Murat Ağırel için tedbir kararı... Madde madde hukuksuzluk! - Av. Haydar Aksoy
Avukat Haydar Aksoy, Cumhuriyet Gazetesi yazarı Murat Ağırel hakkında ilaç sektöründe yaşanan skandalları ortaya koyduğu haberler üzerine alınan tedbir kararını değerlendirdi.
Gazeteci Murat Ağırel hakkında Aile Mahkemesinin verdiği 2 aylık tedbir kararı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (“AİHS”), Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına ve 6284 Sayılı Yasanın hükümlerine aşağıda açıklanacağı üzere aykırıdır.
Talepte bulunan vekilin iddiası kısaca özetle: Ağırel’in gazetede ve TV programlarında yasal duruma aykırı müvekkilinin kişilik haklarına saldırı içerikte yayın yaptığı için tedbir talebinde bulunmuştur.
Aile Mahkemesi; Ağıerel’in, talep eden hakkında gazeteci olarak asılsız iddia ve ithamlarını tekrarlama ihtimali oldukça yüksek olduğundan 6284 Sayılı Yasanın 5/1-a-f maddesinde düzenlenen tedbirlerin Ağırel hakkında uygulanmasına karar vermiştir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında Mahkeme basına sansür niteliğinde tedbir kararı vermiştir. Fakat bu tedbirin nasıl somut hayata uygulanacağı net olarak açıklanmamıştır.
6284 Sayılı Yasa
Öncelikle karar 6284 Sayılı Yasaya aykırıdır. Çünkü Ağırelin’in şikayet konusu eylemini bu yasa kapsamında değerlendirmek mümkün değildir.
Yasanın kapsamını düzenleyen 1.maddesine göre:
Şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan:
• Kadınların
• Çocukların
• Aile bireylerinin
• Tek taraflı ısrarlı takip mağdurlarına
bu kanunun uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.
Ağırel’in eylemi olsa olsa tek taraflı ısrarlı takip kapsamında olduğu ileri sürülebilir. Fakat Ağırel’in tedbiri isteyen hakkında gazete haberi yapması veya televizyon programında konuşması nasıl ısrarlı takip olarak nitelendirilebilir, anlamak çok zor.
Kanun’un kapsam ve amaç maddeleri dikkate alındığında, somut olayda 6284 sayılı Kanun kapsamına giren bir şiddet uygulaması veya uygulanma tehlikesi bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık Basın Kanunu ve Türk Medeni Kanunu’nun kişilik hakkına ilişkin koruyucu hükümleri çerçevesinde ve genel mahkemeler nezdinde değerlendirilmesi gereken bir konudan ibarettir.
Buna karşılık 6284 sayılı Kanun kapsamında ise kadına karşı şiddet ve ev içi şiddet ile mücadele amacı çerçevesinde bir kısım şiddet uygulayanlar hakkında tedbir kararları verilmesine dair düzenlemeler yer almaktadır. Kanun’un kapsamı, amacı çerçevesinde açıkça sınırlandırılmıştır. Bu konuda toplum içerisinde “şiddet” olarak tanımlanabilecek her olgunun bu Kanun kapsamında tedbir kararı verilmesini yetkili makamlara tanıdığı kabul edilemez.
Kaldı ki somut olayda, Kanun kapsamında “şiddet” olarak tanımlanan mahiyette bir fiil ve davranış veya böylesi bir davranışa ilişkin tehditte de bulunulmuş değildir. Somut olaya konu “haber yapılması” olgusu, tedbir talep edenin “gerçekdışılık” iddiası bulunsa dahi 6284 sayılı Kanun kapsamında bir “şiddet” fiili veya tehdidi teşkil etmez.
Tedbir talep eden tarafın kişilik hakkı ihlali iddiası bu konuda yargılamaya yetkili genel mahkemelerin görev alanına giren bir uyuşmazlıktır. 6284 sayılı Kanun uyarınca ilgili tedbirlere karar vermeye yetkili Mahkemelerin böylesi ilgisiz uyuşmazlıklar ile meşgul edilmemesi gerektiği gibi, bu Mahkemelerin böylesi uyuşmazlıklarda 6284 sayılı Kanun kapsamında karar verme konusunda görevli ve yetkili oldukları da kabul edilemez.
Tedbir kararı 6284 Sayılı Yasanın 5/1-a ve f fıkralarında düzenlemeleri kapsamaktadır. (a) fıkrası mağdura yönelik şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmasını yasaklamaktadır. Ayrıca (f) fıkrası ise korunan kişilerin iletişim araçlarıyla veya sair surette rahatsız edilememesini düzenlemektedir. Kanun amacı ve gerekçesi dikkate alındığında burada iletişim araçlarında kast edilen telefon ve whatsapp gibi araçlar ve sair sosyal medya kanallarıdır. Yazılı basını ve televizyonu bu kapsama sokmayı düşünmek ne Yasanın amacıyla, ne de Yasanın gerekçesi ile bağdaşmaz. 6284 sayılı Kanun kapsamında tedbir kararı vermeye yetkili makamların da, böylesi Kanun kapsamına girmeyen uyuşmazlıklar hakkında söz konusu Kanun kapsamında tedbir kararı vermeye yönelik yetki ve görevlerinin bulunmadığı açıktır.
Ayrıca karar ile verilen tedbirler önleyici tedbir mahiyetindedir. 6284 sayılı Kanun’un 8. Maddesi ile önleyici tedbir kararlarının verilmesine yönelik ispat yükü ve delillerin değerlendirilmesi usulü açıkça düzenlenmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin Salih Söylemezoğlu kararında (B. 2013/3758 T. 6.1.2016) da açıkça vurgulandığı üzere, önleyici tedbir kararları, koruyucu tedbir kararlarından farklı olarak delil ve belge aranmaksızın karar verilebilecek tedbirler değildir. “Buna ilişkin Kanun gerekçesinde, şiddete maruz kalan veya maruz kalma tehlikesi altında bulunan kişilerle ilgili koruyucu tedbir kararı verilebilmesi için herhangi bir delil araştırması veya belge ibrazı aranmazken önleyici tedbir kararı verilebilmesi için kişinin şiddete maruz kaldığı veya maruz kalma tehlikesi altında bulunduğu hususunda olguların varlığının gerektiği, aksi yöndeki uygulamanın kişilere kanunla sağlanan hakkın kötüye kullanılmasına sebebiyet verebileceği hususu vurgulanmıştır” (Salih Söylemezoğlu Başvurusu, Paragraf 35). Bu konuda Mahkeme’nin somut olayın özelliklerine dair delil değerlendirmesi yapması ve bu konuda gerekçeye yer vermesi gerekir. Ancak mevcut kararda bu gereklilik yerine getirilmemiştir.
İtiraz mercii tarafından yapılacak değerlendirmede, hakkında tedbir kararı verilen Murat Ağırel’in savunma hakkının ihlal edilmemesi ve Mahkeme tarafından gerekçeli karar hakkının gözetilmesi amacıyla, 6284 sayılı Kanun kapsamında sunmuş olduğumuz itirazlar da dikkate alınarak itiraz mercii tarafından detaylı inceleme yapılması gerekmektedir. Nitekim Anayasa Mahkemesi’nin Salih Söylemezoğlu başvurusuna ilişkin kararında da bu hususlar açıkça aktarılmıştır: “Bunun yanında başvuru konusu olayda olduğu gibi aciliyet unsurunun ortadan kalktığı ve başvurucunun itirazlarını sözlü olarak sunamadığı itiraz aşamasında ise mahkemenin, tek taraflı iddiaya dayanılarak verilen tedbirlerin yerindeliğini, itiraz edenin ileri sürdüğü beyan ve deliller çerçevesinde her iki taraf için öngörülen hak ve menfaat dengesini de gözeterek değerlendirmesi gerekmektedir” (Salih Söylemezoğlu Başvurusu, Paragraf 40).
Tedbir kararında bütün olarak değerlendirildiğinde Ağırel’in gazetecilik faaliyeti ve TV’lerde tedbiri talep eden ilişkin haber yapmasını hedef aldığı anlaşılmaktadır. Bu yaklaşım açıkça basına sansürdür ve hukuki değildir. Haber yoluyla şiddetin veya hakaretin gibi yasada sayılan unsurların nasıl gerçekleştiği açıklanmamıştır. Söz konusu kararın icra kabiliyeti bulunmadığı için de kaldırılması gerekir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında bu karar ifade ve basın özgürlüğüne gözdağı ve ihlalidir. 6284 sayılı Kanun gibi kadına karşı ve ev içi şiddet ile mücadeleyi hedef alan bir kanunun böylesi sair kapsam dışı amaçlara araç edilmeye çalışılması da, Kanun’un ulvi amacının gölgelenmesi amacına hizmet etmekten öteye gitmeyecektir.
Ayrıca anılan Yasanın 1. Maddesinin 2. Fıkrası, Yasanın uygulamasında Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerin esas alınacağı belirtilmiştir.
AİHS’e Göre Kararın Değerlendirilmesi
AİHS’in 10. Maddesi; haber ve görüş verme özgürlüğü de içinde olmak, fakat bunla sınırlı olmamak üzere, ifade özgürlüğünün hiçbir kamu makamının müdahalesine tabi olmaksızın kullanılacağını güvence altına almaktadır.
Ayrıca Anayasamızın 90. Maddesine göre, temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarların hükümleri ile yasaların düzenlemeleri arasında çelişki olması halinde, milletlerarası andlaşma hükümlerine üstlük tanınacağını hüküm altına almıştır. Dolayısıyla 6284 Sayılı Yasanın hükümleri ile AİHS’nin hükümleri arasında çelişki olması durumunda , AİHS’in hükümlerin uygulanacaktır.
Olayımızda velev ki tedbir kararı 6284 Sayılı Yasanın hükümlerine uygun olmadığı gibi, söz konusu karar Anayasamızın 90. Maddesi düzenlemesi nedeniyle AİHS 10. Maddesi’ne de aykırı niteliktedir. Dolayısıyla tedbir kararı, ifade özgürlüğünü kısıtlama ihtimali olduğu için hukuka aykırı mahiyettedir.
Anayasaya Göre Kararın Değerlendirilmesi
Anayasamızın 28. Maddesi basın hürdür, sansür edilemez demektedir. Söz konusu tedbir kararı, haber yapma ve yayma özgürlüğünün yasaklanması şeklinde de yorumlanacağı için bu Anayasa hükmüne aykırıdır.
Sonuç
Aile Mahkemesinin Ağırel hakkında verdiği tedbir kararı; mahkemenin yetki ve görev alanına girmeyen bir konuda karar vermesi, AİHS, Anayasa ve 6284 Sayılı Yasanın hükümlerine aykırı olması nedeni ile bizce yok hükmündedir. Dolayısıyla itiraz üzerine ilgili Aile Mahkemesi bu kararı geçersiz saymalı, tedbir kararı derhal kaldırılmalıdır. Ayrıca itiraz değerlendirmesinde, somut uyuşmazlığın 6284 sayılı Kanun kapsamında bulunan bir şiddet fiili söz konusu olmadığı; tedbir talep edenin hakkında yapılan haberlere ilişkin 6284 sayılı Kanun kapsamında bir korumaya muktedir olacak bir şiddet olayına maruz kalmadığı, bu itibarla uyuşmazlığın söz konusu Kanun’un kapsamında olmayan bir olgu teşkil ettiği; tedbir kararının 6284 sayılı Kanun’un 8. Maddesi çerçevesinde öngörülen ve Anayasa Mahkemesi kararlarında da açıkça ifade olunan mahiyette ispat yüküne ve değerlendirmesine dair kuralları gözetmediği; gerekçeli karar içermediği; tedbir kararı ile verilen tedbirlerin, somut uyuşmazlık bakımından icra edilebilirliğinin bulunmadığı dikkate alınarak, söz konusu tedbir kararının kaldırılması talep edilir..
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Colani’nin arabası
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Bakanlık 5 ildeki lahmacuncuları ifşa etti