Ailesi Kumpas davaları sürecinde yaşamını yitiren Mehmet Haşimoğlu’nu anlattı: 'Her şeyimizi aldılar'

28 Şubat davasının soruşturma aşamasında 2012’de tutuklanan ve dört ay sonra yaşamını yitiren Albay Mehmet Haşimoğlu’nun eşi Makbule Haşimoğlu, Cumhuriyet’e konuştu. Haşimoğlu “Suçsuz ve sapasağlam girdiği zulümhaneden Türk bayrağına sarılı naaşı bize verildi” dedi.

Yayınlanma: 13.08.2022 - 02:00
Ailesi Kumpas davaları sürecinde yaşamını yitiren Mehmet Haşimoğlu’nu anlattı: 'Her şeyimizi aldılar'
Abone Ol google-news

Albay Mehmet Haşimoğlu, 28 Şubat davasının soruşturma aşamasında 25 Nisan 2012’de tutuklandı. Haşimoğlu, tutukluluğunun üzerinden yaklaşık dört ay geçtikten sonra rahatsızlandı ve tedavi gördüğü Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nde (GATA) dokuz yıl önce bugün, 13 Ağustos’ta yaşamını yitirdi. Ölümünden üç gün önce tahliye edilen Haşimoğlu, FETÖ’nün hedefindeydi. Eşi ve çocukları, Haşimoğlu’nu anlatırken onu ölüme götüren kritik evreye dair de çarpıcı bilgiler verdi.

‘MÜKEMMEL BİR ASKERDİ’

Eşiyle tanıştığında 18 yaşında olduğunu söyleyen Makbule Haşimoğlu, eşiyle evlendikten sonra yaşadıklarını anlatarak başlıyor: Mehmet'le aramızdaki şey tam anlamıyla ilk görüşte aşktı. Üniversite sınavlarına hazırlanıyordum. Eşim babam eğitim hayatım için söz verdi. Evlilik sonrasında sürekli kendime ve kızıma kıyafet dikiyordum, eşim bu konuda yeteneğimi fark etti ve bana destek oldu. Moda Tasarım bölümünü birincilikle bitirdim. Eşimin desteğiyle açtığım moda tasarım merkezinde yüzlerce kişi yetiştirdim. Büyük firmalara koleksiyonlar hazırlayıp İtalya ve Fransa’da moda haftalarına katıldım, defileler düzenledim.

Kumpas süreciyle birlikte hayatımız değişti. Eşimin görev yaptığı lojmandan alınıp zulümhaneye götürülmesiyle, onu bir daha göremeyeceğim hissi içime bir ateş gibi düştü. Nitekim dört ay sonra da suçsuz ve sapasağlam girdiği zulümhaneden Türk bayrağına sarılı naaşı bize verildi. O mükemmel bir eş, bir baba ve bir askerdi. Allah’ın bana verdiği en büyük ödüldü. İlham kaynağım, yaşama sevincim, kalbim onunla birlikte toprak oldu. Sonrasında işime devam etmedim. Çünkü gücümü ondan alıyordum. O Atatürk’ün askeri olduğu için sevgimizi, umutlarımızı, mutluluğumuzu, yarınlarımızı, kısaca her şeyimizi elimizden aldılar” 

(Mehmet Haşimoğlu ve ailesinin mutlu günlerinden geriye bu fotoğraflar kaldı.)

GATA’YA KALDIRILDI

Kumpas davasında FETÖ’cülerin payına dikkat çeken Haşimoğlu, eşini ölüme götüren sürece ilişkin şüpheli noktalara ise şöyle değindi:
“Mehmet 25 Nisan 2012’de cezaevine girdikten üç gün sonra karnındaki şiddetli ağrılarından ötürü GATA’ya gitti. Safra kesesi taşı teşhisi konularak ameliyata alındı. Ameliyattan iki gün sonra cezaevine gönderildi. Şiddetli ağrıları oldu ama hastaneye sevk etmediler.  Ağrıları dayanılmaz bir noktaya gelince 1.5 ay sonra GATA’ya kaldırıldı, ameliyat yeri iltihaplanmıştı. Yeniden ameliyata alındıktan sonra doktorun söylediği pankreasa 'yanlışlıkla' hafif bir dokunma olduğuydu. 

‘SAĞ ÇIKARMAYACAKLAR’

Bir kez daha operasyona alınmadan önce bana  ‘Makbule, bunlar beni sağ çıkarmayacaklar’, yanındaki nöbetçi askere de ‘Sen de şahit ol’ dedi. Sonrasında septik şoka girerek 15 gün yoğun bakımda kaldı. O dönemin GATA görevlileri, eşimi göstermemek için zorluk çıkardı. Eşim kendine gelince oradaki bir hasta bakıcıyı göstererek ‘Buna çok dikkat et, bana çok kötü davranıyor’ dedi. Bir ayın sonunda durumu iyiye gitmeye başladı. Ara ara yürümeye başlamıştı. 10 Ağustos’ta tahliye edildi. Başında duran asker de ayrıldı. Tahliye kararına sevinmemişti. ‘Arkadaşlarım içerideyken ben bu durumdan mutlu olamam’ dedi. O gün normal odaya geçirileceği söylenince, eşim eşyalarını istedi. Normalde ben kapısında, asker de yanında dururdu sürekli. 11 Ağustos akşamı Karabük’e yola çıktım. 12 Ağustos akşamı da telefonla konuştuk. Gayet iyiydi. Hatta Galatasaray maçını izledi yoğun bakımda. Ne olduysa 13 Ağustos sabahı oldu. Hastaneden arayıp ‘Eşinizi kaybediyoruz, gelin’ dediler. Saat 16.00 gibi kaybettik...” 

‘O GÜNÜ NASIL SİLEBİLİRLER?’

Şarkılarıyla geniş bir kitleye ulaşan Tuğçe Haşimoğlu, babasının en büyük destekçisi olduğunu belirtirken, bu konuda unutamadığı bir konser anısını ve sonrasında "hayatımdaki en büyük travma" dediği günü şöyle anlatıyor:

"Babam her konserimde yanımda olmaya çalışırdı. Yurtdışındaki ilk konserim Bulgaristan’daydı ve hapiste olduğu için yanımda olamamıştı. Bu yüzden bana mektup yazarak ‘Bu ayrılık olmasaydı seninle birlikte olacaktık. Kaderin acı cilvesine bak ki senin yeni bir yaşama başladığın günde sana destek olmayı ancak mektupla başarmayı deneyeceğim, asla onla istedi diye hayatı ıskalamayacağız’ diye yazmıştı. Babam, hayatımda en sevdiğim insandı. Onu bizden aldılar...” 




“Babam cezaevindeydi, açık görüş günü için ailece Ankara’ya gitmiştik. İlk gidişimiz değildi ama sanki hepimiz hissetmiştik bir şeyleri. Babam üzülmesin diye çok güçlü duruyorduk içimiz kan ağlarken. Vedalaşırken de öyle uzun uzun sarılmıyorduk ki ayrılmamız zor olmasın diye. Hepimiz vedalaştık sıra kardeşime geldi. Sarıldılar ve kaldılar öyle... Hepimiz ağlıyoruz, kardeşim bırakamıyor, babam ayrılamıyor... O an yaşadığım acıyı tarif edemem, babamı orada bırakıp arkamıza bakarak gitmek zorunda kalmak... Nasıl silebilirler o günü benden, kardeşimden, annemden?”



‘KORKUSUZCA KONUŞURDU’

Haşimoğlu’nun oğlu Tuğberk Haşimoğlu ise psikolog. Mehmet Haşimoğlu’nun yedi yaşında babasını kaybetmesinin de etkisiyle “Ben baba sevgisi göremedim, çocuklarım baba sevgisine doysun” dediğini aktaran Tuğberk Haşimoğlu, babasının hayatına dokunuşunu şu sözlerle anlatıyor:

“Babamın en beğendiğim ve imrendiğim özelliği onurlu ve cesur bir insan olmasıydı. Ergenekon sürecinde korkusuzca konuşurdu, kimseden çekinmezdi. Babam gibi temiz ve dürüst bir insana yapılan bu zulmü gördükten sonra insanlığa karşı olan bakış açım değişti. Hayatımın en kritik döneminde babamı kaybettim. Babamın ölümü bana çok fazla şey öğretti. Hayatın düalist yapısını kavradım ve anı biriktirmenin önemini anladım.” 


İlgili Haberler

Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler