Leyla Tavşanoğlu

Kadın siyasette yok

27 Temmuz 2014 Pazar

KKTC Meclis Başkanı Sibel Siber adada politikacı olmanın zorluklarını anlattı:

Bizim kadınların siyasette adı yok. Eğitim açısından kadınerkek eşitliği var. Ama iş siyasete ya da üst kademe yöneticiliğine geldiğinde kadın yok. 

Bu toplumun demokratik yoldan seçilmiş bir milletvekiliyim; meclis başkanıyım. Ama bir meclis başkanı olarak uluslararası platformlarda gidip kendimi, toplumumu anlatma imkânım çok kısıtlı.

 

KKTC’nin ilk kadın başbakanı ve ikinci kadın Cumhuriyet Meclisi Başkanı olan tıp doktoru Sibel Siber’le Meclis’teki makamında yine “Ne olacak bu Kıbrıs’ın hali”ni konuşuyoruz.
- Siz Kıbrıs’ta bunca yıldır süren çözümsüzlüğün KKTC üzerinde, özellikle de Kıbrıs Türk toplumunda nasıl etkiler yaptığını düşünüyorsunuz?
S. S. - Kıbrıs’ta yıllardır yaşadığımız genel bir hava var. Bir kere çözümsüzlüğün getirdiği bir psikolojik durum içindeyiz. Şöyle anlatayım: Bu tarafa uygulanan izolasyonlar, ambargolar hayatın her alanına, kültüre, sanata, spora yansıyor. Sanatçılarımız, sporcularımız kendi kimlikleriyle uluslararası platformlarda yarışamıyorlar. Bu da toplumda genel bir hoşnutsuzluk, mutsuzluk yaratıyor.
Bir de ada toplumları, küçük toplumlar büyük bir aile gibi yaşıyorlar. Psikolojileri ana kara toplumlarındaki gibi değil. Şöyle anlatayım: Biraz dış dünyadan izole olmuş gibi. Bir de birbirleriyle çok ilgili. Ölümlü bir trafik kazası bütün toplumu depresyona sokabiliyor.
Türkiye’de büyük olaylar yaşanıyor. Ama o olay o çevreyle kısıtlıdır. Bizde öyle değil. Duygusal, Akdenizli, heyecanlı, alıngan bir toplumsal yapımız var. Şu andaki atmosfer toplumun bir çözüm beklentisi içinde olması.
- Peki, toplumun çözümden beklentisi nedir?
S. S. - İzolasyonların, ambargoların kalkması, kendi kimliğiyle uluslararası hukukun, toplumun bir parçası olunması. Bizim toplum eğitime çok önem verir. Çocuklar Türkiye’de, Avrupa’da, ABD’de hep okur.
Bu çocuklar mezun oldukları zaman, belki küçük ada psikolojisinden, ülkelerine geri dönmek istiyorlar. Ama şimdi geri dönen sayısı az. Çünkü iş imkânı az. Artık ekmek aslanın ağzında.
Kıbrıs’ta bir barış ortamı olduğunu, herkesin çatışmalardan uzak durduğunu, dolayısıyla da insanların Kıbrıs’ta daha mutlu ve huzurlu olmaları gerekirken çözümsüzlüğün getirdiği negatif etkilerin yaşandığına işaret etmek isterim.
Dediğim gibi burada iş imkânı az. Bir de Güney Kıbrıs’ın devlet statüsü uluslararası alanda tanınmış durumdayken burada bizi Türkiye’den başka hiçbir ülke tanımıyor. Rumlar devlet imkânlarından faydalanıyor, böylece kendilerini ifade etme olanağı buluyorlar. Kendimi düşünüyorum. Bu toplumun demokratik yoldan seçilmiş bir milletvekiliyim, meclis başkanıyım. Ama bir meclis başkanı olarak uluslararası platformlarda gidip kendimi, toplumumu anlatma imkânım çok kısıtlı.
- Bildiğim kadarıyla gözlemci sıfatıyla kimi uluslararası platformlarda temsil olanağınız var...
S.S.- İslam İşbirliği Teşkilatı Parlamentolar arası gözlemci üyeliğimiz var. Avrupa Komisyonu Parlamenterler Asamblesi’nde iki milletvekilimiz gözlemci üye. Bunun dışında birkaç uluslararası organizasyonda gözlemci üyeyiz. Bunlardan başka kendimizi ifade edebileceğimiz başka bir platform yok.
Bir topluma siyasi nedenlerden uluslararası hukukun gerektirdiği birtakım nedenlerden dolayı, haklı ya da haksız ekonomik ambargo uygulayabilirsiniz. Ama kültürel, sportif veya demokratik yollardan seçilmiş temsilcilerinin kendilerini ifade etmeleri konusunda ambargo uygulanmasını haksızlık olarak görüyoruz; bunu dillendiriyoruz.
- Kuzey Kıbrıs halkının siyaseti çok fazla konuştuğunu, siyasetle çok ilgilendiğini, 200 bin nüfus için gazete okunurluk oranının yüksek olduğunu biliyorum. Toplum bu refleksleri nasıl edindi?
S.S.- Herkes neme lazımcıdan öte davranıyor. Herkes bir şeyleri eleştiriyor. Eleştirel, tepkilerini ortaya koyabilen bir toplumuz. Çok dinamiğiz. 15’e yakın günlük yerel gazete çıkıyor. Toplam günlük tiraj 35-40 bin arası.
Halkın siyaset kurumuna çok fazla güveni yok. Bu güveni kazanmak için siyasetçilerin çok çalışmaları gerekiyor. Bu dönemde yapılan genel seçimlerde Cumhuriyet Meclisi’nin üçte ikisi değişti.
- Siz Cumhuriyet Meclisi başkanı olarak neler yapıyorsunuz?
S.S.- Ben Kuzey Kıbrıs’ın ikinci kadın Meclis başkanıyım. İlk kadın başbakanlığını yaptım geçen dönem.

Kıbrıslı Türkler çok politize

Eleştirel, tepkilerini ortaya koyabilen bir toplumuz. Halkın siyaset kurumuna çok fazla güveni yok. Bu güveni kazanmak için siyasilerin çok çalışması gerekiyor

Kuzey Kıbrıs gibi küçük bir toplumda Sibel Siber kadın olarak başbakan ve meclis başkanı olmayı nasıl başardı? 
Bizim kadınların maalesef siyasette çok adı yok. Burada hâkimlerin yüzde 70’i, doktorların yüzde 50’si kadın. Kadın doktor, akademisyen sayısı çok yüksek. Ama kadın rektör, belediye başkanı, siyasi parti başkanı yok. Eğitim açısından kadın-erkek eşitliği var. Ama iş siyasete ya da üst kademe yöneticiliğe geldiğinde kadın yok. 
Siyasette Kuzey Avrupa ülkeleri bunu kota koyarak başardı. Ama kadın siyasetçi ve yöneticiye güven artıp kültür geliştikçe o kotalara gerek kalmadı. Bizim toplumda siyaset erkek işidir algısı var. Ama benim başbakanlığımdan sonra özellikle kız çocukları arasında rol model algısı arttı. Örnek vermek isterim. Bir gün 10 yaşında bir kız çocuğu benimle söyleşi yapmak istedi. 
Söyleşi bittikten sonra ona, büyüyünce ne olmak istiyorsun, diye sordum. Bana baktı sonra, cumhurbaşkanı olmak istiyorum, dedi. Bu duymaya çok alışık olduğumuz bir söz değildi. Bir de bir karikatür görmüştüm. İki anne bebeklerini arabayla sürüyorlar. Annelerden biri erkek bebeğin annesine, çocuğunun ileride ne olmasını istediğini soruyor. Cevap: Doktor olmasını istiyorum. 
Derken sıra kız bebeğin annesine geliyor. O da, “Ben kızımın büyüyünce Meclis Başkanı olmasını istiyorum” diyor. 
- KKTC’de kadınlara ve genç kızlara rol model mi oldunuz, bir anlamda? 
S.S.- Bence bu büyük bir sorumluluk. İlk kadın başbakan olmak ne demek? Düşünebiliyor musunuz? Bütün bakışlar sizin üzerinizde. Bu, kadınların, çocukların, toplumun sizi izlemesi demektir. O nedenle de sorumluluğumuzun çok büyük olduğunun bilincindeyim. 
İşlerimi yaparken de hep daha çok heyecan ve sorumluluk duydum. Bir de başbakanlığım döneminde benimle ilgili yapılan bütün yorumlar, gazetelerde çıkan haberler, en sağdan en sola topluma çok pozitif yansıdı. 
- İyi de hiç eleştiren olmadı mı? 
S.S.-Tabii ki eleştirenler de oldu. Ama yine de o dönemin güzel olarak hatırlanacağı genelde söylendi. Bu benim için ve kadınlarımız adına büyük bir mutluluktur. Kadının siyasetteki yeri açısından bir rol model olabilmişsem ayrıca mutluluk duyarım. 
Ben kadının yönetsel yeteneklerini ona doğanın bahşettiğine inanıyorum. Kadın birçok işi bir arada yapabiliyor; birçok işe aynı anda organize olabiliyor. Eğer iyi bir ekiple de çalışıyorsa, biraz da donanımla bu işler başarılabilir. O nedenle kadın siyasetçiye güvenin artacağına inanıyorum.
Mütevazı olmayacağım. Meclis başkanlığımda da geçen yılla bu yılı karşılaştırdığımda bayağı fark gördük. Geçen yıl 25 yasa geçmişse bu yıl 65 yasa geçmiş. Geçen yıl komiteler toplam 80 kez, bu yıl 180 kez toplandı. 
Ayrıca genel kurulda iç tüzüğe uyma konusunda çok ilerleme kaydedildi. Birtakım ruhu oluşabildi. Bir ya da iki kez sinirler gerildiği zaman üslupta bazı sertleşmeler olmuştur. Ama siyasette bunlar olur. 1985’ten beri değişmeyen Meclis İç Tüzüğü’nü bizim dönemimizde değiştirmeyi başardık.

Halk bizleri çok iyi denetlemeli 
- Peki, bu anlattıklarınız sizce yeterli mi S.S.- Tabii ki değil. Çıtayı çok daha yükseltmek gerekiyor. Artık siyaseti halk için yapmak, siyasetçi halkına hizmet etmek için oradadır, psikolojisini ve algısını yaratacağız. Bu arada siyasetçiye ve halkımıza çok büyük görev düşüyor. 
Halkımız bizi ve siyaseti çok iyi denetlesin. Hep birlikte çok iyi çalışırsak sanırım KKTC’de siyaset çok daha iyi bir konuma gelecektir. Bakın, burada Cumhuriyet Meclisi diye bir kurum var. Bana ne Meclis’ten? Ben kendi ekmeğimin derdindeyim, oradaki 50 milletvekili ne yaparsa yapsın, psikolojisini yıkmak, bu Meclis halkındır, o milletvekili de bize hizmet ekmek için oradadır, psikolojisini yerleştirmek için çalışmalar yaptık.
Örneğin, 18 yaş Meclis’tedir, sloganıyla 18 yaşındaki öğrencilerden Meclis komitelerine görevlendirme yaptık. Çocuklar geldi, fikirlerini söylediler. Bir de hem sosyal medyada hem de internet sitemizde Meclis’le ilgili bütün haberleri yayımlayarak geri dönüş bekledik. Bunu yaptıktan sonra internet sayfamıza çok sayıda dilekçeler, eleştiriler gelmeye başladı.  

PORTRE
DR. SİBEL SİBER Lefkoşa, 1960 doğumlu. İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden mezun olduktan sonra uzmanlığını Şişli Etfal Hastanesi’nde iç hastalıkları dalında yaptı. Eğitimini tamamladıktan sonra KKTC’ye döndü. Özel muayenehane açarak meslek yaşamına başladı. 1980’de burslu olarak ABD’de Virginia University’de diyabet ve endokrinoloji eğitimi gördü. 2000’de Fullbright bursuyla ABD’de Chicago Rush University’de romatizmal hastalıklar eğitimi aldı. 2009 erken genel seçimlerinde CTP-BG’den (Cumhuriyetçi Türk Partisi- Birleşik Güçler) Lefkoşa milletvekili seçildi. 2013’te Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu tarafından hükümeti kurmakla görevlendirildi. Aynı yıl temmuzda yapılan seçimlerden sonra teamül gereği istifasını sundu. Bunun ardından da KKTC Cumhuriyet Meclisi Başkanlığı’na seçildi.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tedavi olsunlar 1 Mart 2015

Günün Köşe Yazıları