Ahmet İnsel

Dinci milliyetçilik

07 Ekim 2017 Cumartesi

Diyanet İşleri Başkanlığı hemen her gün Sünni ibadet hizmeti verme görevini aşan yeni yetkilerle donatılıyor. Sivil evliliğin müftüler tarafından da akdedilmesi projesi halen Meclis’te. Anayasa profesörü Burhan Kuzu’nun savunması ilginç. Müftüler devlet memuru olduğuna göre, Medeni Kanun’un ihlali söz konusu değil, diyor. Dolayısıyla, müftüler devlet memuru olduklarına göre zabıta da yönetebilir, il eğitim müdürünün yerine atanabilirler de. İl kültür müdürlüklerinin veya öğrenci yurtlarının da Diyanet’e bağlanmasının bir hukuki sakıncası olmaması gerekir, bu akıl yürütmeye göre.
Diyanet’le yapılan eğitim destek protokolleri, iktidarın toplumu “yeniden İslamlaştırma” politikasının en önemli ayağı. Şimdi müftülükler anaokulunda ve ilkokulun ikinci ve üçüncü sınıflarında çocuklara değerler ve din eğitimi düzenleyecekler. Anaokullarında haftada altı saat, ilkokulda haftada dört saat. 12 Eylül generalleri ve sivil paşalarının getirdiği, ilkokul dördüncü sınıftan ortaeğitimin sonuna kadar, sekiz yıl devam eden zorunlu din dersi, zorunlu-seçimli olarak dört yaşından itibaren başlayacak.
Söz konusu olan salt dindarlık değil. AKP iktidarı dinci milliyetçilik politikası yürütüyor. Dinci milliyetçilik, bir dini inancı milliyetçilikle eklemleyerek yürütülen politikaları ve beslendiği ideolojiyi ifade eder. Bu ideoloji, genellikle toplumun yeniden dindarlaştırılmasını içinde bulunulan zor durumdan çıkmanın olmazsa olmaz koşulu olarak görür. Birçok yerde, kolonyal güce karşı kurtuluşun veya olağanüstü durumu pekiştirmenin bir aracı olarak uygulanır.
Müslüman Biraderler örgütünün Filistin kolu olarak kurulan HAMAS, tipik bir dinci milliyetçi harekettir. Kuruluşunda, işgalci gücü ülkeden kovmanın toplumu yeniden İslamlaştırmanın olmazsa olmaz önkoşulu olduğunu iddia ediyordu. Daha sonra, 1990’larda, bunun tam tersini, toplumu İslamlaştırmanın işgalden kurtulmanın önkoşulu olduğunu savunmaya başladı.
Dinci milliyetçi siyaset, din kardeşliğiyle yurttaşlık dayanışmasını eklemler. Milli varoluş meselesiyle ahlaki varoluş birbirlerinin tamamlayıcısı olarak sunulur. Ahlaki mücadele, din eğitimi ve dinin belirlediği değerler eğitimiyle yetinmez. Toplumsal yaşamda, en azından kamusal alanda bu değerlere aykırı olduğu iddia edilen eylem ve görüntülerin yasaklanmasını, görünmez kılınmasını da içerir.
Dinci milliyetçi ideoloji, milli mücadeleyi bir “yeniden kurtuluş” mücadelesi olarak tanımlarken, bunu dindar ve mazlum milletin erdeminin, hiçbir aracı olmadan, doğrudan iktidara taşınması olarak sunar. Bu da iktidarla, devletle ümmet/millet arasında organik bir ilişki olduğu varsayımına dayanır. Örneğin ümmetin bölünmez bütünlüğüyle, devletin ve vatanın bölünmez bütünlüğü, Türkiye’de iktidarda olan İslami milliyetçilik için birdir.
Milliyetçilik her yerde ve her zaman dinle eklemlenerek var olmadı. 19. yüzyılda milliyetçi dalga aynı zamanda güçlü bir sekülerleşmeyle birlikte gerçekleşti. Buna rağmen geçen yüzyılda, Katolik milliyetçi diktatörlükler Avrupa’da bazı ülkelerde hâkim oldu. Buna en anlamlı örnek, İspanya’da Franco diktatörlüğüdür. Halen dinci siyonizm de, dinci milliyetçiliğin önde gelen örneklerinden biridir.
Bugün Türkiye’de iktidar, Kürt meselesinden Batı ile ilişkilere kadar uzanan bir geniş yelpaze içinde, esas olarak milliyetçi bir koalisyona dayanıyor. Dindarlaşma siyasetini bunun çimentosu yapmaya çalışıyor. Reis’in ümmetin lideri olduğu açıkça ilan edilirken Reis de, çoluk çocuk ailecek, hem aile hem eğitim konusunda dini nass ve değerlerin hâkim olmasını sağlayacak düzenlemelerin bir bir uygulanmasına riyaset ediyor.
“Biz niye gâvurların peşindeyiz” sorusu, hem İslamcılığın hem milliyetçiliğin ortak sözü değil midir?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bir otokrat prototipi 1 Eylül 2018
Kayırma ekonomisinin bedeli 28 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları