Rüzgârlar

23 Haziran 2013 Pazar

Geçen cuma günü görülmeye değer bir film gösterime girdi: “Rüzgârlar.” Filmin yönetmeni Selim Evci karşılaştığı somut bir gerçekten yola çıkarak konuyu işlemiş. Şöyle: 2005 yılında fotoğraf çekmek üzere gittiği Gökçeada’da terk edilmiş, çoğu yıkıntıya dönüşmüş taş evleri görüp de insansızlıklarının nedenini öğrendiğinde, “Böyle bir trajedi, her ne kadar artık küllenmiş de olsa yaşanmış ve bunu belgelemek gerekiyor” diye düşünmüş, ortaya etkileyici bir film çıkmış. Fakat filmi salt bir belgesel olarak da algılamamak gerekiyor, film bir bütün olarak duygu dolu, aşk dolu, bir o kadar da hüzün dolu bir sinema yapıtı.

\n

***

\n

Filmler için ses kayıtları yapan Murat (Yusuf Nejat Buluz), Gökçeada’da (İmroz) duyduğu çeşitli sesleri kaydeder ve fotoğraflar çeker. Ada ile ilgili bir fotoğraf sergisi açmak istemektedir. Bu çalışmaları sırasında adada tek başına yaşayan 80 yaşlarındaki Madam Styliani (Rüçhan Çalışkur) ile tanışır. Aralarında bir dostluk oluşur. Madam’ın kendi sesinden hayatını, anılarını kaydetmeye başlar.
Madam Styliani anlatır:
“Kocam Yanni yaşlandıktan sonra süngerciliği bırakıp çiftçiliğe başladı. Fakat sonra devlet toprakları almaya başladı. Bir yumurta 12 kuruş; arazilerin metrekaresine verdiler 14 kuruş! Ne yapalım diye düşündük, hayvancılığa başladık; keçi aldık. O da yasaklandı vre! Adadan bir kilo etin bile dışarı çıkarılması, yani satılması yasaklandı. Et var mı diye valizleri arıyorlardı. Bakamaz olduk hayvanlara, saldık adaya; herkes saldı. Kocam yeniden süngerciliğe başladı, denize açıldı, bir daha da geri dönmedi.
Biz 9 bin kişiydik adada, neden 200 kişi kaldık? Herkes böyle gitti. Çocuklarımızı gönderdik. Okul yok, iş yok, ne yapalım? 64’e kadar vardı, Rum okuluna gidiyordu çocuklar; sonra yasaklandı. Burada yalnız ölüm var vre, doğum yok artık. Adada çok güzel yaşardık. Ne zaman Kıbrıs meselesi oldu, her şey değişti. Adaya cezaevi kurdular, saldılar mahkûmları. Sonra hırsızlık, yangın, tecavüz… Hep işittik. Boşaldı köyler, herkes bir gecede kaçtı. Ama ben bırakıp gidemedim.”

\n

***

\n

Murat adaya bir sonraki gelişinde madamın öldüğünü öğrenir. Kadının tek mirasçısı olan torunu Eleni (Mediha Didem Türemen) Fransa’dan cenaze işlemleri için bir süreliğine Gökçeada’ya gelmiştir. Murat’ın aldığı kayıtlar, Eleni’nin de çocukluğuna ve kendi tarihine bir yolculuk olacaktır. Öte yandan köklerine yapacağı yolculuğun başlangıcı olurken Murat’ın da adayla kurduğu bağ farklı bir boyut kazanır…

\n

***

\n

Yönetmen Selim Evci, filmin amacını anlatırken “Beslendiği trajik tarihe ve ana karakterlerin yalnızlığına rağmen Rüzgârlar; umut olabilme, bir bellek çalışması ortaya koyabilme ve bu kimlik mücadelesini yaşayanlara güç verebilme adına yazılmıştır. Geçmişi ile yüzleşme cesareti gösteren toplumlar küçülmezler, aksine insanlık tarihine aynı hataların bir daha yapılmaması için önemli bir miras bırakırlar” diyor.
Eleştirmen
Banu Bozdemir’in anlatımıyla, “Filmin amaçlarından biri de adadaki Rum azınlığın giderek silinip giden siluetlerini belgelemek, onlara dair sessiz bir saygı sunmak.”

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda 28 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları