Gezegenimizin bize ihtiyacı var

11 Haziran 2009 Perşembe

Sonunda koskoca yaşlı küreyi de insanoğluna muhtaç ettik işte Nedenini, nasılını incelemeden önce Dünya Çevre Günü hakkında da kısa bir bilgi vermek istiyorum: Dünya Çevre Günü, 1972den bu yana, Birleşmiş Milletler Örgütünün 1972 yılında İsveçin başkenti Stockholmde 133 ülkenin katılımı ile düzenlediği zirveye atfen her yıl 5 Haziran tarihinde kutlanıyor.

O tarihten bu yana da çevre sorunlarına kamuoyunun dikkatini çekmek için dünya genelinde etkinlikler düzenleniyor. Bu yılın temasının gezegeninizin size ihtiyacı varşeklinde seçilmesinin nedeni ise 06-19 Aralık 2009 tarihleri arasında Kopenhagda gerçekleşecek Birleşmiş Milletler İklim Görüşmeleri Toplantısında milletleri iklim değişikliği ile mücadele için bir araya gelmeye çağırmak. Malum, Aralık 2009da Kopenhagda yapılacak toplantı,1997 yılında yürürlüğe giren ve Türkiyenin 13 Mayıs 2009 tarihinde imzaladığı Kyoto Protokolünden sonraki ilk adım olacağı için hayli önemli kabul ediliyor gezegenimizin geleceği açısından.

Nitekim, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-Moon da Çevre Günüdolayısı ile yaptığı açıklamada herkesi üzerine düşeni yapmaya çağırdı. Ban Ki-Moonun açıklamasında ışıkları söndürün, toplu taşıma araçlarını kullanın gibi basit gündelik önerilerin yanında çok önemli iki ifade de yer alıyor: Bunlardan birincisi şirketleri çevreye olan etkilerden sorumlu tutunve ikincisi dehükümetinizi Kopenhagda anlaşmaya varmaya çağırındı. Çünkü şu anda dünyamızın geleceğini esas belirleyecek olanın, bu sermaye güçlerinin ve hükümetlerinin kararları ve bu kararların samimiyetle uygulanmasının ne yazık ki gerçeği onların iradesinde olmasıdır. Bugünkü dille anti-tezini söyleyecek olursak, neo-liberal sistemin baronları olan sermaye güçlerini dize getirebilecek Yeşil Devrimi başlatabilecek tek bir güç varsa o da tüketicilerdir

Örneğin tüketiciler, bir firmanın ürününe çevreye zarar verdiği gerekçesi ile boykot uygularsa, o firmanın üretim sürecini değiştirmekten başka çaresi kalır mı? (Hoş, şirketler onun da çaresini buldu çoktan; küresel ısınmayı fırsata çevirip kendilerine çevreci ürünlerden yeni bir pazar yaratmayı başardılar.) Peki ya, tüketiciler sırf moda diye, sırf kapitalist sistemin çarklarının dönmesini sağlayan ana unsurlardan biri olan işbirlikçi medya onlara empoze ediyor diye, sırf bizzat tüketim toplumunun kendisinin açtığı psikolojik yaralarına belki merhem olur diye daha da çok tüketmek için ihtiyaçlarının çok üzerinde yaptıkları satın almalara bir son verecek olsalar; bir ceketin kendilerine en az birkaç yıl yeteceğinin, bir arabanın bütün aileyi taşıyabildiğinin, güzelliğin saç boyalarıyla, saygınlığın ise pahalı kıyafetlerle satın alınamayacağını anlarlarsa, ne olur o zaman bu şirketlerin hali?

Ya hükümetler? Ekonomilerinin bel kemiği olan bu uluslararası şirketlerin ve tam ortasında yaşadıkları neo-liberal ve neo-kolonyal düzenin çıkarlarına aykırı olabilecek, karbon salımının azaltılması gibi bazı uygulamaları ne kadar hayata geçirebilecekler, bu önlemlerin alınması konusunda ne kadar samimiler? Ülkemizde bile karbon salımının azaltılmasının sanayiciyi ve ekonomiyi zora sokmadan nasıl yapılabileceği tartışılmaktadır.

En son Devlet Planlama Teşkilatı karbon salımının ekonomiye maliyeti üzerinde bir çalışma başlattı. Aslında hükümetler, dünyanın nereye gitmekte olduğunu açıkça görüyorlar ve bu şirketlerin kendilerine yaptığı kötülüğün farkındalar, ancak kısa vadeli çıkarları uğruna bütün bir Yerküreyi bu şirketlere kurban etmekten kaçınmıyorlar. Kısacası hem şirketler, hem hükümetler bizden sonra tufananlayışındalar.

Geriye dünyayı değiştirebilecek tek bir güç kalıyor, bireyler yani kapitalistlerin dilindeki adıyla tüketiciler Hükümetler sermaye sahiplerinin sözünden, sermaye sahipleri ise müşterilerinin yani tüketicilerinin sözünden çıkamıyor çünkü. Bu nedenle, bireyler farkında değiller ama şirketlerden de hükümetlerden de daha güçlüler. Yeşil Devrimbu sefer tüketicilerden başlayabilir.

Tek yapmaları gereken bir araya gelmek ve dünyaya sahip çıkmak çünkü gezegenimizin bize ihtiyacı var...

[email protected]



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları