Yoksa Tarih Koca Bir Masal mı?

06 Nisan 2014 Pazar

Sevgili,
30 Mart seçimlerinin haftasında, pazartesiden cumartesiye, Venedik’te idim.
Venedik tıpkı 49 yıl önce gördüğüm Floransa gibi, bir müze kent. Sanki kentin hiç dışarısı yok, her zaman her yerde bir sarayın salonlarında yaşar gibisin.
Napoleon bu duyguyu St. Marco Meydanı bağlamında şöyle dile getirmiş:
- Burası dünyanın en güzel salonu.
St. Marco Meydanı’na gidince Mine ile ikimiz, bir zamanlar Sultanahmet Hipodrumu’nda imparator locasının üstünde bulunan dört at heykelini görmek istedik. Heykellerin orijinalleri San Marco Kilisesi’nin içinde, replikaları ise kilisenin meydana bakan balkonunda duruyorlar.
Mine orijinal heykellerin altındaki küçük açıklamayı okuduğunda isyan etti:
- Bak ne yazıyor! Heykeller İstanbul’da bulunmuş diyorlar. Sanki burada yapılmış, kaybolmuş da sonradan bulunmuşmuş gibi. Oysa düpedüz yağma bunlar. Yalancılar!
Öfkelenmekte haklıydı. O atlar Dördüncü Haçlı Seferleri sırasında, 1204 - 1261 yılları arasında İstanbul’u işgal etmiş Latinler tarafından yağmalanıp getirilmişlerdi.

***

Ne gariptir ki, ben de tam o günlerde, özellikle 13 Nisan 1204’ü 14 Nisan’a bağlayan gecede doruğuna ulaşmış olan o dehşet verici yağmanın öyküsünü okumaktaydım.
Venedik’e gelirken yanımda getirdiğim Mine Kırıkkanat’ın “Bir Hıristiyan Masalı -Tarihin En Büyük Sahtekârlığı” kitabında da, o müthiş yağma gecesinden söz edilmekteydi.
Üstelik kitapta çok sık sözü edilen adı gerçekten de tarihin en büyük sahtekârlıklarından birine karışmış olan Papa Aziz Silvestro’nun, bir yandan gece öyküsünü okuyor, bir yandan da gündüz adını işitiyordum.
Büyük kanal boyunca her yere uğrayarak giden “vaporetto”da (vapur) St. Silvestro adını işitince, hemen toparlanıyor, bir sonra Ca Doro İskelesi’ne gelmeden kapıya doğru ilerliyorduk.
Mine, vapurda ilk kez San Silvestro adını duyunca, gülümseyerek söylendi:
- Bu bizim sahtekâr San Silvestro değil mi?
- Adamın günahını alma, dedim; adamın sahtekârlıkta adı var ama günahı yok.
Gerçektende Mine Kırıkkanat’ın son kitabında aziz payesine yükseltilmiş San Silvestro’nun adının geçtiği tarihin en büyük sahtekârlıklarından biri olan, (tarihte en büyük sahtekârlığın hangisi olduğunu, hele hele sahteciliğin erdem sayıldığı bir ortamda kesinlikle söyleyebilmeye imkân yoktur) Batı Roma Kilisesi’nin üstünlüğünü sağlayan uyduruk “Konstantin vasiyeti” anlatılmaktaydı.

***

Konstantin’in Doğu Roma’yı kurmasından sonra, Hıristiyan dünyaya önderlik ve devletler üstü yetki makamının Konstantinopolis’ten Roma’ya taşınmasına neden olan ve Donatio Constantini diye anılan, Konstantin’in ölümünden yüzyıllar sonra 8 asırda birden ortaya çıkan(!) sahte “Konstantin vasiyeti”nin öyküsü olan kitapta Papalığın nasıl bir sahtekârlık ve yalan üzerine otturduğu kanıtlarıyla anlatılıyor ve birçok tarihi yalan daha sıralanıyor.
Yalanlar ve sahtekârlıkların en değerli yol arkadaşları da mucizelerdir. Kitapta, bunlara da yer verilmiş. Nitekim, Konstantin adına yapılmış Dikilitaş’ın kaidesinde bulunan İsa’ya ait olduğu ve anne İmparatoriçe Helena tarafından Kudüs’ten getirildiği iddia olunan nesnelerle ilgili olarak M. Kırıkkanat şunları yazıyor:
“Gerçek şu ki İmparatoriçe Helena Kudüs yolculuğuna tam da oğlunu kurtaracak, ‘mucizeler’ yaratmak kararlılığıyla çıkmıştı. Çünkü Roma’nın ilk Hırıstiyan imparatoru bir yıl önce İsa’nın öğretisinde bağışlanmaz en büyük günahı işlemiş ve tahtının biricik varisi oğlu Sezar Krispos’u öldürtmüştü.”
Bir polisiye sürükleyiciliğiyle akan ve kimi bölümlerine itiraz hakkımı saklı tuttuğum, kitabı çok eğlenerek okurken şunu sordum:
- Yoksa bu tarih dediğin koca bir masal mı?
Eh günümüz yalan, geçmişimiz masal olursa elimizde doğru olarak ne kalıyor?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları