Leyla Tavşanoğlu

Mücahitken müteahhit oldular

16 Şubat 2014 Pazar

İtfaiye 1136 sokağa giremiyor. Depremde toplanma alanları da kalmadı. Her yere binalar dikildi. Deprem durumunda vatandaşı nereye toplayacaksınız?

Cumhurbaşkanı Gül Roma’yı örnek gösteriyor. Siz 11 yıldır iktidarsınız. Ne yaptınız? Ben ona Mimar Sinan’ın türbesinin üzerinden bugünkü İstanbul siluetini göstereyim.

CHP’nin Fatih Belediye başkan adayı Sabri Erbakan’la konuşuyoruz. Erbakan, Fatih için hazırladığı projeleri çok da açıklamaktan yana değil. “Şimdi açıklamak istemiyorum. Başka taraflara kaydırılabilir. Bunlar kullanabilir” diyor. Amcası Necmettin Erbakan’ın, yetiştirmesi olan AKP takımı hakkında her zaman kaygı duyduğunu söylüyor. “Amcam milliydi” ifadesini kullanıyor. Erdoğan ve kurmayları için de hiçbir zaman milli görüşçü olmadıklarını, milli görüşü yeri geldiğinde inilecek bir tramvay olarak gördüklerini söylüyor.
- Siz Necmettin Erbakan’ın yeğenisiniz. Ama onun partisiyle hiç ilgilenmediniz. Daha sonra Mustafa Sarıgül’ün hareketine katıldınız. Şimdi de CHP’den adaysınız. Bu nasıl oldu?
S.E.- Ben Sarıgül’ü Bayındırlık Bakanlığı müsteşarıyken tanıdım. Belediyeler bize bağlı olduğu için Sarıgül’ün Şişli’de o çarkı nasıl döndürdüğünü merak ederdim. Milli Eğitim Bakanlığı’nın yapamadığını yapıyor, okulları güçlendiriyor, harikalar yaratıyordu. Öbür belediye başkanlarına Sarıgül’ü gösterirler, “Onu örnek alın. Şişli’yi marka haline getirdi” derlerdi.
Hep telefonda konuşuyorduk ama hiç karşılaşmamıştık. Bir gün beni ziyarete geldi. İller Bankası’nda işleri vardı. Hemen onları hallettik. Giderken bana, “Sayın Müsteşarım, seninle bir gün yollarımız kesişecek” dedi.
Sonra ben müsteşarlıktan emekli olunca bir araya geldik. O sırada Sarıgül’ün Türkiye Değişim Hareketi’ni (TDH) partileştirme fikri vardı. Ama CHP’deki yönetim değişiminden sonra bundan vazgeçti. Çok da iyi yaptı. Çünkü “bir bölen” olmadı. Eğer bugün bölen olmuş olsaydı bu iş böyle toparlanmazdı. Sarıgül’ün kazanmasını çok istiyorum. Biz de kazanabilirsek kazanacağız. En azından puanımızı yükselteceğiz.
- Peki, Fatih’te seçimi alacağınıza inanıyor musunuz?
S.E.- İnanıyorum. Vatandaştan çok iyi tepkiler alıyorum. Ben bu işe girişince hayatta kalan ve Fatih’te oturan tek amcam Kemalettin Erbakan’a gittim. Bana, “Oğlum bundan sonra aklını mı yitirdin?” dedi.
Şimdi bölgemizde harıl harıl çalışıyoruz. Bürolarda filan oturmaya gerek yok. Alanda çalışıyoruz. Herkese gideceksiniz. Çünkü millet yakınlık istiyor. Herkese, “Arkadaşlar, bir dönem yaparım. Ama adam gibi yaparım” diyorum. Fatih’i gezip gördüm. Fatih İstanbul’un tarihi yarım adası. Dünyanın ilgisini çeken bir yer. Ama daha Fatih’in girişinde, Unkapanı Köprüsü’nün hemen yanında uzay mekiği gibi başka bir köprü uzanıyor.
Ben bunu Kadir Bey’e (Topbaş) sormak istiyorum. “Siz mimarsınız. Bu tarihi yarımadanın girişine böyle bir köprü yapılmasına nasıl izin verirsiniz?” İki tane de yelken direği var. Hayretler içindeyim. Bir de tarihi yarımadanın siluetini bozacak yapılara hız verilmiş.
- Peki, bu projeleriniz nedir?
S.E.- Şu anda açıklamak istemiyorum. Çünkü başka taraflara kaydırılabilir. Bunlar kullanıyorlar. Bizden ne duysalar yapmaya çalışıyorlar. (AKP’yi kastediyor.) Projelerimizle birlikte sayın başkan (Sarıgül) hepsini açıklayacak.
Ben görevim icabı 1999 depremini yaşadım. 1999 depreminde 42 bin 500 sağlam konut ve İstanbul’la ilgili çok çalışmalar yaptık. Korkunç bir rakamdır; şu anda 7.1 ya da 6.9 büyüklüğünde bir depremde İstanbul’un yapı stokunun yüzde 65’i yıkılır. Marmaray’ı yapan Japon şirketi yetkilisi aynı zamanda Japonya’daki Kobe depreminden çıkan kişidir. Kendisiyle bir gün yemek yedik.
Ona, “Yapı durumunu nasıl görüyorsunuz?” diye sorduğumda aldığım cevap şu oldu. “Yapı stokunuz felaket. Ya bu yapıları iyileştireceksiniz ya da yenilerini yapacaksınız” dedi.

Bu defa pabucu kaptırmayalım
Son yıllarda hep bir köşeyi dönme hevesi aldı yürüdü. Bunlar o ortamda büyüdüler. Biz ise ‘68 kuşağıyız. Bizim zamanımızda idealler vardı.

- Peki, bu yapılan kuleler, rezidanslar, AVM’ler ne durumda? 
S.E.- Onlar 1999 sonrası düzenlenen deprem şartnamesine uygun yapıldıkları için o binalar sağlamdır. Esas sıkıntı ekonomik ömrünü bitirmiş yapılarda. Bakın, şu anda İstanbul’da 1136 sokağa itfaiye giremiyor. Artık depremde toplanma bölge yerlerimiz de kalmadı. Her yere binalar dikildi. Bir deprem durumunda vatandaşı nerede toplayacaksınız? Nerede onların bakımını sağlayacaksınız? Marmara depreminde yaygın doğalgaz olmadığı için yangın görmedik. Bugün İstanbul böyle bir felaketle de karşı karşıya. Doğalgaz yüzünden bir depremde yangınlar olabilir. Bu işlerin çok ciddi bir şekilde ele alınması lazımdır. 
S.E.- Sayın Başkan’la (Sarıgül) yaptığımız çalışmalarda deprem birinci öncelik. Bir de ulaşım sorunu var. İstanbul’un ulaşımı bitmiş vaziyette. Önümüzdeki aylarda Boğaz Köprüsü’nü tamamıyla kapatıp bakım çalışmaları yapacaklar. O zaman ne olacak? 
İktidardakilere, Kadir Bey’e (Topbaş) soruyorum. Yirmi sene iktidar olacaksınız, üç buçuk saatte işinize, üç buçuk saatte de evinize gideceksiniz. Bu, dünyanın hiçbir yerinde yok. Denizi de kullanmıyorsunuz. 
Bakın, ben Fatih’i denize açacağım. İstanbul limanına bakıyorum, bir-iki feribot dışında hareket yok. Amsterdam Limanı feribot kaynıyor. Fatih’in sahili var. Oradan hızlı feribotları getirip götüreceğim. Denizi kesinlikle kullanmam lazım. Bir de trafiği rahatlatmak için altgeçitler lazım. Batı’daki tarihi kentlerde SİT alanlarının bozulmaması için altgeçitler yapılır. Üstteki tarihi kültür varlıkları da korunur. 
- Geçenlerde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Roma’da hayranlıkla hiçbir gökdelen ya da AVM bulunmamasından söz etmesine ne diyorsunuz? 
S.E.- İyi de, kendileri 11 yıldır iktidarda. Ne yapmışlar? Ben onu getireyim, Mimar Sinan’ın türbesinin oradan İstanbul’un siluetini bir göstereyim. “Aaaa, tarih burada. Ama bu yapıların hali nedir?” diyecektir. 
Batı’da insanlar dedesinin dedesinin evinde oturur, o eve de gözü gibi bakar. Bizde öyle bir şey yok ki. Aksine, tarihi binaları yıkılmaya terk ediyoruz. 
Bir de Fatih’te bu Suriye’den gelen mülteciler sorunu var. Ne kadar boş bina varsa oraya yerleşmişler. Çocuklar gece yarılarına kadar sokaklarda mendil satıyor. Kardeşim, bu insanlara gel dediysen onlara da bakacaksın. Geceleri artık Fatih’te güvenlik kalmadı. Rahatça dolaşamazsınız. Ben şunu söylüyorum: Fatih gece-gündüz yaşamalı. Fatih’in yerleşik nüfusunun önemli bir bölümü göç etmiş. Gündüz esnafı da orada oturmuyor. Böyle bir olayla karşı karşıyayız. Her mahallesinin de bir özelliği var. Bir tarafta tarikatlar, bir tarafta cemaatler, bir tarafta başkaları var. Hepsini bir arada yaşatacak dokuyu korumak lazım. Bakın, Sulukule’yi yok ettiniz. Niye? 
Sulukule’den yerli halk Romanlar sürülüp o araziler iktidar zenginlerine peşkeş çekilmedi mi? Sizce bu hükümet kendisine nasıl muhafazakâr diyebiliyor? 
S.E.- Onlar mücahitken müteahhit oldular. Bu defa da pabucu kaptırırsak bir daha toparlanmamız zor olacak.  

Amcamın mirasını bunlar yiyor 
- Siz AKP takımını çok iyi biliyorsunuz. Çünkü amcanız Necmettin Erbakan’ın yetiştirmeleri. Bugün geldikleri noktayı nasıl görüyorsunuz? 
S.E.- Amcamın bir ideali vardı. Amcam her şeyden önce milliydi. Ulusunu düşünen, askere laf ettirmeyen, bir şey olduğunda çevresindekilerin katı tutumunu gördüğünde, “Asker peygamber ocağıdır” diyen bir kişiydi. 
Bunlar o zaman yerlerde otururlardı. Amcacığım onları frenlemek, yanlışlıkları önlemek için neler çekmiştir. Çünkü bunlar bir fırsatını bulsalar hemen ortaya çıkar bir şeyler yaparlar. Geleneği, her şeyi bir tarafa bıraktılar. Şimdiki düzende yürüyüp gidiyorlar. Yaşananları görüyoruz. Affetmek mümkün değil. Rahmetli babam bazen amcama, “Necmi, bunları nereden buldun?” derdi. Amcam da cevap verirdi: “Ağabey, maalesef bunlar bu. Onları yetiştirmekle mükellefiz. Mücadele veriyoruz.” Amcam da hapiste yattı. Ama mirası şimdi bunlar yiyor.

Milli Görüş Erdoğan için tramvay oldu 
- Erdoğan AKP’nin ilk döneminde, “Ben Milli Görüş gömleğini çıkardım” dedi. Doğru mu söylüyordu yoksa takıyye mi yapıyordu? 
S.E.- Ben Milli Görüşçü olmadığım için hep merak ederdim. Milli Görüş çok farklı bir olay. Onun kendine göre bir açılımı var. Amcamın zamanında kariyer önemliydi. Çevresindekilerin de öyle olmasını isterdi. Bunlar takıyye yapmadılar. Çünkü gerçek yaşamları buydu. Herhalde bir süre Milli Görüş çizgisinde gittiler. 
- Yani Milli Görüş AKP’liler için istenilen durakta inilebilecek bir tramvay mıydı? 
S.E.- Aşağı yukarı öyle. Baktığınız zaman karmakarışık bir yapıları var. Bünyeye baktığımız zaman bir erkle ortada duruyor. Tayyip Bey cumhurbaşkanlığına çıksın ben AKP’nin geleceğinden endişe ederim. Arka planda çok kavgalar kopuyor. Bu gelenekten gelen bir olay. Recep Bey ya da sayın Başbakan her zaman partiye hâkimdir. Başka türlü olduğu takdirde o partiyi ayakta tutmanız mümkün değildir. Arada bir partiye misafir olarak girenler var. Ama bir süre sonra tasfiye oluyorlar. 
Tek parti iktidarı bizim gibi bir ülkede iktidarı sağlayabilir. Ama bu işi ehliyetli kişilerle yapacaksınız. Onun dışına çıktığınızda çimento tutmaz olur.

Millete havale ediyorum 
- AKP kendini Müslüman demokrat bir parti olarak tanıttı. Ama Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzlukları da bu dönemde ortaya çıktı. O zaman bu nasıl bir Müslümanlık oluyor? 
S.E.- Onu da ben milletime bırakıyorum. Onun takdir etmesi lazım. Yalnız, son yıllarda hep bir köşeyi dönme hevesi aldı yürüdü. Bir doyumsuzluk var. Bunlar o ortamda büyüdü. Bizler ise 68 kuşağıyız. Biz farklı ortamlarda büyüdük. Bizim zamanımızda idealler vardı. 
Şimdi artık idealler kalmadı. Kimin ne olduğu belli değil. Sıkıntı da bundan kaynaklanıyor. Daha önceleri siyasi kültür, nezaket vardı. Şimdi öyle bir şey kalmadı.  

PORTRE
SABRİ ERBAKAN
 

Ankara, 1947 doğumlu. Necmettin Erbakan’ın yeğeni. Ortaöğrenimini İzmir Koleji’nde, yükseköğrenimini Almanya’da Darmstaad Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nde yaptı. Turgut Özal’ın isteğiyle İzmir’de ANAP kurucuları arasında yer aldı. 1983 genel seçimleri öncesi ANAP’tan milletvekili adayı oldu ama Milli Güvenlik Konseyi tarafından adaylığı veto edilince siyaseti bıraktı. DPT’ye girdi. DPT’de GAP Projesi’nde üst düzey yönetici olarak çalıştı. 1996’da amcası Erbakan başbakan olunca Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı oldu. 2002 seçimlerinden sonra başbakanlığa gelen Abdullah Gül tarafından Karayolları Genel Müdürlüğü’ne atandı. Duble yollar çalışmasını başlattı. Daha sonra Bayındırlık Bakanlığı Müsteşarı oldu. Şimdi müsteşarlıktan emekli. Mustafa Sarıgül’ün Türkiye Değişim Hareketi’ne katıldı. Şimdi CHP’den Fatih Belediye başkan adayı.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tedavi olsunlar 1 Mart 2015

Günün Köşe Yazıları