikleri Müslüman kimliğiyle öne çıkanlar tarafından devralınmış ve sürdürülmektedir.

Bu pozisyon, dinî-İslâmî kaidelere hassasiyet adına bazı pratiklerle meşrulaştırılarak komik bir “kapitalizmi helâlleştirme” ameliyesi de sergilenir: Faizsiz bankacılık, harem-selâmlık tatil beldeleri, haşema mayo, helâl kola, helâl şarap, helâl sex-shop gibi…

Post-İslâmist aşamada her köşe başında gerçekten ihtiyaç olup olmadığına bakılmaksızın cami minarelerinin yükseldiğini görürsünüz. Ama o minarelerin yanı başında, gökyüzüne onlardan daha yukarılara ve onların görkemini bastıracak şekilde çirkince yükselen inşaat vinçlerini de görürsünüz!..

Bu anlamda post-İslâmizm, “Şefâat yâ Resûlallah” şiarından “İnşaat yâ Resûlallah”, ondan da öte “Nükleer yâ Resûlallah” şiarına bir “sıçrama” olarak da nitelendirilebilir.

***

Uzatmayıp geçelim! Bugün geldiğimiz noktada AKP’yi anlatma yolunda post- İslâmizm bile masum kalıyor.

Artık karşımızda kapitalizmle barışık olmaktan öte faşizmle sarmaşık bir hareket var.

Düne kadar demokrasiyi sadece sandıkla özdeştirip “milli irade” yüceltmeleri yapan, ama 7 Haziran’dan sonra bundan da vazgeçip sandıkta tecelli etmiş iradeyi yok sayan, onu korkuyla, kanla, ateşle, şehitle, canlı bombayla imtihan eden, sindirmeye çalışan “komitacı” bir hareket var.

Küçük hesaplarla, neredeyse “ticari” denilebilecek kurnazlıklarla oy yükseltmeye çalışan, söz gelimi SP-BBP’nin yüzde 2’sine göz dikerek, Türkeş’in oğlunu ayartarak geleceğini kurtarma noktasına gerilemiş bir bezirgân hareket var.

Hukuku guguğa çevirip gazete baskınlarına, parti binalarının ateşe verilmesine, medya mensuplarının sokak zorbalarına kırdırılmasına göz yuman bir “mafiyöze” hareket var.

Toplumu İslâmi doğrultuda ilimle-irfanla, tefekkürle-muhabbetle dönüştürmek ne kelime, adeta bir taşra politikacısı ağzıyla “Ankara Katliamı oylarımızı arttırdı” diyebilecek noktaya gelmiş, bize de “Vah senin Hoca’lığına” dedirtenlerin liderlik yaptığı bir hareket var.

***

Devam edelim: İslâmcılığın kapitalizmle başa çıkmadığının; onun ağırlığı altında ezilip ütopik enerjisini kaybettiğinin; yeryüzüne değil cennete endeksli “distopik” bir mahiyete büründüğünün marazi bir göstergesi olarak ve “küresel kapitalizmin kanseri” gibi karşımızda duran IŞİD’e kendi toplumunun muhalif kesimlerini, Kürt’üyle, Alevi’siyle, seküler yaşamı benimseyeniyle yem edebilecek kadar gözü kara bir hareket var.

Hatta seçimi kaybedeceği, yolsuzlukların hesabını vermek zorunda kalacağı korkusuyla neredeyse ülkeyi yönetsel olarak IŞİD’e teslim edebileceği endişesi yaratan bir hareket var.

                                                                                ***

Böyle bir hareketi artık ne İslâmcılık, ne de post-İslâmizm karakterize etmeye yetmiyor. Olsa olsa bu, “post-mortem İslâmcılık”tır.

Türkçe, herkesin anlayacağı dille mi söyleyelim?!

AKP, İslâmcılığın da “mortu çektiği” noktadır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları