Aydın Engin

Mapushane mektubu yağmurunda sırılsıklam

13 Ekim 2016 Perşembe

Tırmık’ın sürekli okurları biliyor, koskoca yazı gazete yazıişleri masasında geçirdikten sonra bir ay kadar yarım izin yaptım. Yani gazeteye gelmeden sadece yazı yazıp yolladım. Cumhuriyet usulü izin böyle oluyor işte.
Ama sonunda ayak sürüyerek de olsa kürkçü dükkânına döndüm.
N’aparsın, daha pek gencim; sahici bir emekliliğe kadar böyle yaşayacağım demektir.
Sonuç: Yaz da, yarım izin de bitti; döndüm.
İlk iş posta kutusunu boşaltmak oldu. Dolmuş. Ağzına kadar dolmuş. Ancak iki taksitte odaya taşıyacağım kadar dolmuş.
Şaşıracaksınız tepeleme yığılmış mektup, kitap, dergi, broşür, davetiye yığınında en büyük (hem de ne büyük) yeri mapushane mektupları oluşturuyor... Ülkenin dört bir köşesindeki F tipi, E tipi ya da “TİP”siz hapishanelerinden, üstlerinde “Görülmüştür” damgalı mapushane mektupları...
Hapishanelerde oturup mektup yazmanın ne kadar önemli olduğunu iyi bilirim. Yolladığın mektupların yerine ulaşıp ulaşmadığını, ulaştıysa okunup okunmadığını bilmenin mümkün olmadığını da iyi bilirim. Yine de yolladığın gazeteciden bir satır, iki kelimelik bir yankı beklersin ve çoğu kez gelmez.
TBMM İnsan Hakları Komisyonu’nun Cezaevleri Alt Komisyonu Başkanı Mehmet Metiner’in (Sanırım bir ad benzerliğidir. Bu Mehmet Metiner herhalde benim tanıdığım, HADEP Genel Başkan Yardımcılığı yapmış Mehmet Metiner değildir) sözcükleri sakınmadan “15 Temmuz darbe girişiminden sonra cezaevlerinden gelen kötü muamele ve işkence iddialarıyla ilgili inceleme yapmayacağız” diyebildiği bir ülkede benim posta kutuma kadar ulaşabilmiş hapishane mektuplarından söz ediyorum...

***

Hepsini sayamam, hepsinden söz edemem. Sadece adlarını yazsam dört beş Tırmık’lık yer ister.
Mesela Manisa F tipinden yazan, nükleer bilimlerde uluslararası kalibredeki akademisyen Ömer Faruk Noyan’ın yürek yakan mektubunu olduğu gibi aktaramam. Olsa olsa “Kaçmadım, saklanmadım, saklamadım. Yargılasınlar kabul. Ama hiç olmazsa adli kontrol koşuluyla tutuksuz yargılasalar, biz de görevlerimizi, mesleğimizi yürütebilsek” diyen önerisine kulak veren olursa umuduyla iletebilirim.
Mesela Tekirdağ F tipinden yazan Güven Meşe’nin mektubunun Cezaevi Mektup Okuma Komisyonu’nca ilk yedi satırdan sonrasının makasla kesilip atıldığını ve geriye kalan anlamsız satırlardan söz edebilirim...
Mesela Niğde E tipinden yazan önce açığa alınıp, sonra meslekten ihraç edilen YARSAV üyesi, Cemaatla uzak yakın ilişkisi olması mümkün olmayan, yargıç Ömer Ünlü’nün ne ile suçlandığını bilmeden ve yargıya güvenini her şeye rağmen yitirmeden mapus damında yatarken yazdıklarının tümünü sizlere ve duyması gerekenlere iletemem...
Hele de Özgür Gündem’in sadece on gün yayın yönetmenliğini yapmış, ardından Silivri’nin yolu tutturulmuş meslektaşım Zana Kaya’nın “Abi sıkıyönetim ilan edilseydi hapishanede hangi koşullarda yaşardık” diye sorup ardından Silivri koşullarını tek tek saydığı mektubundan Ha Sıkıyönetim, ha OHALsonucunu çıkardığımı uzun uzun aktarmak isterim ama yerim yok...
Yerim yok ve masamın üstünden bana bakan daha 103 mapushane mektubu var.
İçim karardı. Sizin de kararsın...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları