Berkin ve Türkiye’nin İki Yüzü

17 Mart 2014 Pazartesi

- Bir yanda adına bozuk düzen, azgelişmişlik, antidemokratik yapı ne derseniz deyin “kendi düşünürünü, akademisyenini, gazetecisini, askerini hapse atan, baskı kuran, susturmaya çalışan bir oluşum...”
- Öte yanda bu oluşuma demokratik tepki vererek milyonların sokağa döküldüğü bir Türkiye.
- Toplumsal reel işleyiş ile halkın demokratik talep ve tepkilerinin kesiştirilemediği bir ülke. Berkin Elvan’ın Gezi gösterileri sırasında polis tarafından vurularak öldürülüşüne milyonların tepkisinin arkasında yatan neden “bu çelişki ve karşıtlıktır.”
- Bir tarafta insani, hukuki, çağdaş ve demokratik taleplerin yer aldığı bir Türkiye gerçeği...
- Öte yanda bu çağdaş ve insani taleplere karşı aşırı güç kullanarak durdurmak isteyen bir anlayış.
Gezi’de kaybettiğimiz son kurban Berkin aslında, Türkiye’nin toplumsal çelişkilerinin bir aynasıdır; bir tarafta geçimini zor sürdüren mütevazı bir ailenin 15 yaşındaki oğlu Berkin; öte yanda kaba güç kullanarak bireyin yaşama hak ve özgürlüklerini baskı altına alan bir bozuk düzen.
Milyonlarca insanın sokağa dökülerek çağdaş, demokratik taleplerine ve tepkilerine yanıt verilememesinin nedenlerine gelince:
- Demokratik altyapının toplumda ortadan kaldırılmaya çalışılması (ve kalkması).
- Hele katılımcı demokrasiye öcü gibi bakılması.
- Bunları engelleyebilmek ve toplumu baskı altına almak için Ergenekon ve Balyoz gibi çakma örgütlerin ve delillerin üretilmesi.
- Bütün bunların yalan ve düzmece (kumpas) olduğunun yönetim tarafından da itiraf edilmesi, geldiğimiz noktayı apaçık ortaya koymaktadır.

Şerbet ve Berkin
Berkin çocuğun o çarpıcı kalın kara kaşlı resimleri bana Afganistan’ın iç savaşla kana bulandığı seksenli yıllardaki Şerbet kızını” anımsattı.
Bir yabancı gazeteci, Afgan kızı Şerbet’in savaş öncesinde güzel bir resmini çekmişti. Aynı fotoğrafçı savaş sonrasında da Şerbet’i bulmuş ve resimlemişti.
En ünlü Batı dergilerinde yayımlandı bu resimler. Savaş’ın vahşetini yansıtan bir tablo gibiydi. Emperyalizmin vahşi ve çirkin yüzü Şerbet’in önce gülen, savaş sonrasında kararmış, solmuş yüzünde simgelendi.
Aynen Berkin’in o kurşun öncesi çekilmiş sevecen, canlı, masum yüzü ile 45 kilodan 16 kiloya düşmüş durumu arasındaki fark benzeri.
Bugün iliklerime kadar ürpererek yaşadığım Berkin olayı gibi çok etkilenmiştim. Daha sonra “Gölgeler” kitabımda yayımlanan birkaç satır karalamıştım,
Afgan kızı Şerbet için.
Sizinle
paylaşmak istiyorum:
Afgan Kızı Şerbet
Barut yanığı mı yüzündeki
Yoksa soğuktan mı kararmış yanakların
Çektiğin acılar mı örselemiş yüzünü
Hayatın acıları o hiç yaşamadığın
Görmediğin, hissetmediğin, tatmadığın
Şarapnel parçalarından arta kalan hayatın
Kışın ayazında titreten Afgan dağlarında
Belki de Hayber Geçidi’nin yamaçlarında
Yüzünü yalayan, dudağını çatlatan rüzgâra karşı
Ayakta durmaya çalışan
Bombalar altında, ölmeden ve yaşamadan
Yüzü kavrulmuş Afgan kızı Şerbet
Artık morarmış, o çocukluğunda parıldayan
Sanki bir asır geçmiş gibi solan gözlerin
Afgan dağlarında, kışın ayazında
Ürkek ürkek dünyaya bakan
Yaşatmadıkları hayatını elinden alan
O acımasız dünyaya
Bugün Berkin çocuk için Türkiye yas tutuyor. Halkımız ağıtını, yanık türküsünü, şiirini söylüyor ardından.
Nâzım Hikmet’leri, Fazıl Say’ları, Turhan Çömez’leri dışlayan yönetim garabetleri yerine iyi ve güzel insanlarımızı kucaklayan; ötekileştirmeye ve nefret duygularına isyan eden bir toplum olmaya hakkımız var.
Berkin’i sevgiyle uğurlayan milyonlar bunu göstermiyor mu? Hâlâ neden gözlerinizi kapatıyorsunuz? Sevgi, vicdan, insanlık, akıl, demokrasi oluverdi Berkin çocuk, benliğimizde, ruhumuzda. Giderken organlarını insanlara bahşederek hayat verenler gibi, 77 milyona umut verdi.   



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları