Vitrindekiler... (19 Haziran 2022)
Cumhuriyet Kitap Dergi’den haftanın okuma önerileri...
Cumhuriyet ve Çağdaş Eğitim / Haz. Ahmet Yıldız / Cumhuriyet Kitapları / 324 s.
Türk Devrimi’nin en önemli atılımı, hiç kuşkusuz, tüm yurttaşlarına sağladığı çağdaş, laik, nitelikli, bilimsel ve ücretsiz eğitimdir. Henüz Kurtuluş Savaşı sürerken toplanan Eğitim Kongresi, tüm dünyaya Türkiye Cumhuriyeti’nin temelinin bilim ve eğitim olacağını ilan etmiştir. Ne yazık ki bu anlayış, karşıdevrim süreciyle birlikte aşındırılmış, kazanımlar birer birer yok edilmiştir. Ahmet Yıldız’ın yayına hazırladığı Cumhuriyet ve Çağdaş Eğitim, Cumhuriyet Kitapları’nın Prof. Dr. Türkan Saylan’ın yol göstericiliğinde, otuz yılı aşkın bir süredir yurttaşlarımızın aydınlanma kavgasına omuz veren Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) ile birlikte gerçekleştirdiği bir imecenin sonucu.
Kırk Ozan Kırk Öykü / Adil İzci / Pikaresk Yay. / 170 s.
“Ozanlar da öykü yazar. Ya da ozanlar öykü de yazar. Eğer iyi ozansa öykülerinin de tadına doyum olmaz! Sözgelimi Tevfik Fikret’in ancak 2020’de yayınlanan öyküleri, Cahit Sıtkı Tarancı, Orhan Veli Kanık, Ziya Osman Saba, Ceyhun Atuf Kansu, Metin Eloğlu’nun öyküleri ortada. Konumuz her ne kadar öykü olsa da Oktay Rifat’ın romanları da ortada. Eğer iyi ozansa öykülerinin de tadına doyum olmaz! Öykü de yazan ozanlarımız bu kadar mı? Olası mı? İleride daha kapsamlı daha nesnel derlemeler de yayımlanabilir elbette.” Böyle diyor Adil İzci ozanların öykülerini derleyerek okuyucuyla buluşturduğu Kırk Ozan Kırk Öykü kitabı için. Kırk Ozan Kırk Öykü, yazınımıza dair yetkin bir bileşim sunan bir derleme.
Sesler, İşitin Bizi de / Paul Celan / Çev. Cem Yavuz / Everest Yay. / 480 s.
Alman dilinin yirminci yüzyılın ikinci yarısındaki en sarp şairi Paul Celan kendisini -Büchner’in Lenz öyküsünden alıp yenilediği bir metaforla- “ellerinin üstünde yürüyen”, anlaşılmamış biri olarak tanımlıyordu. Bir “herumgeworfener” (dünyaya fırlatılmış) olarak “kelimelerin eşliğinde” yaşayan Celan’ın karşılaşmalar doğuran dil meridyeni, Cem Yavuz’un çevirisiyle Sesler, İşitin Bizi de adlı 150 şiirinin yer aldığı seçkide okuyucularla buluşturuluyor.
Zamansız / Latife Tekin / Can Yay. / 120 s.
Latife Tekin karantina sürecinde yazmaya başladığı romanında, zamansız, zeminsiz, tanımsız ve insan varoluşunun ötesinde her türden dönüşüme, başkalaşıma açık kadim bir aşk duygusunun izinden gidiyor. Beden, ten ve zihinde kayıtlı hafıza şiirle titreşip yeryüzünün belleğiyle birleşirken gölün kalbinden yepyeni bir anlatı doğuyor. Zamansız sadece yeni bir hikâye değil bir kalp çarpıntısının da kaydı.
Kalbin İki Yüzü / Kazım Özatak / Yediveren Yayınları / 192 s.
“Cesaretsiz bir aşkın kurbanı olmuş bir kalbim var içime sığmayan ve sürekli anılarımı tazelemekle meşgul duygularım söz dinlemiyor. Cam kırıklarıyla dolu içimin yaralarında nefes almakta zorlanan, her gün can çekişen ruhum ise bir celladın elinde sanki.” Kalbin İki Yüzü, Yazıları daha önce (2020) Cumhuriyet Gazetesi’nin Genç Yazın köşesinde de yayımlanan gazeteci yazar Kazım Özatak’ın ilk romanı. Özatak yalın ve şiirsel bir dille kaleme aldığı romanında yaşadığı duyguların karşısında çaresiz kalan ve kalbinin iki yüzüyle tanışan bir gencin yaşadıklarını anlatıyor. Eskişehir’de vatani görevini yapan Kadir’in orada tanıştığı Songül’e derin platonik aşkının merkeze alındığı roman, sevgi, aşk, hasret, sevgiliye özlemin yanında ayrılık, hüzün, çaresizlik ve cesaretsizlik gibi duygusal karmaşa merkezinde gelişiyor.
Şiirin Retoriği / Mehmet Can Doğan / Yapı Kredi Yay. / 208 s.
Şiirin Retoriği, Mehmet Can Doğan’ın dille yaratılan dünyaların yapısıyla ilgilenen ve poetik görüşlerini de içeren bir kitap. İki bölümden oluşan kitabın Ufuk Yazılar bölümünde şiirin yapısı, varoluşu, ideolojisi, dili, eleştirisi bağlamında iç sorunları ve sinema, folklor, popüler kültür bağlamında çevresel ilişkileri tartışılıyor. Ufuk Sorular bölümündeyse şairle yapılmış söyleşi ve soruşturmalar yer alıyor. Doğan, kendi şiirinin üretimi, ortaya çıkışı ve alımlanışı üstünden şiir ortamının genel eğilimlerine, sorunlarına değiniyor.
Mektuplar / Antoine De Saint-Exupéry, Consuelo De Saint-Exupéry / Çev. Gizem Olcay / Timaş Yay. / 264 s.
Antoine de Saint-Exupéry ve Consuelo Suncín Sandoval 1930'da, Buenos Aires'te tanıştılar ve kısa süre sonra evlendiler. Ancak evlilik yaşamları kaotik bir yolculuktu. Hem öngörülemez hem de talepkâr olan maceracı “Tonio”, karısının tüm ilgisini kendisine vermesini ve ona düzenli bir yaşam sağlamasını bekliyordu; oysa bunlar Consuelo’nun özgür ruhlu, huysuz tabiatına aykırı şeylerdi. Bununla birlikte, araya giren birkaç ayrılığa rağmen birbirlerini bırakmadılar ve bu karşılıklı koşulsuz sevgi vaadi, Antoine'ın askeri görevinin getirdiği sorumluluklara, mesafelere ve endişelere dayanmalarını sağladı. Savaş zamanında, Antoine Saint-Exupéry, Consuelo'yla birlikte yaşamlarını aydınlatan bir masal olan Küçük Prens'i yazdığında mektuplar da bu döneme yakından tanıklık etti. 1930’da Buenos Aires’te tanışmalarından yazarın 1944 yazındaki ölümüne kadar geçen sürede birbirlerine yazdıkları, yaşadıkları hayatla hayalini kurdukları hayat arasındaki uçurumu gösteren 160 mektuptan oluşan, renkli çizim, fotoğraf ve belgelerle desteklenen bu yazışmalar, tutkulu fırtınalarla şüpheli durgunluklar arasında gözyaşları, hayal kırıklıkları ve aşkın coşkularla zenginleşen ilişkilerinin ruhunu ortaya koyuyor. Bunun yanında dönemin sanatçıları, yazarları, düşünürleri II. Dünya Savaşı’yla birlikte bu tutkulu ilişkide boy gösteriyor. Her yaştan okur tarafından sevilen klasikleşmiş eser Küçük Prens'in ilhamı ve yazılış öyküsü de bu mektuplarda yer buluyor. Bunun yanında dönemin sanatçıları, yazarları, düşünürleri II. Dünya Savaşı’yla birlikte bu tutkulu ilişkide boy gösteriyor.
Suat Derviş: Efsane Bir Kadın ve Dönemi / Liz Behmoaras / İthaki Yay. / 384 s.
Aristokrat bir Osmanlı ailesinin kızı, Osmanlı Devleti’nin son, Cumhuriyet’in ilk yıllarının en önemli kadın gazetecilerinden... Romanları beğenilip birçok yabancı dile çevrilen Türk yazarı ve dillere destan Fosforlu Cevriye’nin yaratıcısı... Nâzım Hikmet’in ilk aşkı, Türkiye Komünist Partisi Teşkilat Sekreteri Reşat Fuat Baraner’in eşi, kendisi de parti içinde faal bir militan, birkaç kere evlenmiş, güzel ve ‘çapkın’ bir kadın... Bunlardan daha çok hangisiydi Suat Derviş? Son Osmanlı aydınlarından, Cumhuriyet’ten sonra, ideallerini ancak solda gerçekleştireceğine inanmış bir kadın hümanist Suat Derviş... Ancak, hiçbir ideolojiye, hiçbir akıma, hiçbir sınıfa tamamıyla hapsolmayı kabul etmeyecek kadar bağımsız ve bunun bedelini sonuna kadar ödemeyi göze alacak kadar da cesur... Bu kitap onun hikâyesi...
Ejderhanın Dişleri / Upton Sinclair / Çev. Semih Lim / Yordam Kitap / 736 s.
Lanny Budd, sanat eseri alım satımıyla uğraşan Amerikalı bir sosyalisttir. Irma adında, kapitalist ideolojiye yakın duran çok zengin bir Amerikalı kadınla evlidir. Lanny ve Irma çifti, pek çok farklı köken ve görüşten, uzak veya yakın çok sayıda insandan müteşekkil bir aileye sahiptir. Sıkça deniz yolculukları yapan, sefahat içindeki bu kalabalık ailenin yatına Almanya’da Naziler tarafından el konması, olayların fitilini ateşleyecek ve Lanny inandığı değerler uğrunda, sevdiklerini korkunç bir kaderden kurtarmak için savaş verecektir. Upton Sinclair’e 1943’te Pulitzer Ödülü’nü kazandıran Ejderhanın Dişleri, Sinclair’in yakın tarihin en önemli olaylarına yer verdiği 11 kitaplık “Lanny Budd” romanları serisinin üçüncü ve en bilinen kitabı. 1929’daki Wall Street iflasından Nazilerin 1934’teki kanlı tasfiye hareketine kadarki dönemi kapsayan yapıt, nasyonal sosyalizmin yükselişi, Hitler’in iktidara gelişi ve Nazi terörü etrafında şekilleniyor.
Emeğin Çukurovası / Der. Süreyyüa Köle / h2O Kitap / 224 s.
“Ayağa kalktın mı biter çocukluk” artık emek verirsin yaşama, işçi olursun. İşte simit satıyor çocuklar oyun oynamaya hasret çağında, fındık topluyorlar kitaba doyacakları kuytularda, pamuk topluyorlar yıldızlara bakacakları bir merceğin hayalinde, pamuk döşeklerde ölüyorlar. Doğduğu değil “doyduğu toprağı memleket belliyor” emek verenler.” Emeğin Çukurovası, Yeni Adana Gazetesi ve Çukurova Belediyesi işbirliğinde gerçekleştirilen 2021 Çukurova Öykü Ödülü Yarışması ile edebiyat belleğimize eklenen yeni öykülerden bir seçki.
Boğaziçi’nde Yanan Meşale: Robert Kolej’den Günümüze Boğaziçi Üniversitesi’nde Verilen Mücadele / Nuri M. Çolakoğlu, Aytaç Demirci / Remzi Kitabevi / 256 s.
“Son olarak bugün davaya büyük heyecanla sahip çıkmış öğrenciler konusunda bazı açıklamalarda bulunmak istiyoruz. Bu öğrenciler her zaman takdirle anılması gereken örnek bir davranış göstermektedirler. Zira kendileri için değil, kendilerinden sonra gelecekler için savaşmaktadırlar. Boykotları, yürüyüşleri, kolay sınıf geçmek gibi isteklerle değil, Türk eğitim sistemine bir kuruluşun kazandırılması, yüksekokulun muhafazası amacıyla düzenlenmektedir.” (Abdi İpekçi, 24 Kasım 1970). Boğaziçi’nde Yanan Meşale, Aytaç Demirci tarafından 1863’te Robert Kolej’in kurulmasıyla başlayan köklü bir geçmişe sahip Boğaziçi Üniversitesi’nin üzerine inşa edildiği değerleri, akademik birikimini ve kuşaklardır bu değerlerin ve birikimin korunup geliştirilmesi için verilen mücadeleyi belgelemek amacıyla kaleme alınan bir inceleme. Robert Kolej Yüksek Okulu’nun 1971’de Boğaziçi Üniversitesi’ne dönüşmesi sürecinde yaşananlara tüm ayrıntılarıyla yer verilen kitap, Boğaziçi Üniversitesi’nin bugünlere taşıyanların ve bugün Boğaziçi Üniversitesi için verdikleri mücadeleyle Türkiye’nin yarınlarına sahip çıkanların onurlu hikâyesi.
En Çok Okunan Haberler
- Op. Dr. Dericioğlu başında poşetle ölü bulundu
- 500 bin TL'nin aylık getirisi belli oldu
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- Marmaray'da seferler durduruldu!
- Suriye'de herkesin konuştuğu ölüm listesi
- Apple'dan 'şifre' talebine yanıt!
- Erdoğan'dan işgale 'isimsiz' tepki
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Suriye'nin yeni başbakanından ilk açıklama