Çanlar kimin için çalıyor...

Almanya’da 3 bine yakın cami ve mescit var. Yetmişli yılların başında sayıları 30’u geçmezdi.

Yayınlanma: 07.11.2021 - 05:46
Çanlar kimin için çalıyor...
Abone Ol google-news

Günümüzde Almanya’da sadece cuma öğle namazında dolan camilerin sadece üçte biri, Anayasayı Koruma Örgütü’nün verilerine göre ülkedeki Türk Müslümanlarının yüzde 80’ini temsil ettiği söylenen Diyanet’in! Bunun çeşitli nedenleri var. Azınlığın temsilcisi Milli Görüşçüler, Süleymancılar, Nurcular resmi makamlardan, kiliselerin de desteği ile onlarca yıl rahatça yapı izni aldılar, sürekli “Ankara’nın etkisindeki bir dinin temsilcileri” dedikleri Diyanet camilerine hep zorluk çıkarıldı. En son örneğini uzun yıllar Stuttgart-Esslingen’de yaşadık. Bu küçük kentte Milli Görüş ile çok iyi anlaşan belediye, Diyanet camisinin büyütülmesine ise değişik nedenler bularak sürekli engel olmuştu. Bu sorunlar Pforzheim ve Mannheim Diyanet camilerinin yapımında da yaşanmıştı. Almanya genelinde camilerin başka bir sorunu da minareler. Kimi yerde minareye hiç izin vermiyorlar, kimi yerde de ancak kısacık bir minareyi kabulleniyorlar. Günde beş vakit ezan okunmasına ise hiç izin verilmiyor. 

ÇANLAR ÇALMAYA BAŞLADI

Geçenlerde Stuttgart’ın göbeğinde, Schiller Alanı’nda, uzun yıllardır tanıştığım fakat birkaç yıldır görmediğim Tübingen’li doğubilimci bir Türk dostla karşılaştım. Hemen onu alanın bir kenarına masalar kurmuş Alte Kanzlei’a davet ettim. Az sonra yörenin güzel şaraplarını yudumlayıp dereden tepeden konuşmaya başladık. Koronadan, Almanya’daki son seçimden, tabii Türkiye’deki politikadan da. Tam sohbeti koyulaştırmıştık ki birden çanlar çalmaya başladı. Stift Kilisesi’nin tepemizdeki dev çanları çok gürültü çıkarıyordu. Bir süre susmak zorunda kaldık. Söylediklerini anlamıyordum. Az sonra, çanlar sustuğunda, konumuz değişivermişti. “Bizimkilere ezan okutmuyorlar, kendileri gece gündüz, saat başı, kimi yerde her yarım saatte bir bu çanları çalıyorlar!” diye biraz öfkeli konuştu dostum. “Ülke onların, istediklerini yaparlar” diye karşı çıkmak istedim. O atılıp sözümü kesti: “Çan ne İsa’nın emridir ne de İncil’de yeri vardır!” Söylediğine göre çan çalma geleneği İsa’dan 1200 yıl sonra başlamış. Tarlasında çalışan köylüye dua saatini anımsatmak için. “Sonra Katolik ve Ortodokslar sayesinde dallanıp budaklanmış”, diye heyecanla devam etti; “Azizlerin doğum, şahadet yıldönümlerini, mucizelerini anmak; insanları düşmana, genellikle Türklere karşı duaya çağırmak için de çalmaya başlamışlar.” 

KÜLTÜR ENSTİTÜLERİMİZ NİÇİN YOK?..

Hepsi iyi güzel de, 21. yüzyılda her saat başı, kimi yerde gece yarısı bile çalınmasını pek anlamıyordum. “Evinin 20-30 metre ötesinde bir kilise olan yandı demektir” diye konuşmasını sürdürdü dostum. “Adamcağız çan sesini bütün gün çekmek zorundadır. Ne kadar dava açarsa açsın, çan sesinin dayanılmaz olduğunu bilirkişi raporları ile kanıtlasın, hiçbir mahkeme ona hak vermez Almanya’da!” Çünkü çan sesi bir liturya kabul ediliyormuş. Dayanamadım: “Peki, bize niçin günde beş kez ezan okutmuyorlar?” diye gülümseyerek sordum. O da gülümsedi: “Korkuyor olacaklar! 2001’de Nobel ödülü verdikleri Naipaul, İran’dan Malezya’ya İslam ülkelerini gezdikten sonra ne demiş biliyor musun? ‘İslamın girdiği yerde Araplaşma başlar!..” Ben yine de ısrarla sormaya devam ettim: “Ezan kilise çanından daha dinsel değil mi?” Açıkladı: “Rivayete göre ezan istişareler sonucu belirlenmiş ve peygamberin onayını almış. Ezanın metni Kuran ayeti filan değildir, peygamberin sözü de değildir fakat dinsel olarak kilise çanından daha önemlidir. Arapça olmasına karşın ezan bir manifestodur...” Kafamı yıllardır kurcalayan başka bir şey daha vardı.

Schiller Alanı’nda şaraplarımızı yudumlar, sıcak güz güneşi iliklerimizi ısıtırken bunu doğubilimci dosta sorup kafasını daha çok karıştırmak istemedim. Değişik Avrupa ülkelerinin onlarca yıldır Türkiye’de liseleri, kültür enstitüleri, lisan kursları, kütüphaneleri varken acaba yaklaşık 3 milyon insanımızın yaşadığı Almanya’da bine yakın cami ve mescidin yanı sıra niçin tek bir Türk kültür enstitüsü açılamadı? AKP hükümeti son yıllarda dünyanın 43 ülkesinde Yunus Emre Enstitüleri kurdu. En önemli çalışmaları yabancılara Türkçe dersler vermek.

[email protected]


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler