Çocuklara Nasıl Anlatacaksınız?

13 Haziran 2013 Perşembe

“Anne polis bize de saldırır mı?” Gezi Parkı’nda beş yaşlarında bir çocuk annesine bu soruyu soruyordu. Gezi direnişinin onuncu günündeydi. Biraz ileride ablaları, ağabeyleri halay çekiyor, şarkılar söylüyordu. Güneşli, harika bir akşamüstüydü. Peki ama bu çocuğun aklına nereden geldi “Anne polis bize de saldırır mı?” sorusu… Yanıt, parktaki bir fotoğraf sergisindeydi. Daha ilk gün ağaçlara, parka sahip çıkmak isteyen gençlere öyle aşırı bir polis şiddeti uygulanmıştı ki ertesi gün, şiddete karşı direnmek, haysiyetlerini, insanlık onurunu korumak için milyonlar parka akmıştı... Ama çocuk görmüştü o şiddetin fotoğraflarını. Gecikmeli de olsa, televizyonlarda izlemişti polisin şiddet görüntülerini…
Önceki gün polis önce Taksim Meydanı’na saldırdı. Sonra ilan edildi, söylendi. Açıklandı. Kentin yetkilileri, devletin yetkilileri, hükümetin yetkilileri, polisin yetkilileri tarafından açıklandı. Gezi Parkı’na polis müdahalesi olmayacak,
“Gezi Parkı ve göstericilere dokunulmayacak” denildi. Sonrasını biliyorsunuz.
Verdikleri sözü tutmadılar, yalan söylediler. Aynı günün akşamı gaz bombası, plastik mermi, tazyikli su, biber gazıyla parka girdiklerinde ilk önce o soruyu soran kız çocuğunu düşündüm.
“Anne, polis bize de saldırır mı?”
Gezi direnişi günlerinde Türkiye Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Derneği, çocuklarımızı karşı karşıya kaldıkları bedensel ve ruhsal travmalardan korumamız gerektiğini vurguluyordu. Yaşananlar çocukların aklını karıştırıyordu. Çevrecilik iyidir deniyordu. Sonra çevrecilere şiddet uygulanıyordu. Çocukların aldıkları mesaj
“insani isteklere karşı şiddet uygulanır”dı.
Bugüne dek
“Polis bizi korur, güvenliğimizi sağlar” diye bilmişlerdi. Ama bunun gerçek olmadığını görmüşlerdi. Temel güven sorunu yaşıyorlardı. Biber gazı diye bir şeyin varlığından haberdar olmuş, sağlığa zarar veren maddeleri polisin bize karşı kullandığını öğrenmişlerdi.
Yine derneğe göre:
Seçilmiş ve demokrasi ile gelmiş bir liderin duyarsız ve demokratik olmayan tutumu karşısında ‘demokrasi kavramına’ şaşırmışlardı. Demokrasi anlayışları, sosyal hayata dair algıları, kişisel güvenlik ve sorun çözme becerileriyle ilgili algıları değişime uğramaktaydı.” (Ayrıntıları web sitelerinde bulabilirsiniz.)
Onlar kibar davranmışlar, söylememişler, ben ekliyorum: Çocuklarımız artık devlet büyüklerinin yalan söylediklerini de biliyor. Bir gün söylediğinin tam tersini ertesi gün söyleyebileceğini de…
Peki nasıl anlatacaksınız çocuklara? Komşu ülkenin başkanına
“Halkına kulak ver!” diye ders veren birinin kendi halkına hiç ama hiç söz hakkı tanımadığını nasıl anlatacaksınız?
Şiddeti kullandığınızda diyalog olasılığını yok ettiğinizi? İnatla şiddeti tırmandırmanın bir ülkeyi felakete sürükleyeceğini?
Bu felaketi önlemek elinizdeydi. Gerilimi düşürmek yerine tehdit ve benden olanları sokağa dökerim kışkırtmasını nasıl savunacaksınız?
Polisi düşmana saldırır gibi kendi halkına saldırtanlar! Yarın ne cevap vereceksiniz çocuklara?
Baskıcı zihniyeti, keyfi yasakları, yaşama biçimine müdahaleyi protesto etmenin suç olmadığı bir dünya bırakmak istiyorum çocuklarımıza. Travmasız ve korkusuz bir dünya. Seçilmişlerin şiddeti kışkırttığı değil, karşı çıkacağı bir dünya… Ölünceye dek
“başka bir dünya mümkün”ü anlatmaya çalışacağım çocuklarımıza…

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları